İsrail sizce kazanıyor mu?
Yoksa Karabağ Savaşı sırasında raks eden Paşinyan'ın durumuna düşecek ama şimdilik farkında mı değil?
Yani gün gelecek bölgede yaşayan halklar da soykırımcıya "Ne oldu Netanyahu raks ediyordun" diyecek mi?
Zira İsrail'in hedeflerine ne kadar ulaşabildiği konusu hala çok tartışmalı, Gazze'de rehinelerini kurtaramayan, masum sivilleri, çocukları katletmekten öte bir varlık gösteremeyen,
İran'ı 12 gün boyunca bombalayıp, ateşkese razı olan,
Suriye'de ABD'nin desteklediği Eş Şara'nın altını oymaya çalışan Tel Aviv, Dürzileri kışkırtarak ne kadar yol alabilir.

Zira Erdoğan-Eş Şara görüşmesi sonrası devlet aklı hemen devreye girdi. İsrail'in bombardımanları sebebiyle Dürzi liderlerle bir anlaşma imzalatıp, askerlerini çekmek zorunda kalan Eş Şara'yı Arap Aşiretleri, Dürzileri kuşatınca geri çağırmak zorunda kalan bizzat Dürzi liderler oldu. Hatta durum öylesine bir hal aldı ki İsrail de Suriye ordusunun karışıklığını yatıştırmak için bölgeye girmesine 48 saatliğine müsaade edeceğiz açıklaması yaptı.
Ancak Netanyahu'nun kafasındaki uzun vadeli plan belli ki David Koridoru'na çıkıyor. Suriye'nin güneyinden Suveyda üstünden Fırat'ın doğusuna doğru bir hat kurmak, terör örgütü PKK/PYD ile birlikte hareket etmek isteyen bir Siyonist akıl var karşımızda...
İsrail belli ki, Türkiye'nin bu hattı yarmak için yapacağı bir operasyonla, Terörsüz Türkiye, terörsüz bölge sürecini de akamete uğratacağını düşünüyor. Yani Türkiye farkında olmadan kendi ayağına sıkacak.
Peki durum öyle mi?
Türkiye bu hamlelerin sebebini görmüyor mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uyarılarını iyi okumak gerekiyor.
Erdoğan'ın ulusa sesleniş konuşmasındaki şu ifadesine dikkatinizi çekmek istiyorum.
"Tıpkı sınırlarımız içindeki Kürt vatandaşlarımız gibi, Suriye'deki Kürtler de bizim özbeöz kardeşimizdir, canımızdan bir parçadır, evelallah onların da Siyonizmin sofrasında meze olmalarına müsaade etmeyeceğiz. Arap, Türkmen, Kürt, Hristiyan, Sünni, Nusayri, Dürzi demeden tüm kesimleriyle Suriye halkının sulh içinde yaşaması bizim en büyük arzumuzdur."
Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi'ndeki konuşmasında da "Karanlıktan beslenenler, kandan ve kaostan beslenenler eninde sonunda kaybedecek. Etrafımızdaki karanlık kimseyi ürkütmesin, umutlarını kırmasın, Allah'ın izniyle bölgemizin üstüne "Barış Güneşi"nin doğmasına kimse engel olamayacak." ifadesini kullandı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli ise PKK'lı teröristlerin Kandil'de silah yakmasının ardından İsrail'in Suriye'nin güneyindeki kışkırtma eylemlerine girişmesinin tesadüf olmadığını vurguluyor.
Yani devlet aklı tüm yaşananların farkında, dağı gördüğü gibi dağın arkasında olanları da net bir şekilde okuyor.
Aslında her iki liderde Suriye'nin kuzeyinde nasıl bir terör koridoruna izin verilmediyse, İsrail'in Suriye'nin güneyinde yeni bir terör koridoru kurma çabasına izin verilmeyeceğini net bir şekilde belirtiyor.
Bahçeli, "Siyonizm'in böyle giderse mazlum milletleri müdafaa onurunu asırlar boyunca vicdanında taşıyan Türk milletiyle karşı karşıya gelmesi mukadderdir." ifadesiyle aslında çok net mesajlar veriyor.

