Papa 14. Leo'nun ziyareti, "tören formatı" üzerinde yoğunlaşan tartışmalara sebep oldu ama bütünüyle değerlendirildiğinde hem "avantaj" hem de "risk" barındırdığı görülmektedir.
Dolu taraftan başlayalım...
Haçlı Seferleri, Müslümanlara ve Yahudilere yönelikti.
İlk Haçlı Seferi'nde 15 Temmuz 1099 tarihinde Kudüs'e giren Hristiyanların öldürdüğü 70 bin kişi, bu iki kesimden oluşuyordu.
Ancak 15. asırda altın çağını yaşayan Osmanlı'nın sürekli Batı'ya ilerlemesi ve diğer bir İslâm devleti olan Babür İmparatorluğu'nun da neredeyse bütün Asya'ya yayılması hem Hristiyanları hem de Yahudileri tedirgin etmişti.
İngiliz ve Siyonist zekâ, "Birbirimizle değil, ortak düşmanımızla savaşmalıyız" stratejisini geliştirmiş; böylece Haçlı saldırılar, "Haçlı Siyonist Saldırılar"a dönüşmüştür.
Osmanlı'yı, bu kirli ittifak yıkmıştır.
Yahudilere hizmet etmeyi ibadet sayan Evanjelistler'in ABD'ye hâkim olmasıyla bu ittifak, Siyonistlerin emrine girmiştir.
Nitekim, Gazze'deki Siyonist katliamlar, her mezhepten Hristiyan devletlerin desteğiyle gerçekleşmektedir.
Hatta şımaran Yahudiler, artık Hristiyanlardan da "Kudüs intikamı" almaktadır.
BU KİRLİ İTTİFAKI, SADECE TÜRKİYE ZORLUYOR
Son dönemde Ankara'ya yapılan iki ziyaret çok önemlidir.
Birincisi Kudüs Rum Ortodoks Patrikhanesi Patriği 3. Theofilos Giannopoulos'un, Hazret-i Ömer Efendimiz tarafından verilen "Emanname"yi, tam da Netanyahu'nun bir taş parçası üzerine "Kudüs bizim!" yalanı inşa ettiği günlerde getirerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teslim etmesi, "Kudüs'ün asıl sahibi sizsiniz" demektir!
Bu mesaj, "Haçlı Siyonist İttifak"a karşı diplomatik savaş yürüten Türkiye için çok önemlidir.
Papa'nın ziyareti ise, aynı cephede çok daha büyük bir mevzi kazanma imkânı vermiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Kasım günkü ortak basın toplantısında, "Sultan Abdülhamid Han tarzı" bir strateji uygulamıştır.
"İsrail'in vurduğu ibadethanelerden biri de Gazze'deki tek Katolik kilisesi olan Kutsal Aile Kilisesi'dir. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum" hatırlatması yapan Erdoğan'ın, "İnsanlık olarak Filistin halkına en büyük borcumuz adalettir" ifadesine, bütün dünyaya "insan hakkı ve adalet" vurgusu yapan Papa'nın nasıl bir itirazı olabilir?
Bu mesajların Papa'ya verilmesi çok önemlidir. Zira, Yahudilerin yaptığı katliamın Avrupa'daki etkisi, okyanusun öbür ucunda bulunan Amerika'daki yansımalarından çok farklıdır.
Yani Avrupa'nın soykırımcı Yahudilere yaptığı destek, Papa'yı zor durumda bırakmaktadır. Papa'ya yönelik "Bu insanlık düşmanlarını daha ne kadar destekleyeceksiniz" mesajı ve Hristiyan dünyası liderinin "İki devletli çözüm şart" duruşu, İsrail'e büyük bir darbedir.
"KORO"YU BIRAK, "DİYALOG"A BAK!
Ancak bu gezi, pek dile getirilmeyen bir riski de barındırmaktadır.
Şöyle ki...
Bütün "papa"ların yol haritasını "Konsil"ler belirler. "Milenyum" konsilleri ise daha önemlidir. Burada alınan kararlar bin yıl geçerlidir.
1965'teki "II. Vatikan Konsili"nin yeni "bin yıllık" stratejisi, "3'ncü bin yılda Hristiyanlığı, 'yeni bir yöntem' olan 'Dinler Arası Diyalog'la bütün dünyaya yaymak" şeklinde belirlenmişti![1]
Konsil'de ayrıca bu "Proje"yi koordine için Vatikan'da, "Hristiyan Olmayanlar Sekreteryası" (Dinler Arası Diyalog Sekreteryası) kurmuştu.
"Yeni vizyon"da Türkiye'nin özel bir yeri vardı. Nitekim Papa VI. Paul, 1967'de ülkemize gelmiş, "Buraya gelişimiz Katolik Kilisesi'nin Türkiye'ye ve Türk milletine duyduğu takdir hislerinin ifadesidir" diyerek, "Dinler Arası Diyalog" startı vermişti.
