Turan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, barolara ilişkin düzenlemeyi içeren Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'ni, TBMM Genel Kurulu gündemine bugün getireceklerini ve görüşmelere başlanacağını söyledi.
Teklifin, ülke demokrasisine, barolara, avukatlara ivme kazandıracağını, birtakım sorunları çözeceğini ümit ettiklerini dile getiren Turan, teklifin TBMM Adalet Komisyonundaki görüşmelerinin 5 gün sürdüğünü, hiçbir parti ve milletvekilinin konuşma talebinin reddedilmediğini hatırlattı.
- "ÇOKLU BARO İFADESİ, DÜZENLEMENİN ÖZÜNÜ YANSITMIYOR"
Turan, "reform paketi" olarak değerlendirdikleri teklifin, "çoklu baro" olarak ifade edilmesinin, düzenlemenin özünü yansıtmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Teklifin 4-5 ayrı önemli başlığı bulunuyor. Bunlardan biri yalnızca şu an 3 büyükşehri kapsayan, 5 binden fazla avukat varsa 2 bin imzayla birden fazla baro kurulmasına izin verilmesi. İkinci başlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Almanya başta olmak üzere birçok ülkede olduğu gibi, baro başkanlarının birlikte eşit temsilini sağlayan özel bir bölümü var. Bu fazla tartışılmıyor, oysa çok kıymetli bir yaklaşım. Türkiye'de 3 büyük şehrin delege sayısı Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) yüzde 65'ini karşılıyor ve 'Anadolu barosu' diye ifade edebileceğimiz daha küçük illerin baro başkanlarının, yalnızca üç büyük şehrin tahakkümüne maruz kalacağı bir yönetim sergilenebiliyor. Odalar birliğinde, her il eşit temsille odalar birliği başkanını seçiyor. Barolar Birliği, avukatların birliği değildir, baro başkanlarının birliğidir. Yani avukatların birliğini illerde barolar, Barolar Birliğinin temsilini ise ildeki başkan temsil eder. Dolayısıyla tüm illerdeki baro başkanları birlikte, eşit temsil edilmelidir. Bu yüzden bu bir reform paketidir."
Teklifte, kılık kıyafet özgürlüğüne de yer verildiğine işaret eden Turan, bunun da önemli bir düzenleme olduğunu, reform özelliği taşıdığını anlattı.
- "KILIK KIYAFET SERBESTİSİ İÇİN KANUN GÜVENCE"
Turan, "Şu an marjinal olduğunu düşündüğümüz, her türlü haksız ithamla bizi itham eden bazı baro başkanlarının siyasi, mesleki, ahlaki sicillerine baktığınızda, daha düne kadar, örneğin 'Başörtülü avukat yemin edemez.' dediklerini biliyoruz. İstanbul'daki baroda başörtülü avukatlar staj yapamazken eğitimini, ailesini, tüm değerlerini İstanbul'da tutmasına rağmen, gidip Anadolu'daki küçük illerde yemin ederdi. Bu yanlıştan fiilen dönüldü ama yarın benzer yanlışı yapan bir başkan olur mu? Evet, olabilir. Buna izin vermemek için kılık kıyafet serbestisini avukatlar için kanuni güvenceye kavuşturuyoruz. İstiyoruz ki cübbe dışında hiçbir kılık kıyafet tercihine, 'Eteğin böyleydi, başörtün şöyledi, pantolonun böyleydi.' denilmesin." değerlendirmelerinde bulundu.
Teklifle, avukatların mesleki sorunlarından, suçlardan, fillerden dolayı yargılanmalarının Yargıtayda değerlendirilmesinin önünü açtıklarına değinen Turan, düzenlemeyle ayrıca genç avukatların barolara ödediği aidatların, yarı oranında indirileceğini anlattı.
- "KÜLLİYEN YALAN, YANLIŞ"
Turan, kanun teklifinin bazen bağlamından çıkarıldığına dikkati çekti.
"Kanun teklifi barolara sorulmadı." iddiasına yanıt veren Turan, bunun, "külliyen yalan, yanlış." olduğunu belirtti. Turan, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ile yaptığı görüşmenin sonucunda, 30 baro başkanıyla saatlerce toplantı yaptığını aktardı.
"Toplantıya İstanbul Barosu Başkanı beyefendi gelmediyse ne yapalım?" diyen Turan, muhataplarının, avukatları temsilen TBB Başkanı olduğunu vurguladı.
