14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Emekli Tuğgeneral Babüroğlu: Yakın gelecekte iki veya üç Libya ile karşılaşabiliriz

Libya'daki son gelişmeleri değerlendiren Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, Libya İç Savaşı'nın Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Somali'de yaşananlardan farklı olmadığını belirterek Afganistan veya Irak'taki gibi 30-40 yıl sürebileceğini ifade etti. Babüroğlu, “Yakın gelecekte iki veya üç Libya ile dahi karşılaşabiliriz. Trablus, Bingazi ve Fizan (güneyde Cezayir, Nijer ve Çad sınırına yakın bölge) şeklinde üçe bölünmüş bir Libya sürpriz olmaz. Veya iki parçalı Trablus ve Tobruk merkezli olmak üzere, Batı ve Doğu Libya ile tanışabiliriz” diye konuştu.

DHA2 Temmuz 2020 Perşembe 11:55 - Güncelleme:
Emekli Tuğgeneral Babüroğlu: Yakın gelecekte iki veya üç Libya ile karşılaşabiliriz

Emekli Tuğgeneral, İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu, Libya İç Savaşı’ndaki son durumu değerlendirdi.

“İKİ-ÜÇ LİBYA SÜRPRİZ OLMAZ”

Libya İç Savaşı’nın Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Somali’de yaşananlardan farklı olmadığını, Afganistan veya Irak’taki gibi 30-40 yıl sürebileceğini ifade eden Babüroğlu, “Yakın gelecekte iki veya üç Libya ile dahi karşılaşabiliriz. Trablus, Bingazi ve Fizan (güneyde Cezayir, Nijer ve Çad sınırına yakın bölge) şeklinde üçe bölünmüş bir Libya sürpriz olmaz. Veya iki parçalı Trablus ve Tobruk merkezli olmak üzere, Batı ve Doğu Libya ile tanışabiliriz” diye konuştu.

“ABD İLE LİBYA’DA NASIL İŞ BİRLİĞİ YAPACAĞIZ?!”

ABD’nin Libya’daki hedef ve politikasının, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olduğuna dikkat çeken Babüroğlu, “Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden bir terör örgütüne desteğini sürdüren bir ABD’yle karşı karşıyayız. ABD, Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin karşısında yer alan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) yanında yer alıyor. Yani, Mavi Vatan’a tehdit olan ülkelerle birlikte yürüyor. Libya’da ABD’yle işbirliği, ABD’nin Suriye’deki politikalarını dolaylı olarak meşrulaştırma riski taşır. Böyle bir ABD'yle Libya'da iş birliği nasıl sürdürülecek?” dedi.

ABD’Lİ ORGENERALİN İTİRAFI

ABD’nin aslında en yetkili ağızlardan ve çok sayıda belgeyle, bölge hakkındaki gerçek niyetini açıkça belirtmekten çekinmediğini ileri süren Babüroğlu, daha sonra NATO Eski Komutanı ABD’li Orgeneral Wesley Clark, 2007 yılında TV’de yaptığı bir röportajdan alıntı yaparak, “Clark bu röportajda, Pentagon’da bir generalle konuşmasını şöyle aktarıyor: ‘11 Eylül’den 10 gün sonra, Pentagon’a gidip Savunma Bakanı Rumsfeld ve yardımcısı Wolfowitz’i gördüm. Alt kata indim. Generallerden biri beni içeri çağırdı… O sıralar Afganistan’ı bombalıyorduk. ‘Hala Irak’la savaşa girme durumunda mıyız’ diye sordum. ‘Daha da kötüsü’ dedi. Masasına uzandı, bir kağıt aldı. ‘Bunu az önce yukarıdan aldım. Beş yıl içerisinde Irak’la başlayan sonrasında Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve Sudan’la devam edip İran’la bitecek yedi ülkeyi nasıl ele geçireceğimizi anlatan bir not’ dedi’. Irak, Suriye ve Libya’nın parçalanmasına yönelik Pentagon planını, NATO eski Komutanı ABD’li Orgeneral 2007’de yani dört yıl önce canlı yayında söylemişti. Ardından, 2003 yılında ABD Irak’ı işgal etmiş ama henüz ¨Arap Baharı¨ başlamamıştı” ifadelerini kullandı.

