19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Öztürk: Çocuklara internetin ve sosyal medyanın nasıl kullanılacağını öğretmezsek, içinde boğulurlar

Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, teknoloji bağımlılığıyla ilgili olarak, 'Teknoloji bağımlılığının diğer bağımlılık türlerinden daha riskli, çocuklara interneti ve sosyal medyayı nasıl kullanılacağını öğretmezsek, bunun içinde boğulmaları mümkündür' dedi.

14 Mart 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Teknolojinin hızla geliştiği bir dönemi yaşıyoruz. 3G'nin hızını alamadan 5G'nin yaşatacağı teknoloji devriminin kapısındayız. Teknoloji bir yandan iyi taraflarıyla yaşamı kolaylaştırırken, teknolojik bağımlılık ise çocuklarımız için önemli tehlikelerden biri olarak yükseliyor. Aksam.com.tr’den Enes Özdemir’in sorularını yanıtlayan Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, “Teknolojik bağımlılık, diğer bağımlılık türlerinden daha risklidir. Oyunlar, zihni uyuşturulan çocukları kendilerine kıymaya kadar götürüyor.” dedi.
 
Yeşilay Genel Başkanı Öztürk, teknoloji bağımlılığının belirtilerinin de temel bağımlılık belirtilerinden çok farklı olmadığını belirterek, “Bir madde bağımlısının belirtileri ile aşağı yukarı aynıdır. Sadece bu belirtilerin yansıması farklı oluyor. Kabaca bağımlılık belirtilerini sayacak olursak teknolojiye ne kadar bağımlıyız anlayabiliriz.” diye konuştu.
 
Belirtilerin ilkinin “onsuz yapamam” demek olduğunu ve zihnin sürekli söz konusu madde veya teknolojik aletle meşgul olduğunu anlatan Öztürk, “İkincisi ise, söz konusu nesne bırakıldığı zaman yoğun bir yoksunluk hissi yaşanmasıdır. Yani kendini kötü hissetmek, bir an önce tekrar ona ulaşmaya çalışmaktır. Tabletini elinden çekmeye çalıştığınız bir çocuğun feryat figan bağırması, kriz çıkarmasıdır.” şeklinde konuştu.
 
Meşguliyetin günbegün artış göstermesinin de bir bağımlılık belirtisi olduğunu anlatan Öztürk, “Teknolojik alet ile harcanan süre bir, iki, üç, beş saate kadar çıkıyorsa, artık beyindeki ödül sisteminin devreye girip artık tatmin olmaması anlamına geliyor.” diyerek, bu belirtilerin olmasının “işlerin kötüye gittiğinin göstergesi” olduğunu söyledi.
 
 
“LİMİT KOYULMAZSA BAĞIMLILIK SÜRECİ BAŞLAR”
 
Ailelerin çocuklara nasıl yaklaşması gerektiğiyle ilgili olarak ebeveynin de teknolojik aletleri kullanırken çocuklarına örnek olmasının büyük önem taşıdığını anlatan Yeşilay Genel Başkanı Mücahit Öztürk, “Sürekli elinde cep telefonu olan anne ve babanın çocuğuna bilgisayarını kapatmasını veya oyun oynamamasını söylemesi bir anlam ifade etmez.” dedi.
 
Ebeveynin çocuklara iyi birer model olması gerektiğini ve çocukların meşgul oldukları şeylerin neler olduklarını bilmesi gerektiğini söyleyen Öztürk, “Bu, çocukları ve gençleri koruma adına önemlidir. Nasıl ki çocuklar dışarı çıktığında on saat eve girmemezlik yapamaz, teknolojinin içine girdiğinde de içeriğinin kontrol edilmesi ve zararlı içerikten uzak tutulması gerekiyor.” diye konuştu.
 
Teknolojik aletlerin başında geçirilen sürenin çok önemli olduğunun altını çizen Öztürk, “Siz limit koymazsanız, özellikle erken çocukluktan itibaren kendilerini ekrana öyle bağlıyorlar ki, bir anlamda bağımlı oluyorlar. O yüzden çocukların özellikle iki üç yaşına kadar hiç ekran ile karşılaşmaması gerektiğini söylüyoruz.” ifadelerini kullandı.
 
Bundan sonraki süreçte ise çocuklara günlük on, on beş, otuz, kırk beş dakikalık limitler verildiğini söyleyen Öztürk, “Bu limitler olmazsa, bağımlılık süreci başlar.” dedi.
 
“TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK, DİĞER BAĞIMLILIK TÜRLERİNDEN DAHA RİSKLİDİR”
 
Teknoloji bağımlılığını diğer bağımlılıklardan ayıran noktalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeşilay Genel Başkanı Mücahit Öztürk, teknoloji bağımlılığın diğer bağımlılık türlerinden daha riskli bir tür olduğunu belirterek, “Teknolojiden uzak kalmak mümkün değil. Hepimiz telefonu, bilgisayarı ve interneti kullanıyoruz. Dolayısıyla hayatımızın içinde olan bir şey bu.” sözlerini kullandı.
 
Bağımlılığın uzmanlar veya ebeveynler tarafından fark edilemeyerek normalleştirilebildiğinden bahseden Öztürk, “Teknolojik bağımlılığın diğer bağımlılıklardan böylesi bir zorluğu var. Diğer bağımlılık türleriyle benzer olarak ise çocukların ve gençlerin rutinlerini bozmasıdır. Okuldan uzaklaşabiliyorlar.” diye konuştu.
 
Çocukların ve gençlerin normal hayat akışlarında ciddi problemler yaşamaya başladıklarını ve bunun bir yaşamsal kalite problemine dönüştüğünü anlatan Öztürk, “Bu noktada ebeveynlerin muhakkak sınırlandırıcı, bilgilendirici ve eğitici olmaları gerekiyor. Bunun için de baştan itibaren işi sıkı tutmak gerekiyor.” dedi.
 
“OYUNLAR, ÇOCUKLARI KENDİLERİNE KIYMAYA KADAR GÖTÜRÜYOR”
 
Bu anlamda en büyük tehlikenin oyun bağımlılığı olduğunu, çünkü oyunun doğası gereği eğlenceli ve keyif verici bir şey olduğunu anlatan Yeşilay Genel Başkanı Mücahit Öztürk, “Oyun bağımlılığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir hastalık olarak tanımlandı.” şeklinde konuştu.
 
Oyunlarda masum içeriklerin görülmesi halinde bile, oyunların yaşamın normal akışını engellemesi durumunda artık normal bir şey olarak algılanamayacağını belirten Öztürk, “Bu noktada oyunlar çocukları öyle bir noktaya getiriyor ki, aileden ve okuldan uzaklaşmayı bırakın, çocukları kendilerinden bile uzaklaştırıp kendine kıymaya kadar götürebiliyor. Bu nedenle sınır koymayı mutlaka çocuklarımıza öğreteceğiz.” ifadelerini kullandı.
 
“İNTERNETİ NASIL KULLANACAKLARINI ÖĞRETMEZSEK, İÇİNDE BOĞULURLAR”
 
Son dönemde gündeme gelen Mavi Balina ve Momo gibi uygulamaların çocukları intihara sürüklemesiyle ilgili olarak ailelerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini değerlendiren Yeşilay Genel Başkanı Mücahit Öztürk, “Çocuklara interneti ve sosyal medyayı nasıl kullanılacağını öğretmezsek, bunun içinde boğulmaları mümkündür; çünkü kötü niyetli çok kişi var.” dedi.
 
Bu kötü niyetli kişiler arasında oyun yapımcıları olduğunu ve bu kişilerin çocukları orada tutabilmek için her şeyi yaptıklarını da aktaran Öztürk, “Burada çocuğu ekran başında daha uzun süre tutacak komutlar veriliyor. Aslında bir zihin uyuşturma ve bir şekilde zihni yok yok etmeye yönelik ciddi bir süreç başlıyor.” şeklinde konuştu.
 
Çocuklara direktifler vererek onları adeta hipnoz eden ve bunun sonucunda intihar olaylarına sebep olan bazı oyunlar olduğunu anlatan Öztürk, “Bu oyunlar başkalarına zarar verme şeklinde de kullanılabilir. Bu tür oyunlar, sürecin ne kadar tehlikelini olduğunu ve çocukların tehlikeye ne kadar açık olduklarını da gösteriyor.” sözlerini kullandı.
 
Ebeveynlerin güvenli internet konusunda çocuklarını eğitmesinin önemine vurgu yapan Öztürk, “Çocukların kişisel bilgilerini dışarı vermemeleri konusunda, mahremiyet konusunda, her siteye girmemeleri gerektiği konusunda ve yabancılarla iletişim kurmamaları konusunda mutlaka eğitilmeleri gerekiyor.” diye konuştu.
 
Çocukların kontrolsüz bir şekilde internet ve bilgisayarlar baş başa bırakılmalarının doğal akışı içerisinde merak duygusunun harekete geçeceğini anlatan Öztürk, “İnsanoğlundaki en bariz temel duygulardan bir tanesidir bu. Çocuklar merak ile öğrenir, fakat bunun (kontrolsüzlüğünün) sonucunda çok daha tehlikeli noktalara gidilebiliyor.” ifadelerini kullandı.