YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "YÖK'ün kuruluş yıl dönümü dolayısı ile protestolar oldu. Bu protestolar hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Çetinsaya, "Son protestoların barışçıl geçmesine en çok ben sevindim. Çünkü kavgaları, gürültüyü görünce içim burguluyor. Bir gazetede de vardı, demek ki böyle oluyormuş, diye. Bravo yani, demek ki böyle de oluyormuş." dedi.
Şiddet içermedikçe, her türlü öğrenci eylemini meşru ve yerinde bulduğunu söyleyen Çetintsaya, şöyle devam etti: "Çünkü hepimizin farklı düşünceleri var ama bu YÖK karşıtı hareketin, YÖK'ün ara rejimlerdeki rolü dolayısı ile bir tepki olduğunu düşünüyorum. Normal, kendi halinde işleyen YÖK kurullarının ve kararlarının aslında arkadaşlarımızın şikayet ettiği konularda çok bir fonksiyonu yok. Bunu da açık yüreklilikle söylemek lazım. Onların tepki duydukları şeyler, geçmişteki uygulamalar, örnekler. YÖK'ün 12 Eylül sonrasında ve ara rejim dönemindeki uygulamalarının bir tepkisi. Şu anda biz normal şartlarda, bütün o ideolojik vasıtalardan arındırılmış durumda yaptığımız çalışmalarda ne yapıyoruz? Üniversitelere bölüm açıyoruz, dekan atıyoruz, yaz okulları ile ilgili düzenlemeler yapıyoruz. Yani arkadaşlarımızın bahsettiği konularla örtüşmüyor. Ama saygı ile karşılıyorum. Aslında orada YÖK'ü protesto ederken, başka bir şey söylemek istiyorlar, anlıyorum da o söylemek istediklerini, saygı duyuyorum. Aslında söyledikleri, eleştirdikleri YÖK bugün yok artık."
Protestolarda sisteme, işleyişe, küreselleşmenin yol açtığı sonuçlara tepkilerin de dile getirildiğini söyleyen Çetinsaya, "Küreselleşmenin yol açtığı meselelere, sorunlara tepki duyuyorlar. Şu anda insanlık ölmüş durumda. Küreselleşmenin sonuçları iyi midir, kötü müdür noktasında tüm insanlar bölünmüş durumda." dedi.
Bir gazetecinin, "Hareket noktaları YÖK'ün ortadan kaldırılması." sözleri üzerine ise Çetinsaya, "Üniversite sistemi içinde bir regülatöre ihtiyaç var. Bunun adı YÖK olur, MÖK olur. Bütün dünyada böyle, bir regülatör olmadan sistemi yönetemezsiniz. Müdahaleciliklerden arındırılmış, tamamen koordinasyon, planlama, denetleme kurulu olmasını hayal ediyoruz zaten şimdi." diye konuştu.
"ÇOCUKLAR VERDİKLERİ OYLARIN SONUCUNA KATLANMAK ZORUNDA"
Çetinsaya, yükseköğretim yasa tasarısında öğrencilerin senatoya ve yönetim kuruluna alınmasına rağmen onlara oy hakkı verilmemesinin hatırlatılması üzerine, "Bazı şeyler var ki tartışmalar sırasında öyle bir noktaya geliyor ki hukukçular 'böyle yaparsanız bu çocuklar verdikleri oyların sonuçlarına katlanmak zorunda kalırlar' dedi. Bunun idari, mali, iktisadi boyutları var. Bunların karşısına insanlar sonra yargılanıyorlar, hesap veriyorlar. Bizim önümüze alınan kararlarla ilgili sayısız dosya geliyor. Bunu iyi düşünmek lazım. O anda hukukçular öyle bir yorum yaptıkları için geri çekildik." dedi. Kendisinin de öğrencilerin oy kullanmasından yana olduğunu dile getiren Çetinsaya, yasa ile ilgili şeffaf bir süreç yaşandığını, bu anlamda öğrencilerden de görüş beklediklerini aktardı.
Gelen görüşlerin tasarıya ne ölçüde yansıyacağı ile ilgili Çetinsaya, bu konuda yasanın bütünlüğü ve sistemin rasyonel analizine dikkat çekti. Çetinsaya, bunun dışında tüm önerilerin dikkate alındığını ve analiz edildiğini aktardı.
"ÜAK, KARAR ALMASI İMKANSIZ BİR KURUL HALİNE GELDİ"
Yeni tasarıda Üniversitelerarası Kurul (ÜAK)'un bir danışma organına dönüştüğünü dile getiren Çetinsaya, "Şu anda karar alması bile imkansız bir kurul haline geldi. Ben de 3-4 sene üyeliğini yaptım. Mevcut yapısı ile çok önemli kararlar alması gerekiyor ama 320 kişilik bir kurulun karar alması çok zor oluyor ki bunların hepsi de çok önemli kararlar." dedi.
Çetinsaya, dershanelerin kapatılmasının eğitimin kalitesini nasıl etkileyeceği sorusuna ise "İtiraf edeyim, bu yoğunlukta düşünmediğim bir konu." cevabını verdi.