“SİRTE DÜŞERSE HAFTER DÜŞER”

Türkiye’nin 27 Kasım 2019’da Serraj liderliğinde kurulan ve Birleşmiş Milletler’in resmi Libya hükümeti olarak gördüğü Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı imzaladığını hatırlatan Babüroğlu, “UMH, Türkiye’nin desteğiyle üstünlük sağladı ve Sirte-Cufra hattına dayandı. Sirte-Cufra, başta Rusya olmak üzere, Fransa, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’ın yani Hafter’i destekleyen ülkelerin kırmızı çizgisiydi. UMH’nin, Sirte ve Cufra’yı ele geçirmesini engellemek için bu ülkeler Hafter’e desteği artırdılar. Mısır Devlet Başkanı Sisi, Libya’ya müdahale açıklaması yaptı. Çünkü Sirte, Libya’nın doğalgaz ve petrolünü Akdeniz’e taşıyan bölgenin merkezinde yer alan bir kent. Libya hidrokarbon rezervinin yüzde 60’ı bu bölgede bulunuyor. Rusya, Sirte’yi deniz üssü; Cufra’yı da kara/hava üssü olarak hedefliyor. Ayrıca, Sirte’nin 15 kilometre güneyinde Kardabiye Hava Üssü var. Sirte UMH’nin eline geçerse, Hafter’in Bingazi’de tutunma imkanı kalmaz; Bingazi ve ardından Tobruk elden çıkar. Özetle, Sirte’nin kaybedilmesi Hafter cephesini yani Doğu cephesinin çözülmesine neden olur. Rusya, Suriye’de elde ettiği üslerden sonra, Libya’da da deniz ve hava üssü kazanırsa Akdeniz’i kontrol açısından önemli bir avantaj elde etmiş olacak. Sirte, Türkiye’ye karşı Doğu cephesini daha da birleştirmiş oldu” diye konuştu.

“ABD TÜRKİYE’Yİ YİNE OYALAYACAK”

Hafter cephesinde yer alan Rusya, Fransa, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’ın, Sirte’yi elde tutmak için tüm güçleriyle hareket edeceklerini belirten Babüroğlu, “Mısır’ın Libya ile 1200 kilometre sınırı var. Mısır, ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğü Müslüman Kardeşler’in, Libya’da yönetimi tümüyle ele geçirmesini istemiyor. Ancak Mısır ekonomik sıkıntı içinde. Libya’ya müdahale sırasında, ülkedeki muhalefetin neden olacağı karışıklık Sisi’nin iktidarını sarsabilir. Libya’da ordusuyla savaşan bir Mısır’ın, toprak bütünlüğünü kaybedebileceği tehlikesi de göz ardı edilmemeli. Bu nedenle, Sisi’nin orduyla müdahalesi pek kolay değil. ABD, Mısır’a yılda 1.3 milyar dolar yardım ediyor. Dolayısıyla Mısır ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini tercih etmez. Mısır’ı gözden çıkarmaz, ama Türkiye’ye zaman kaybettirir. Suriye’de yaptığı gibi oyalama stratejisi izler” şeklinde konuştu.

“BUGÜNÜN ÇÖZÜMÜ YARININ SORUNU OLMAMALI”

Babüroğlu, UMH’nin ilerlemesinin Rus yapımı savaş uçaklarının devreye girmesiyle Sirte önlerinde durma noktasına geldiğini ifade ederek, “Bu durumda, ulusal çıkarları sağlayacak stratejinin gerçekleşmesi için, sert güçle birlikte ¨yumuşak gücü¨ yani diplomasiyi kullanmanın zamanı değil mi? Rusya ile Libya’da uzlaşma, Libya’nın bütünlüğünün sağlanmasında ve Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki politik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde daha etkili bir seçenek değil mi? Özetle, bugünün çözüm olarak görülen politikaları, yarının ana sorunu durumuna gelmemeli” şeklinde konuştu.