14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Erdoğan: Açlık grevi yok, bu tamamen şov!

Berlin'deki temaslarını sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan 'Şu anda açlık grevi vesaire böyle bir şey yok. Bu da tamamen şovdur. Ben bakanımı bizzat cezaevine gönderdim, bunları gitti yerlerinde de izledi. Şu anda zaten yarıdan fazlası dilekçe vermek suretiyle bu işi de bırakmış vaziyetteler. Böyle bir şey de söz konusu değil' dedi.

31 Ekim 2012 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Erdoğan: Açlık grevi yok, bu tamamen şov!
Erdoğan, 'AB'nin bölücü terör örgütüne yönelik tavrı kesidir. AB'nin böyle bir kesin tavrının da neticelerini görmek istiyoruz. Yani batı destekli bir bölücü terör örgütü olmamalıdır. Batı ülkelerinin birçoğuyla bizim suçluların iadesi anlaşması vardır. Bu anlaşmadan hareketle de bu tür suçluların ülkemize iadesini bekliyoruz' dedi.





Başbakan Erdoğan ve Almanya Başbakanı Angela Merkel, gerçekleştirdikleri çalışma yemeğinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Almanya'nın sergilediği müstesna ev sahipliği dolayısıyla Merkel'e teşekkür eden Başbakan Erdoğan, dün akşam Türkiye'nin Berlin büyükelçiliğinin yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştirdiklerini anımsattı.

Türkiye'nin Berlin büyükelçiliğinin yeni hizmet binasının Osmanlı, Selçuklu ve modern çizgileri barındıran mimari özellikleri ve geleceğe yönelik vereceği hizmetlerle önemli bir eser olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, 'Bu aslında 250 yıllık bir diplomasinin Türk-Alman ilişkilerinde geldiği noktanın da taçlandırılması oluyor. Böyle bir döneme rastlamış olması da çok çok önemli. Bu, Türkiye-Almanya ilişkilerine verdiğimiz önemin de bir ifadesidir. Özellikle Almanya'da bulunan 3 milyona yakın kardeşimizin, soydaşımızın, vatandaşımıza yönelik hizmetlerin daha rahat yürütülmesi için attığımız bir adımdır' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Türkiye-Almanya diplomasisinin sadece ikili değil, bölgesel ve dünyaya yönelik konularda da çok daha farklı ve etkin olacağı bir sürecin yaşanacağına olan inancını dile getirdi.

Bugün yapılan görüşmelerde Türkiye-Almanya ikili ilişkilerinin gözden geçirildiğini, siyasi, ekonomik, ticari ve ekonomik alanlarda gelinen durumun değerlendirildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

'2011 itibarıyla ticaret hacminde 32 milyar avro gibi bir rakama ulaşmıştık, bu yıl 7. ay itibarıyla henüz 17 milyar avro civarındayız. Yıl sonuna kadar 2011'i yakalayalım istiyoruz ki istikrarı böylece bulmuş olacağız. Dış ticaret hacminde bu hedefi yakalamamız aynı zamanda 2013'e yönelik de atacağımız adımların da belirleyicisi olacaktır. Şubat ayının sonunda Sayın Şansölyeyi Türkiyemizde ağırlayacağız ve temennim odur ki Türk-Alman üniversitesinin de temelini birlikte atarız. Bugün o kararlılığı, iradeyi ortaya koyduk. Dışişleri Bakanlarımıza bu talimatı verdik, Milli Eğitim Bakanlarımıza da aynı şekilde bu talimat verildi. Yoğun şekilde bu üniversitemizin Türkiye'de, aynı şekilde bir benzerinin de Almanya'da kuruluşunun adımlarını atıyoruz.

Bununla birlikte yeni bir süreci ayrıca başlatmak istiyoruz. O da tabii Türkiye'nin özellikle Almanya ile NATO'da birlikte olması sebebiyle Suriye konusundaki hassasiyetin daha da artırılması sürecidir. Bu konuda Almanya'nın desteğine şiddetle ihtiyacımız var. Gerek Almanya-Rusya ilişkileri, gerek Almanya-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin daha da hassasiyetle sürdürülmesi önem arz ediyor. Türkiye'ye şu anda gelen Suriye'den kardeşlerimizin sayısı 105 bine ulaşmış vaziyette. Bu 105 bin insan bize gelirken, Lübnan'a giden var, Ürdün'e giden var, 300 bine doğru bu rakam ulaşıyor. Suriye'nin içinde ise bu rakam evlerini terk edenlerin sayısı 2,5 milyona ulaşmış durumda. Bu küresel barışın özlendiği bir çağda bir felaket. Bu felaketi birlikte önlemek, engellemek durumundayız.'