Turan, şunları söyledi:
"Grup başkanvekilleri olarak 30 baro başkanıyla saatlerce toplantı yaptık. Bu toplantıda da İstanbul Barosu Başkanı yoktu. Bakan çağırınca gelme, Meclis çağırınca gelme... Şimdi ise 'Resmi evrak gösterin.' diyorlar. Ne resmi evrakı? Barolar Birliği Başkanı, 30 baro başkanını buraya getirmedi mi? 'Baro başkanları kapıya geldi, içeriye almadılar.' diyorlar. Ben İstanbul Barosu'nun mensubuyum. Taksim'de baronun merkezi var. Ben orada çay içerken, bugün baronun yönetim kurulu toplantısı varmış, ben de buraya katılayım desem, beni buraya alırlar mı? Her toplantının bir usulü, adabı vardır. Komisyon toplantısına katılma hakkını da yetkisini de komisyon başkanı belirler. Komisyon başkanı, baroları temsilen Barolar Birliği Başkanı'nı çağırmış. 80'ini çağırmak zorunda değil ki. Barolar Birliği Başkanı da yazılı olarak 'Bizi temsil eden arkadaşımız gelecek.' demiş. Komisyonun başlangıcından bitişine kadar Barolar Birliğinin temsilcisi görüşmeleri takip etti. Kim diyor gelmedi diye? Ama siz davetli olmadığınız halde kapıya gelip, garip garip eylemler, cübbeyi bayrak direğine dikmeler, polise bağırmalar şeklinde mesleğimize yakışmayan tavırlar gösterirseniz hiç kimse sizi ciddiye almaz."
- "CHP'NİN ARKASINDAN BİZE ATEŞ EDECEKLERİNE..."
Eylem yapan baro başkanlarından üçünün komisyona temsilci olarak çağrıldığını ancak gelmediklerini anlatan Turan, "Baro başkanları çağrılmadı.' şeklindeki iddiayı yanlış bulduklarını söyledi.
Komisyon sürecinde, "kanun geçerse barolar marjinalleşir." eleştirilerini ise Turan, "Zaten şu an bir kısmı marjinal değil mi? DHKP-C'nin eylemcisine methiyeler düzen, Diyanet'le ilgili açıklamada tüm değerlerimize hakaret eden, zaman zaman Anadolu'nun tüm ruhunu inciten açıklamalar yapan bunlar değil mi? Daha nasıl marjinal olunacak? Bu kanun teklifi geçerse PKK, FETÖ, benzer kurum ve kuruluşlar, örgütler tutar baro kurarmış. Kursunlar. Kanunlar çerçevesinde suç işleyen kim varsa zaten bunun bedelini ödeyecek. Marjinalleşir, örgüt kurarlarmış. Kursunlar. CHP'nin arkasından bize ateş edeceklerine, olmayacak örgütlere selam göndereceklerine CHP de kurtulur bunlardan. Kim ne yapıyor görelim." diye yanıtladı.
- "İHTİYARİ BÖLÜNMEYİ TERCİH ETTİK"
"Baroları zorunlu bölüyorsunuz" şeklinde eleştirinin de geldiğini anımsatan Turan, teklifte böyle bir bölünmenin bulunmadığını ifade etti. Turan, "Ya düzenlemeyi okumuyorlar ya da ne yaparsak yapalım kendi bildiklerini okuyorlar." dedi.
Kanun teklifine ilişkin Meclis'te grubu bulunan siyasi partilere yaptıkları ziyareti hatırlatan Turan, şöyle konuştu:
"Biz partileri gezdiğimizde bize bazı partiler, 'İstanbul'u ikiye bölün. Anadolu yakasında bir baro, Avrupa yakasına ayrı bir baro olsun.' dediler. Bunu yapsaydık, bu zorunlu bölünmeydi. Ya da bir başka parti, 'Mahkeme çevresince baro kurun.' dedi. İstanbul'da Kartal, Bakırköy ve bir yerde daha var. Biz mahkeme çevresine göre bölseydik bu da zorunlu olurdu ama biz zorunlu bölmeyi değil, ihtiyari bölünmeyi tercih ettik. 5 bini geçiyorsa 2 bin avukat bunu yapabilir demek ne demek? Yapabilir diyorum, yapar demiyorum. Yapmayabilir de demek.
Baro başkanları, 50 bin avukatın olduğu yerde 8 binin oyunu alıp başkan olduğunda diğer 42 bini görmez, onların yaklaşımını, ruhunu, mesleki sorunlarını değerlendirmez, yalnızca 8 binle yürürse o zaman diğer 42 bin de baro kurabilir demek. Bu yüzden bu zorunlu değil. Baro başkanları marjinal, değerlerle kavga eden bir tarz yerine tüm avukatların sorunlarını gözeten, onlarla dertlenen tavır ortaya koyarsa barolar zaten bölünmez. Niye bölünür? 'Sen beni yansıtmıyorsun, dinlemiyorsun, beni temsil etmiyorsun dediği için bölünür. Bu yüzden 5 bini geçse de bölünme zorunluluğu yok ama demokrasinin, fikir hürriyetinin ve anayasamızdaki, AİHM'de örgütlenme hürriyetinin gereği olarak bölünme hakkı var."
