Enerji güvenliği Avrupa'yı bölüyor

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi
7.05.2022

Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında, bu savaşın AB ve NATO gibi kurumlarda zayıflayan ittifak ruhunu destekleyeceğine yönelik çok sayıda analiz yazıldı. Ancak savaşın ikinci ayında karşı karşıya olduğumuz manzara bu öngörüyü doğrulamak bir yana Batı bloku içerisinde Rusya karşıtı bloktaki çatlağın derinleştiğini gösterdi.


Enerji güvenliği Avrupa'yı bölüyor

Viladmir Putin yönetimindeki Rusya, farklı dış politika araçlarını kullanarak uzun yıllardır Batı bloku içerisinde yeni çatlaklar oluşturmakta ve var olan çatlakları derinleştirmekte oldukça mahir. Bugün içinde bulunduğumuz uluslararası siyasal atmosfer sadece Putin Rusya'sının bu maharetinin değil Batı blokundaki "stratejik körlüğün" de dolaylı bir sonucudur.

Enerji silahı

Son dönemde Rus dış politikasının kullandığı en etkili araç "enerji silahı"dır. Özellikle son günlerde Ruble ile ödeme resti üzerinden Polonya ve Bulgaristan'a gaz akışının durdurulması, Rus doğalgazına şiddetli bir biçimde bağımlı olan ülkeleri baskılayarak AB dış politika karar süreçlerinde Rusya karşıtı bloktaki çatlağı derinleştirmiştir.

2000 sonrası dönemde Türkiye'nin ulusal güvenlik endişelerini hiçe sayarak Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılanmalarına sağlanan destek nasıl Türkiye'de Batı bloğuna karşı bir güvensizlik algısına yol açtıysa bugün Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri de benzer bir süreci yaşıyor. Geleneksel olarak Rus doğalgazına daha az bağımlı olan ve Rusya'dan tehdit algılayan ülkelerin Rusya'ya karşı sert yaptırım talepleri Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin enerji güvenliği vizyonuna çarparak etkisizleşiyor.

İkamesi mümkün mü?

Bugün Avrupalı aktörler de Moskova'daki karar vericiler de biliyorlar ki Avrupa enerji güvenliği için Rus gazının yerine ikame edilecek alternatif bir enerji kaynağı bulunmamaktadır. Yıllık 500 milyar metreküplük bir tüketimin yaklaşık 200 milyar metreküpünün Rusya'dan karşılandığı, Rusya'nın tek başına küresel doğalgaz rezervlerinin dörtte birine sahip olduğu, rezerv büyüklüğü bakımından ikinci sırada olan İran'ın uluslararası yaptırımlara maruz kaldığı, rezerv bakımından üçüncü ve dördüncü olan Katar ve Türkmenistan'ın jeopolitik riskler sebebiyle Avrupa'ya gaz tedarikinin mümkün olmadığı bir atmosferde Rus gazının alternatifsiz olduğu gerçeğini kabul etmekten başka çareniz kalmıyor.

LNG alternatifi

Son dönemde Baltık ülkelerinden Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerine gaz tedarikine dair projeler, Katar ve ABD'den LNG tedariki, Cezayir'den daha fazla gaz tedariki ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar Rus gazının çekilmesiyle Avrupa'da oluşacak olan enerji açığını gidermekten son derce uzaktır. Örneğin Joe Biden yönetiminin yılsonuna kadar Avrupa'ya tedarik etmeyi taahhüt ettiği LNG miktarı olan 15 milyar metreküplük bir gaz Rus gazının onda birinden bile küçüktür. Katar gibi gazı Avrupa'ya LNG ile satmak zorunda olan ülkelerin yeni tesisler inşa etmeleri ya da mevcut tesislerin kapasitelerini artırmaları da bu sorunu çözmeyecektir. Çünkü Avrupa ülkeleri hâlihazırda toplam tüketimlerinin yaklaşık 1/5'ini LNG olarak tedarik etmektedirler. LNG tedarikinde büyük artışlara yönelmek için hem tüketen ülkelerde hem de üreten ülkelerde yeni tesislerin yapımı, hem uzun zaman alması hem de yüksek maliyet gerekçeleriyle kısa vadede olası bir çözüm olmaktan uzaktır.

