Merve Türkay'ın sunumuyla gerçekleşen programda Ali Bayramoğlu verdiği cevaplarla 28 Şubat sürecine ışık tuttu.
- İsterseniz programın başında 28 Şubat'ın sizin gözünüzden öyküsünü dinleyelim.
Bu darbenin pek çok yönü var öncelikle askeri müdahale yani askerin siyasete müdahele etmesi, hükümet kurmayı engellemek ya da kurulmuş hükümeti devirmeye çalışmak gibi bir dizi girişimin öyküsüdür. hükümeti devirmekle kalmamış o hükümetin temsil ettiği toplumsal kesimi de tehlike olarak görmüş bu kesimi fişlemiş ve devleti yeniden dizayn etmeye çalışmıştır.
- Bu darbenin postmodern darbe olarak adlandırılmasının sebebi sadece askeri değil medya sivil toplum gibi yapıların da sürece katılması ve bu sürecin geniş bir zamana yayılmasıdır diyebilir miyiz?
Postmodern tabirini sanırım ilk önce Cengiz Çandar kullandı. Postmodernden kasıt silahın doğrudan kullanılmaması ancak tehdidi ile yaratılan bir baskı ortamında bir hükümetin devrilmesidir. Ama 28 Şubat'ı diğerlerinden ne ayırıyor dediğimiz zaman bu Askerin herhangi bir hükümete tek atışlık bir darbesi değil. 28 Şubat askerin yönetiminde toplumun bir kesiminin başka bir kesimini boğmaya çalışması girişimidir. Bu dönemde toplumun bazı kesimleri birbirine karşı ciddi şekilde kutuplaşmıştır. İş adamları, sivil toplum örgütleri, YÖK ve basın bu girişimde önemli rol oynamıştır. 28 Şubat demokratik kurumların içerisinden bir askeri darbe icadıdır ve Türk devlet dokusunu askerileşme doğrultusunda değiştirmiştir.
- O dönemde TSK'nın bu kadar güçlü olmasının ekonomik olarak diğer devlet kurumlarından daha güçlü olmasının etkisi olabilir mi?
Evet öyle diyebiliriz ama asıl önemli nokra Türk geleneğinde, Cumhuriyet'ten beri devlet içinde özerk bir yer işgal etmiştir. Kendi içerisinde merkezi dışarıyı denetleyen ama kendisini denetletmeyen bir doku olmuştur. Bütçesini kendi yapması ve harcamalarını denetletmemesi bu gücün bir göstergesidir.
- Bu darbenin medya ayağını konuşacak olursak siz dönemin en yakın şahitlerinden biri olarak medya bu darbeye giden yolda gerçekten bu kadar önemli bir rol oynadı mı?
Darbelerde bir numaralı sorumlu TSK'dır eğer askeri darbe söz konusuysa. Medya açısından sorumluluk ise eğer askerle bilerek açık işbirliği yapacak haberler ve yönlendirmeler yapılmamışsa basının diğer taraftaki sorumluluğu daha politik ve etik sorumluluktur. Özal'ın ölümünden sonra 90'larda on yıllık koalisyon hükümetleri döneminde koalisyon ortaklarının iletişiminde medya önemli bir rol üstlenmiştir. Zayıf iktidarlar döneminde siyasete direk müdaheleleri olmuştur. Bunlar 28 Şubat'în geçişinde de önemini sürdürmüştür. Medya bu dönemde önemli bir rol üstlenmişti ancak yinede asıl güç elinde silahı bulunduran askerdi.
- Nasıl oldu da medya kendini bu döneme hazır hissetti. nasıl oldu da bir anda ben TSK'yı desteklemeliyim, irtica gelebilir dediler. İslamofobiye kapıldılar ve 28 Şubat sürecine hazır hale geldiler?
Bir anda olan bir şey değildi. İş dünyası, elit kesimler, medya Refah Partisinin doğması ve büyümesiyle birlikte hep birlikte bu reaksiyonu vermeye başladılar. Bu ortak refleks 94 yılından 97 yılında hükümetin devrilmesine kadar sürmüştür.
- Bu reaksiyonların amacı tek tip bir toplum yaratarak siyaseti istenilen şekilde dizayn etmekti
Kesinlikle niyet oydu.
- 10 yıllık süreçte Türkiye büyük değişimlerden geçti günümüzden 28 Şubat sürecine farklı açılardan bakabiliyoruz. Sizce 28 Şubat komisyonu kurulması dinlemeler yapılması yani o döneme aydınlatmaya yönelik yapılan çalışmalar yeterli mi?
Hayır bence yeterli değil. 28 Şubat işin içine toplumun tüm elitlerinin, üniversitenin basının, iş dünyasının karıştığı bir siyaseti yeniden dizayn hamlesidir. Bu yüzden 28 Şubat'la yüzleşirken sadece askerlerle değil bu işe karışan bütün kesimlerle yüzleşilmelidir. Bu yüzden bu girişimler için yetmez ama evet diyorum.