- "KANUN TEKLİFİNİ OKUMAMIŞSINIZ"
Muhalefetin, "Bazı baroların çok fazla gayrimenkulleri var, bunlar ne olacak?" sorusuna Turan, "Kanun teklifini okumamışsınız, hiçbirine dokunulmuyor. Şu anki barolar, tüm yapılarıyla, binalarıyla ve fiili durumlarıyla görevine devam ediyor. İsteyen, baro kurduğu zaman da kendi imkanlarını zorlayacaktır ama şu andaki baroların binalarında, yönetimlerinde, aklınıza ne geliyorsa asla bir değişiklik söz konusu değil. Haksız bir eleştiri." karşılığını verdi.
Turan, "Kanun teklifinde FETÖ'nün ruhu var." eleştirisini yanıtlarken de "Hadi oradan. Bu dedikodu nereden çıkıyor diye araştırdık. Bundan 10-15 yıl önce FETÖ'den dolayı kapatılan bir dernek, akademik bir çalışma yapmış. Bunu kamuoyuyla paylaşmış. Bir kanun teklifi hazırlamış. O kanun teklifiyle güya bizimkisini bağdaştırıyorlarmış. Baktığımızda zerre alakası yok. Arkadaşlarımıza o teklifi de incelettirdik. O teklif, mevcut bütün baroları istisnasız kapatıyor. Bütün gayrimenkullerine el koyup bakanlığa veriyor. Çok sayıda küçük, büyük baro kurmaya izin veriyor. Bizim teklifimizde kapatılan bir baro, el konulan gayrimenkul var mı? Ne kadar ağır, ucuz bir ithamdır bu." diye konuştu.
- "HAKARET EDEN KİM VARSA CEVABINI ALACAK"
Turan, "Ümit ediyorum 28 maddelik teklifin görüşmeleri bugün, yarın biter. Olmadı cuma biter. Makul süre içinde kavgasız, gerginlikten uzak, herkesin ifade hürriyetini rahat kullanabileceği, komisyondaki gibi konuşabileceği bir zemin olur." dedi.
İçtüzük ve teamüllere uymak kaydıyla dinlemeye açık olduklarını söyleyen Turan, "Süreleri aşan, gerginlik yapan, hakaret eden kim varsa cevabını alacaktır. Ama kanunla ilgili eleştirisi olan tüm partileri, vekilleri dinlemeye hazırız. Meclis'in tüzüğüne uygun şekilde bu süreci yönetmeye çalışacağız." ifadesini kullandı.
Bir gazetecinin, "Komisyon görüşmelerinde olduğu gibi baro başkanları Meclis'in kapısına gelirse ne olacak?" sorusu üzerine Turan, şunları kaydetti:
"Komisyon aşamasında, Meclis'in kapısına gelen arkadaşlarımızı, ben de CHP milletvekilimiz de Metin Feyzioğlu da içeriye çağırdılar. Onlar gelmemeyi tercih ettiler. Pandemiden kaynaklı bir sıkıntımız var. Komisyonda zaten 100 milletvekili varken içeriye bir o kadar da baro başkanı gelemezdi. 'Üç temsilci gelsin. Konuşalım.' dedik. Kabul etmediler. Sabahleyin Metin Feyzioğlu aradı, 'Baro başkanlarımız Meclis'e gelmek isterlerse, gelebilirler mi?' Bu takdir Meclis Başkanımızın. Meclis Başkanımızla konuştuk. 'Tabii ki gelebilirler.' dedi. Derdimiz üzüm yemek, bağcıyla işimiz yok. Yeter ki katkı sağlasınlar. Baro başkanlarımız, Meclisin Başkanımızın oluruyla, Meclis İçtüzüğü'nün öngördüğü haklarla beraber tabii ki gelebilirler. Meclis Başkanımız, baro başkanlarıyla ilişkin Sayın Feyzioğlu ile görüşmeden sonra bu hakkı tekrar kendilerine iletmiş oldu. Pandemiye, vekillerle olan irtibata dikkat etmek, Meclis'in teamüllerine uymak kaydıyla her misafirde olduğu gibi baro başkanlarımız da her zaman Meclis'e gelebilirler. Meclis Başkanımız, ziyaretçi yasağı olduğu için yalnızca baro başkanlarımıza münhasır bu hakkı, kapıyı açmayı değerlendirdi. Meclis Başkanımız, Feyzioğlu'nun talebi doğrultusunda 'Baro başkanlarımızın içeriye girmesine yardımcı olun.' dedi. Güvenlik güçlerimiz de bu konuda yardımcı olacaklardır. Baro başkanları kimliklerini ibraz ederek içeriye gireceklerdir."