Rus petrol ve doğalgazına yönelik olası bir ambargonun ortaya çıkaracağı sorunlar Avrupa ülkelerinin aksine Rusya açısından yönetilebilir bir kriz olarak tanımlanabilir. Çünkü Rusya, Ukrayna savaşı sebebiyle artan enerji fiyatları sayesinde ekonomik olarak oldukça iyi bir duruma geldi. Nitekim Rus enerji şirketi Gazprom son yılların en büyük karını, gerilimin tırmanmaya başladığı 2021 yılının üçüncü çeyreğinde elde etti. 2022 yılının ilk çeyreğinde Gazprom'un üretim ve ihracat miktarı yaklaşık dörtte bir oranında azalmasına rağmen mevcut astronomik fiyatlar göz önüne alındığında karlılığın artarak devam edeceğini öngörmek zor değil. Bütün bunlara ilaveten Asya-Pasifik bölgesinde artan ekonomik aktivitenin ortaya çıkardığı enerji açlığı Rusya için yeni pazarlar demektir. Kısaca Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Avrupa için Rus gazını ikame etmek olası bir çözüm değilken Rusya için Avrupa yerine başka müşteriler bulmak büyük bir problem olarak durmamaktadır.

Avrupa Birliği'nin geleceğine dair

Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında, bu savaşın AB ve NATO gibi kurumlarda zayıflayan ittifak ruhunu destekleyeceğine ve yeni bir Soğuk Savaş sürecinin Batı blokundaki çatlakların onarılmasına eşsiz bir katkı yapacağına yönelik çok sayıda analiz yazıldı. Ancak savaşın ikinci ayında karşı karşıya olduğumuz manzara bu öngörüyü doğrulamak bir yana Batı bloku içerisinde Rusya karşıtı bloktaki çatlağın derinleştiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. ABD ve İngiltere gibi Anglosakson ülkeleri Rusya'ya karşı şahin bir politikayı dayatırken Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde daha ihtiyatlı bir tutum görüyoruz.

Ortaya çıkan bu uluslararası siyasal atmosferde Batı bloğunun merkez ülkelerinde ortaya çıkan "stratejik körlük" de önemli bir rol oynamıştır. Örneğin 2000'li yılların başlarından itibaren Türkiye'nin güney sınırlarındaki terör yapılanmalarına, Ankara'nın tüm itirazlarına rağmen Batı bloku tarafından sağlanan hesapsız destek Türkiye'nin Batı blokundan uzaklaşmasına yol açmıştı. Çünkü bu politika Batıda Ankara'nın ulusal güvenlik endişelerinin önemsenmediğini göstermekteydi.

Stratejik körlük

Bugün Avrupa'da olan da bunun bir benzeridir. Batı blokunun lider ülkeleri, Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğine yönelik endişelerini görmezden gelerek Rus enerji kaynaklarına yönelik kapsamlı bir yaptırım listesi hazırlıyor. Rusya karşıtı blokta başı çeken Londra ve Washington'daki karar vericilerin bu tutumu Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerindeki güvensizlik algısını beselemekten başka bir işe yaramıyor.

2000 sonrası dönemde Batı blokunun lider ülkelerindeki "stratejik körlük" ve Putin Rusya'sının ustaca politikaları, Batı blokundaki mevcut çatlakların derinleşmesine ve bu çatlaklara yenilerinin ilave olmasına yol açtı. Bugün içinde bulunduğumuz Rusya-Ukrayna savaşı aslında Batı bloku için bir "turnusol kâğıdı" işlevi görmektedir. Özellikle Washington ve Londra'daki karar vericilerin, müttefiklerinin ulusal güvenlik endişelerini hiçe sayan tutumu ittifakta güvensizlik algılarını besleyerek mevcut çatlakları derinleştirmiştir.

[email protected]