-'Almanya'da duvarlar yıktınız ama İsrail duvarlar yapmaya halen devam ediyor'-

Başbakan Erdoğan, Merkel ile görüşmesinde İsrail-Filistin meselesinin de gündeme geldiğini belirterek, 'Türkiye-İsrali ilişkilerine yönelik bir Marmara gemisi felaketini yaşadık. İsrail'in buradaki tavrı, burada 9 insanımızı şehit olarak vermiş olmamızın neticesinde bugüne kadar birçok görüşmeler oldu, bu görüşmeler neticesinde bizim tavrımız şu; özür dileyecek, tazminat ödeyecek ve Filistin'e olan ambargo kalkacak. Bunlar olduğu takdirde normalleşme süreci başlar, olmaması halinde normalleşme süreci başlayamaz, bunu defa etle bunu kendilerine aktardık, söyledik' diye konuştu.

İsrail'in şu anda bölgede yapılaşma süreci yaşadığını anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

'Ben, Sayın Şansölye'ye şunu da söyledim; 'Siz Almanya'da duvarlar yıktınız ama İsrail duvarlar yapmaya halen devam ediyor, bunu anlamak mümkün değil'. Biz insanların arasına örülen duvarları değil, insanların arasına örülmüş olan duvarların yıkılmasını istiyoruz. Dünyanın, insanlığın barış için buna ihtiyacı var ve bunun özlemi içerisindeyiz.

Bunun yanında bölücü terör örgütüyle alakala konuları müzakere ettik. Bu konuda verdikleri, verecekleri desteği artırarak devam ettireceklerini de yine kendileri bizlere söylediler, bundan dolayı da teşekkür ediyorum. Bakanlarımıza, ilgili bakanlarımıza gerekli talimatları verdik. Burada yoğun bir birliktelik gerekiyor. AB'nin bölücü terör örgütüne yönelik tavrı kesidir. AB'nin böyle bir kesin tavrının da neticelerini görmek istiyoruz. Yani batı destekli bir bölücü terör örgütü olmamalıdır. Batı bunun karşısında tavrını net, açık, ortaya koymalıdır. Bizim beklentimiz budur. Nitekim batı ülkelerinin birçoğuyla bizim suçluların iadesi anlaşması vardır. Bu anlaşmadan hareketle de bu tür suçluların ülkemize iadesini bekliyoruz. Ben sık sık birçok suçluların ülkelerine iadesine imza atıyorum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak. Almanya'ya gönderdiğim iade edilen suçlular var, Fransa'ya, İngiltere'ye gönderdiğim suçlular var. Aynısını bizde bekliyoruz. Bu bizim en doğal, tabii hakkımızdır diye düşünüyorum.'

Başbakan Erdoğan, Kasım ayının sonunda Türkiye ve Almanya Dışişleri Bakanlarının bir araya geleceğini hatırlatarak, bu görüşmede de Türkiye-Almanya Stratejik Konseyi olarak bir sürecin adımlarının atılacağını, daha sonra da Başbakanlar nezdinde Türkiye-Almanya ilişkilerinin çok daha güçlü şekilde güçlenerek devam edeceğini söyledi.

Mavi Kart

Bir gazetecinin 'Dün akşam yurt dışında yaşayan Türklerin yaşadıkları ülkelerin vatandaşlığına geçtikten sonra aldıkları Mavi Kartlarla ilgili olarak emeklilik konusunda bir çalışma yapıldığını söylediniz. Bu çalışma hangi düzeydedir?' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili dün akşam veya bugün açıklamasının olmadığını belirtti.