- "SİYASETE GÖRE KARAR VERİYORSA LANET OLSUN O HAKİME"
"Teklif geçerse AK Parti'li, CHP'li, İYİ Parti'li barolar kurulur. Amblemlerinde Rabia olur, altı ok olur.' gibi eleştiriler var. Sizde böyle bir beklenti var mı?" sorusuna Turan, "Avukatların siyaset yapmasından daha doğal bir iş olmaz. Hangi avukat milletvekili adayı olmadı ki? Hangi avukat bir partiye üye değil ki? Ben baronun üyesiyim ama aynı zamanda AK Parti Grup Başkanvekiliyim. Benzer şekilde CHP ve diğer partilerde bir sürü arkadaşımız var." karşılığını verdi.
Başörtüsüyle ilgili 5-10 yıl önce, "Barolar yanlış yapıyor." dediklerinde, "Hakim, savcı veya avukat başörtüsü takarsa bundan mahkeme etkilenir, doğru karar vermez." gibi absürt şeyler söylendiğini hatırlatan Turan, "Bugün aynısını bu kanun için söylüyorlar. Teklif geçerse baroya göre karar verilirmiş. İstanbul'da bir suç işledim farz edin. Bunu bir hakim yargılıyor, bunun ardından itiraza bağlı olarak istinafta 3 hakim yargılıyor. Yine itiraza bağlı olarak Yargıtayda 5 hakim yargılıyor. Biri siyasete göre davrandı diyelim. Diğerleri de mi bunu yapacak? Kaldı ki bir hakim kararını kimliğe, kıyafete, siyasete göre veriyorsa lanet olsun o hakime." ifadelerini kullandı.
Teklifte, kamu avukatlarıyla ilgili belirsizlik olduğu yönündeki soru üzerine Turan, "Kanun teklifimizde kamu avukatlarımızla ilgili ekstra bir düzenleme yok. Şu anda zaten tabi oldukları hükme tabiler yani tercihe bağlı baroya, levhaya üye olabilirler veya olmayabilirler." diye konuştu.
- İBB GENEL SEKRETERLİĞİNE YAPILAN ATAMA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliğine yapılan atama tartışmalarının sorulması üzerine de Turan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Arkadaşlarımız, 'Canan Kaftancıoğlu, tweet silmekten yoruldu.' diye bir espri yapmıştı. Aynı şeyi söylüyorum. Bugün incelediğimde daha önce yolsuzlukla itham ettikleri, çok ağır hakaretlerde bulundukları, kendi vekillerinin, il başkanlarının dosyalarla üzerine saldırdığı bir kişiye bugün adeta İstanbul Büyükşehir Belediyesini teslim ettiler. Bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum ama öncelikle CHP'lilerin bu yanlış gidişe, ne yaptığını bilmez tarza cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Vekil, il başkanı nezdinde bir kişiye en ağır ithamları, 'Hırsız, çaldı, çırptı. Yolsuzluk yaptı.' diyeceksiniz. Aradan geçen zamandan sonra da bu kişiyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri yapacaksınız. Bunun akla, izaha yakın tarafı yok."
- SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ
Sosyal medyaya yönelik düzenleme hazırlığının hatırlatılması üzerine Turan, "Sosyal medya düzenlemesi daha ağzımızı açtığımızda ithamlarla karşılaştığımız bir konu." dedi.
Turan, sosyal medya şirketlerinin yasal sorumluluklarına ilişkin dünya örneklerini incelediklerini, kamuoyunun üzerinde ittifak edebileceği bir metni sunmak istediklerini bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bununla ilgili çalışmalar, görüşmeler devam ediyor. Bu konuda Türkiye'nin bir anlamda egemenliğini göstereceği bir düzenleme olacak. Buna karşı çıkılacak bir taraf olduğunu düşünmüyorum. 'Uluslararası malum şirketlerin nasıl ki dünyanın farklı ülkelerinde temsilcisi var, Türkiye'de de olsun.' dediğimizde, vay efendim solcusundan sağcısına herkesin aynı ithamla bu konuya karşı çıkmasını ibretle izliyorum. Bugün CHP ile malum birkaç yeni partinin söylemi aynı yere evrilmiş. Çok yazık, yanlış. Oysa yapmak istediğimiz sosyal medyada hakaret ve küfreden yani Ceza Kanunu açısından suç olan konuların orada da karşılığını bulması. Bugün size küfreden yarın bana ediyor. Tehdit eden aynı şekilde. Hiçbir sosyal ağın Türkiye'de temsilcisi yok. Türkiye'nin egemenlik haklarıyla beraber burada da temsilcisi olsun dediğimizde yanlış bir iş yapmış olmuyoruz ki. Tüm partilerin de buna katkı sağlamasını, Almanya, Fransa ve benzeri ülkelerde olduğu gibi bir kanun çalışmasını yapalım istiyoruz."