Nitekim Papa II. Jean, tam 3'ncü bin yıl başlarken 24 Aralık 1999 tarihinde yayınladığı mesajda, "1'nci bin yılda Avrupa, 2'nci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı. 3'ncü bin yılda ise Asya Hristiyanlaşacak" demişti.[2]
Vatikan, "Müslümanları Hristiyanlaştırmak" hedefine, "yerli partnerler"le ulaşacaktı! TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu Raporu'nda da tescil edildiği gibi bu hıyanet projesinin Türkiye bölümü, Fetullah Gülen tarafından yürütüldü!
VATİKAN "B PLÂNI"NI DEVREYE SOKTU
FETÖ'nün tasfiyesi, "Vatikan Projesi"nin bitmesi anlamına gelmiyordu. Hemen "B Planı"nı devreye sokmuşlardı.
Papa Francis, yeni "Dinler Arası Diyalog Seferberliği"ni 28 Nisan 2017 tarihinde Mısır'a yaptığı "Birlik ve kardeşlik(!) gezisi"yle başlatmıştı. Haçlı Siyonist ittifak, civar coğrafyada Müslüman kanı akıtıyordu ama Kahire'nin bütün caddeleri "Barışın Papa'sı" sloganlarıyla donatılmıştı! Vatikan'ın 2016'da El Ezher'e gönderdiği Dinler Arası Diyalog Heyetinin yaptığı çalışmalar dünyaya ilân edilmişti!
İkinci adımı, 3 Şubat 2019 tarihindeki Birleşik Arap Emirlikleri gezisiyle atan Papa, "İnsan Kardeşliği" isimli bir belge imzalamıştı. Veliaht Prens M. bin Zayed "Bu belge, hoşgörüyü ve birlikte yaşamayı güçlendirecek" demişti.
Papa Francis "şeytan üçgeni"nin üçüncü köşesini ise yine bir İslâm ülkesi olan Irak'a, 6 Mart 2021 tarihinde yaptığı ziyaretle tamamlamıştı. Yine kardeşlik(!) mesajları verilmiş, hatta Papa'nın geldiği tarih "Ulusal Hoşgörü ve Birlikte Yaşama Günü" ilân edilmişti.
Papa, Haçlıların yüzbinlerce Müslümanı öldürdüğü Irak enkazı üzerinde "Kimse ölmesin, kardeşçe yaşayalım" mesajı vermiş, "beyaz güvercin" uçurmuştu!
Necef'teki Şiî Lideri Ali Sistanî ile yaptığı görüşme daha da dikkat çekiciydi. Papa'nın güzergâhındaki dev afişlerde "Siz bizdensiniz biz de sizden" deniyordu!
BU ZİYARET, YENİ DİNLER ARASI DİYALOG MU?
Türkiye gezisine dönelim.
Yoğun "İznik Konsili" vurgusuyla, önemli ayrıntıları gizlediler.
Kimsenin dikkatini çekmedi ama heyette, "Paolo Bizzeti" isimli "önemli" bir Vatikan görevlisi vardı. Türkiye'ye hiç yabancı olmayan Bizzeti, 2015'te "Anadolu Apostolik Vekili" yani "Papa'nın Tam Yetkili Temsilcisi olarak" gelmiş ve 2024'e kadar kalmıştı.
Batılı kaynaklar Bizzetti'nin Türkiye'de uyguladığı stratejiyi, "Klasik 'Misyoner' refleksleriyle değil; İslâmî ve kültürel değerlere saygı göstererek 'diyalog' kuruyor" şeklinde tanımlıyor ki, bunun adı "Dinler Arası Diyalog"tur!
Bu görevini 9 Aralık 2024 tarihinde, yardımcısı Antuan Ilgıt'a devreden Bizzeti, Dinler Arası Diyalog tecrübesini "küresel" bazda kullanmak üzere Vatikan'a dönmüştü.
Bizzeti, Vatican News'e verdiği demeçte bu geziyi, "II. Vatikan Konsili'nin ruhunu (Dinler Arası Diyalog'u) yeniden canlandırabilecek derin bir olay" olarak gördüğünü söylemiş ve "Caritas Türkiye"nin, yorulmak bilmeyen dinler arası işbirliği(!) faaliyetlerini takdir etmiş!
Bu "diyalog sihirbazı"nın bu ziyarette, 4 gün boyunca ne yaptığını biliyor muyuz?
Unutmayalım...
FETÖ ile mücadelede, "Dinler Arası Diyalog"a hiç dokunulmadı!
"Sessizlik" kimseyi yanıltmasın!
Bu "Haçlı Seferi" siperde; Erdoğan'ın gitmesini bekliyor!
[1] TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul-2012, c. 42, Vatikan, Editör: Mahmut Aydın, s. 568-569.
[2] Mehmet Oruç, Dinler Arası Diyalog Tuzağı ve Dinde Reform, Arı Sanat Yayınları, İstanbul 2017, s. 20.