14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Erdoğan: Eurozone değil 'TL zone' düşünüyorum

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Eurozone'a katılmak yerine 'TL zone' fikrini düşündüğünü açıkladı.

31 Ekim 2012 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Erdoğan: Eurozone değil 'TL zone' düşünüyorum
Almanya'nın başkenti Berlin'de Nicolas Berrgruen Enstitüsünün Avrupa Krizin Ötesinde temalı toplantısına katılarak kapanış konuşmasını yapan Erdoğan, Avrupa Birliği çapında siyasi istikrarın sağlanmasının, Avrupa toplumlarının birliğe ve Avro'ya olan güvenlerinin yeniden tesis edilmesi bakımından kritik öneme sahip olduğunu belirtti. Erdoğan, "Ben biliyorum ki AB üyesi ülkeler içerisinde 'ben Avro'ya karşıyım ben Eurzone'da yer almam' diyen ülkeler var. Başta İngiltere. Ve şu anda halinden de memnun. Hatta bize de tavsiyede bulunuyorlar 'sakın Eurozone'a girmeyin, siz de TL zone yaparsınız' diyorlar. Zaten ben de öyle düşünüyorum diyorum. Bunlar önemli. Artık para konusunda da AB kendini check edecek. Eurozone'da yer alalım mı almayalım mı diyecek. İngiltere yerini almadı, şu anda da halinden memnun. Örnekse buyrun, böyle bir durum var." dedi.



"KRİZİN AŞILMASI BİZİ DE MEMNUN EDECEK"

Avrupa'da yaşanan ekonomik krizin, AB ülkeleri kadar Avrupa ile her anlamda sağlam ilişkileri olan ve tam üyelik müzakerelerini kararlıklıkla sürdüren Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirdiğine dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "Krize ve krizin yol açtığı belirsizliklere bağlı olarak üye ülkelerle ticaretimizde düşüşler yaşandığı doğrudur. Ancak tüm zorluklarına rağmen AB Türkiye'nin en büyük dış ticaret ortağı olma özelliğini hala koruyor. Son yıllarda bu ortaklığı çeşitlendirerek sadece Avrupa kıtasında sabit kalmadık. Orada bağlı kalmadık. Afrika, Latin Amerika ve Uzak Doğu bölgeleri gibi bölgelere açılım sağlasak da ticaretimizin yüzde 37'si AB ülkeleri ile gerçekleşiyor. Fakat biz dış ticaretimizin o açığını da yine söylediğim diğer bölgelerle gideriyoruz. Aynı şekilde Türkiye'ye doğrudan yatırımların yüzde 70'inden fazlası da AB ülkeleri tarafından yapılıyor. Yine Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin yarısından fazlası AB ülkelerinden geliyor. Şu anda bizim turist sayımız 31,5 milyon. Bunun yarıdan fazlası AB üyesi ülkelerden geliyor. Birinci sırada Almanya var. Bundan dolayı Almanya'ya müteşekkiriz. Görüldüğü gibi Türkiye AB ekonomisinin AB de Türkiye ekonomisinin tamamlayıcı ve vazgeçilmez unsurları olma konumlarını sürdürüyor. AB'deki krizin derinleşmesi ülkemizi de ekonomik açıdan etkileme potansiyeline sahiptir. Krizin bir an evvel aşılması Avrupalı dostlarımızı olduğu kadar bizi de memnun edecektir."







Avrupa Birliği'nin içinde bulunduğu krizin geçmişteki sıkıntılara kıyasla daha derin ve daha uzun süreli olacağını düşündüğünü de ifade eden Erdoğan, "Buna rağmen birliğin geçmişte olduğu gibi bu krizden de gibi bu krizden güçlenerek çıkacağını ve bu yöndeki temennimi ifade etmek istiyorum." dedi.

"AB'YE YÜK OLMAYA DEĞİL YÜK ALMAYA GELİYORUZ"

AB'ye üyelik sürecine de değinen Erdoğan, "Biz AB'ye yük olmaya değil AB'den yük almaya geliyoruz dedik. Ama bizi anlamadılar. Anlamak istemediler. Hala da anlamıyorlar. Ama biz yine de karalıyız. Ve dersimizi çalışıyoruz. Biz yine yük olmayacağız. Yine biz yük alacağız. Bu kararlılıkta bu süreci devam ettireceğiz." şeklinde konuştu.

MERKEL VE SARKOZY'YE GÖNDERME

Almanya ve Fransa'nın, Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik engellemeleri üzerinden göndermelerde de bulunan Erdoğan, "İçinde bulunduğumuz hassas dönemde AB değerlerine geçmişte Avrupa fikrini ileriye taşıyan liderlerin tarihi misyonlarına bezer görevler düşüyor. AB liderlerinin bu sorumluluklarını başarı ile yerine getirmelerini temenni ediyorum. Çok açık birşey söyleyeceğim. Schroder liderler zirvesine katıldığı dönemde biz de zirveye davet ediliyorduk. O zaman müzakereci ülke değildik. Ne zaman Schroder ve Chirac ayrıldı. Yeni yapıda bir karar çıktı. Nasıl bir kararsa anlamakta zorlanıyorum. Ondan sonra bizi liderler zirvesine almadılar. Şu anda zirveye katılmıyoruz ama müzakereci ülkeyiz. Böyle bir ideolojik yaklaşım olur mu? AB siyasi bir birlik değil ki. AB siyasi sosyal yönleri de olan bir birlik. Bu birliği ideolojik birlik haline getirirseniz kaybeden o zaman siz olursunuz. AB müktesebatı içinde bu var. Müktesabat içinde olmayanları Türkiye'ye dayatılmaya başlamıştır. Bunlar Türkiye'ye dayatıldıkça kaybedenler dayatanlar olmuştur." dedi.

AB'ye Nobel Barış Ödülü verilmesini de değerlendiren Erdoğan, "Yaşanan tüm zorluklara rağmen AB'nin küresel alanda bir barış projesi olmayı sürdürdüğü görülüyor. AB'nin özellikle de son dönemde Nobel Barış Ödülü'nü almaya hak kazanması birliğin barışa katkısını ifade ediyor, ben öyle anlıyor ve anlamak istiyorum. Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinde oynadığı rol nedeniyle bu ödül AB'ye daha önce verilmeliydi. AB'nin küresel ölçekte barışı destekleyen bir birlik olarak daha da güçlenmesi için Türkiye önemli katkılar yapabilir. Yakın coğrafyamızın yeniden şekillendiği bir dönemde dünya barışına yönelik tehditlere karşı birlikte mücadele etmeyi sürdürmeliyiz. Birlik üyesi bir Türkiye giderek yaşlanan Avrupa kıtasına ihtiyaç duyduğu dinamizmi sağlayacak. Türkiye birliğin Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da nüfusunu artırmasının yanı sıra küresel bir rol oynamasına da katkı sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.