Erdoğan, şunları söyledi:

'Ancak bizim arzumuz şudur: Özellikle Almanya'da bulunan 3 milyona varan vatandaşımızın aslında aynen Fransa'da olduğu gibi çifte vatandaşlık hakkının Alman yönetimi tarafından tanınması arzusudur, talebidir. Eğer Sayın Şansöyle, böyle bir adımın atılmasına yeniden bir fırsat verirlerse ki geçmişte bu vardı, bundan dolayı da 700 bini aşkın burada vatandaş var. Bunun üzerinde tabii 2 milyon 300 bin gibi ayrıca bu çifte vatandaşlığı alamamış Türk var. Arzumuz bunun da giderilmesidir. Bu noktada bizim herhangi bir sıkıntımız yok. Almanya'dan mesela şu anda Türkiye'ye gelen ve 50 bine varan şu anda Alman vatandaşı var. Biz onların bir kısmına vatandaşlık vermeye başladık, veriyoruz. Yeter ki arzu etsinler. Rahatız bu konuda herhangi bir endişemiz yok. Aslında ekonomik olarak değerlendirmeyi yaptığımız zaman Almanya, Türkiye bu arada mukayesesi kabil değil, ama bugün şimdi emeğin serbest dolaşımı sebebiyle sıkıntılı olan ülkelerin insanları artık Almanya'ya gelmeye başlıyor. Almanya tabii bunları da değerlendirme durumunda. Ama biz buradaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın Alman vatandaşlığına alınması noktasında çifte vatandaşlık yolunun açılmasını çok daha isabetli buluyoruz. Mavi Kartlara, bunlara bu işin kalmaması çok daha isabetli olur diye düşünüyorum.'

-Ölüm orucu-

'Suriye'nin kuzeyinde sivil halk için koruma bölgesi oluşturulması gerekir mi veya uçuş yasağının konulması gerekir mi? Bunun için NATO'nun desteğini ister misiniz' sorusuna Erdoğan, 'Bu konu BM Güvenlik Konseyi'nin alacağı bir karar' diye konuştu.

BM Güvenlik Konseyi'nin bu kararı almadıktan sonra Türkiye'nin böyle bir bölgeyi ilan etme hakkının veya yetkisinin olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Uçuşa yasak bölgenin bundan önce Irak'taki olaylarda çok ağır bedelleri ödendi. Aynı bedellerin burada ödemesini de doğru bulmayız. Öncelikle BM Güvenlik Konseyi'nin bu kararı vermesi, alması gerekir' dedi.

'Birçok ülkede şu anda açlık grevleri var. Açlık grevlerine giren insanların birkaç talepleri vardır. Türkiye'de bir halkın en tabii hakları gözardı edilmektedir. Şiddet dışında ne tür bir alternatifiniz var?' demesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

'Türkiye'de açlık grevi veya ölüm orucu olayına bir açıklık getireyim. Şu anda Almanya'dan tüm dünyaya sesleniyorum. Bir defa Türkiye'de şu anda ölüm orucunda olan bir kişi var. Bu tabii ki cezaevlerindeki bizim tıbbi müdahaleleri kontrol altındadır. Ancak onlara 'ölün' diyen siyasi parti veya bölücü terör örgütünün mensupları kendi aralarında kuzu kebap pişirip yemek suretiyle, bütün resimleriyle hepsi elimizdedir. Şu anda tarihlerini ve adresini de verebilirim, iyi ki yanımda bunları da getirdim. 17 Temmuz 2012'de milletvekilleri ve bölücü terör örgütünün bazı mensupları Mardin Kızıltepe'de Kasrı Kanco'da, isim de veriyorum, Ahmet Türk'ün verdiği ziyafette kuzu kebabını gayet güzel, şen şakrak bir şekilde götürdüler. Orada bunu yaparken öbür tarafta da kalkıp 'ölün' diyorlar.'

-Açlık grevi-

Başbakan Erdoğan, açlık grevine ilişkin ise 'Şu anda açlık grevi vesaire böyle bir şey yok. Bu da tamamen şovdur. Ben bakanımı bizzat cezaevine gönderdim, bunları gitti yerlerinde de izledi. Şu anda zaten yarıdan fazlası dilekçe vermek suretiyle bu işi de bırakmış vaziyetteler. Böyle bir şey de söz konusu değil' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