GENÇLERİ KİM ZEHİRLİYOR?
Daha önce YKS'yi dillerine dolamışlardı.
Katarlılara sınavsız üniversite yalanını tam da sınav öncesinde dolaşıma sokmuşlardı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gibi bir isim bu yalana ortak olunca da epey ses getirmişti.
Sonra haberi yapanlar dahi özür diledi. Haberi yayından çekti.
Ama Kılıçdaroğlu sosyal medya paylaşımını silme ihtiyacı dahi duymadı...
Şimdi memlekette zaten bir FETÖ soruları çaldı travması var. Bu yüzden bu tür konularda ortaya atılan her iddia hemen geniş yankı buluyor... CHP'liler bu kez de dillerine LGS soruları çalındı imasını doladılar. Ama tam çalındı da diyemiyorlar. Onun yerine çamur at izi kalsın misali çeşitli iddialar ortaya atıyorlar.
Örneğin CHP'li Ali Mahir Başarır diyor ki, "Soruyorum; Bodrum'da, Marmaris'te bazı villalarda belli hocalar, dörder beşer kişilik gruplar halinde sınavdan 4 gün önce çocukları kampa aldı mı Sayın Bakan? Aldı, aldı, aldı. Parası olanı aldı. Bu incelenmelidir."
Şimdi Başarır'ın bildiği bir şey varsa hemen elindeki tüm delillerle birlikte savcılığa gitmesi gerekiyor, ayrıca o kamp yapan hocalar kim isim isim açıklanmalı... Aksi durumda dokunulmazlık zırhının arkasına saklanıp sallamış oluyor ki bunun gençlerin moralini bozmaktan başka bir faydası yok.
Örneğin İyi Parti Milletvekili Turhan Çömez, imam hatip öğrencilerini zan altında bırakmak için "Bursa Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu'ndan 36 öğrenci sıfır hata ile 500 tam puan almış. Oran % 9" iddiasını ortaya attı. Sonradan anlaşıldı ki, okul Türkiye genelindeki tüm öğrencilerinin sayısını paylaşmış.
LGS'de 500 tam puan alan 719 öğrenciden sadece 63'ü imam hatipli... Çömez'in ortaya attığı iddiayı bu kez CHP'li Muharrem İnce dillendirdi. "Pis kokular geliyor" diye yazdı...
Sonunda Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i çileden çıkardılar.
Tekin, "Çok özür diliyorum, geri zekalıya anlatır gibi tane tane anlatıyoruz. Ama yetinmiyorlar karalamaya devam ediyorlar." diye tepki gösterdi.
Peki CHP bu siyaset anlayışı ile nereye varmak istiyor?
Açık söyleyeyim bana göre varacakları bir yer yok.
Sürekli olarak gençlerin aklına, "Türkiye aslında bir cehennem kaçın canınızı kurtarın" fikrini ekiyorlar. Ve bu siyaset anlayışı ile gençlerin zihinlerini zehirliyorlar.
Oysa ihtiyacımız olan gençlerin önünü açacak vizyonlar, projeler, fikirler ortaya koymaları... Beğenin ya da beğenmeyin Cumhur İttifakı en azından Teknofest Kuşağı ile ortaya bir vizyon hedef koydu, ya CHP! Ne diyelim takdir milletin elbette.

OBEZİTE TEHDİDİ BÜYÜYOR
Özellikle okulların önüne gidip evladını bekleyen veliler daha iyi anlayacaktır. Bilgisayar, akıllı telefon başında geçirilen saatler, fast food beslenme tarzı, hareketsiz yaşam çocuklarımızı ele geçiriyor. Bu durum beraberinde obezite ve yine beraberinde genç yaşlardan itibaren çeşitli hastalıkları getiriyor.
Sağlık Bakanlığı'nın konuyla ilgili son araştırması refah toplumlarının başının belası olan meselenin bizi de kuşattığını gösteriyor.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "İdeal Kilonu Öğren, Sağlıklı Yaşa" kampanyasında 10 milyondan fazla kişiye ulaşıldığını belirterek, katılımcıların yaklaşık yüzde 70'inin kilolu, bu grubun yaklaşık yüzde 25'inin ise obez olduğunu bildirdi. Aşırı kilo ilerleyen yaşlarda, şeker, tansiyon, kalp, damar, kemik hastalıkları hatta kansere davetiye çıkarıyor. Bu yüzden porsiyonları küçültmek, beslenme alışkanlıklarını değiştirmek ve konforlu yaşamlarımızdan biraz feragat edip harekete odaklanmamız gerekiyor.
Günde 10 bin adım aslında düşündüğünüz kadar da zor değil.
Yeter ki ilk adımları atmaya başlayın.