'Kaldı ki açlık grevi vesaire bu tür şeylerin hepsi de diğer suçlarda zaman zaman olur ve burada da yine hastanelerimizin bütün personelleri oralarda kontrol altında tutarlar. Böyle bir sıkıntı olduğu anda da gerekli müdahaleyi kendilerine yapmak suretiyle bu tedavi sürecini sürdürürler. Bütün bunlar bir şeyi arzu etmenin yanında, neyi acaba talep ediyorlar diye baktığınız zaman, bölücü terör örgütünün bırakılmasını. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür şovlarla hukuk itilmez, yok farz edilmez. Hukuk neyi gerektiriyorsa o, sahibine teslim edilir. Şu andaki süreçte bu şekilde devam etmektedir. Bizim meselemiz, AK Parti iktidarı olarak, Türkiye'de sadece Kürt kardeşlerimizin değil, 75 milyonun meselesidir. Ama siz bakın sadece bir etnik unsur adına konuşuyorsunuz. Ben sadece bir etnik unsur adına konuşmuyorum. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olarak 75 milyon adına konuşuyorum ve 75 milyonun da tamamını kucaklıyorum. Tamamının dertlerinin dermanı olmaya çalışıyoruz. Bizim farkımız bu.'

-'Güney Kıbrıs'ın AB'ye kabul edilmesi manidar'-

Almanya Başbakanı Angela Merkel'e yöneltilen 'Hristiyan Demokrat Birlik Partisi olarak Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde siz imtiyazlı ortaklığı savunuyorsunuz, ama hükümet olarak 'ucu açık görüşmeler' deniyor. Bu bir çelişki değil mi?' sorusuna ilişkin değerlendirilmesinin sorulması üzerine Erdoğan, Almanya'nın AB dönem başkanlığı döneminde fasılların açılması konusunda Türkiye'ye verilen destek için Merkel'e teşekkür etti.

'Almanya'yı genel olarak değerlendirdiğimizde gerek sosyal demokratların gerekse Hristiyan demokratların ağırlıkta olduğu dönemde Almanya, Türkiye'ye her zaman desteğini vermiştir. Fransa'da yönetimin değişmesinde, Sayın Chirac'tan sonra gelen yönetim Türkiye'ye karşı çok olumsuz bir tavrın içerisine girdi' diyen Erdoğan, bu dönemden sonra Türkiye'nin, önceden davet edildiği Liderler Zirvesi'ne davet edilmemeye başladığını vurguladı.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Liderler Zirvesi'nde ne konuşuluyor, orada bize sorulması gerekir, bunlardan tamamen dışlandık. Bir de 'aç-kapa' yapılırken fasıllarda 'aç-kapa' dönemi kaldırıldı. Sadece açılma süreci başladı, kapatma yok. Halbuki müktesebatın içinde de böyle bir şey yok. Bu da tabii üzücü bir süreçti.

Diğer bir önemli konu da şu: Şu anda Güney Kıbrıs'ın dönem başkanlığındayız ve Güney Kıbrıs ile aramızda bu konularda herhangi bir görüşme olmuyor. Güney Kıbrıs'ın AB'ye kabul edilmesi çok manidar. Kıbrıs diye kabul ediliyor, halbuki Kıbrıs diye dünyada bir ülke, devlet yok. Niye yok? Çünkü güney ile kuzey arasında yeşil hattın olduğu bir ada, Kıbrıs olarak kabul edilebilir mi? Kuzey Kıbrıs var, Güney Kıbrıs var.

Kuzey Kıbrıs'ı biz devlet olarak kabul ediyoruz, başkaları kabul etmiyor olabilir. Ama Güney Kıbrıs'ı şu anda kabul edenler ki Sayın Merkel'in bu konuda geçmişte bir ifadesi de var; 'Güney Kıbrıs'ı zaten AB'ye almakla hata ettik' diye. Hakikaten bu çok ciddi bir hata olmuştur ve bu hata şu anda artarak devam etmektedir.

Gönlümüz şunu arzu ediyordu ki böyle şeyler olmasın. Türkiye'nin AB ile ilgili süreci 50 yıllık bir süreç, artık bu süreci de bir neticeye ulaştıralım. Çünkü hiçbir ülkeye böyle bir muamelede kimse bulunmadı. Artık bunu aşmamız gerekiyor.'

Türkiye'nin Almanya'nın da aralarında bulunduğu birçok AB ülkesiyle uluslararası kurum ve kuruluşlarda birlikte olduğunu dile getiren Erdoğan, 'Gel gör ki AB'de böyle bir süreç hala devam ettiriliyor. Temenni ederim ki kısa sürede bunu da sona erdiririz ve böylece fasıllarda şu anda önümüze çıkan birçok engeller ki bunların hepsine Türkiye hazırdır ve üye ülkelerin bir çoğundan daha fazlasıyla hazırdır. Bunları da aşmış oluruz.'