13 Aralık 2024 Cuma / 12 CemaziyelAhir 1446

Cemil Çiçek Mevlana Üniversitesi'nde

Konya Mevlana Üniversitesinin aldığı karar sonucu oy birliğiyle fahri doktora ünvanı almasına karar verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ünvanını almak üzere Mevlana Üniversitesine geldi.

Zeki Dursun-Konya19 Ekim 2012 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Cemil Çiçek Mevlana Üniversitesi'nde
Meclis Başkanı Cemil Çiçek “Aranızda bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Her hafta bir üniversitenin açılışına katılmaya gayret gösteriyorum. Bu hafta buradayım. Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllarda tek bir üniversitemiz vardı. Şimdi ise her ilimizde üniversitemiz var. Türkiye’de eğitim öğretim çağında olan öğrenci sayısı 20 milyon. O yüzden Türkiyemize bu büyük milletimize bu olanaklar artarak sağlanmaya devam etmelidir. Türkiye ülkeler arası sıralamada en başlarda yer alacaksa, ilk 10 ülke arasında yer alacaksa bu eğitim öğretim kalitesine bağlıdır. Biz de bu sorumluluğu ne kadar yerine getirirsek bu başarıyı o kadar yakalayacağız demektir. Hayırsever vatandaşlarımızın bu sorumluluğa verdiği değer sonucu vakıf üniversiteleri kuruluyor. Bunların en başında da Mevlana üniversitesi geliyor. Biz de bu vakıf üniversitelerimize devletin imkanları sonucunda elimizden gelen yardımı yapmaya çalışıyoruz. Ama tabi hayırsever vatandaşlarımızın ortaya koyduğu imkanlar olmasa bu üniversitelerimizin kalkınması imkansızdır. Bu üniversite aynı zamanda HZ Mevlananın adını taşıyor. HZ Mevlananın sıfatı altında okumak bile büyük bir saygınlıktır. Buranın öğrencileri saygısıyla sevgisiyle başarısıyla kendilerini yetiştirerek bu HZ Mevlana saygınlığını kazanmalıdırlar. Aradan geçen 89 yıl içerisinde üniversitelerimiz milletimizin kalkınmasına büyük bir katkıda bulunmuştur. Ama Üniversitelerimiz bu katkılarının yanında zaman zaman çözümün parçası olmak yerine sorunun merkezi de olmuşlardır. Darbe dönemlerinde bunu yaşayıp görmüştük. Milletimizin birlik,beraberliğe en fazla ihtiyacı olduğu anlarda yangına körükle gitmişlerdir. Bizim üniversitelerimizden beklediğimiz ise demokrasiden yana olmalarıdır. Demokrasiden yana saf tutmalarıdır. Üniversitelerimizin yetiştirdiği öğrenciler toplumun içinde yer almalıdır. Bu noktada da üniversitelerimizin tutumu parlak değildir. Milletin kan grubuyla üniversitelerimizin kan grubunun uyuşması gerekirken tam tersi bir politika uygulamaktadırlar. Çatışma kültürünün bugün hala devam etmesinde üniversitelerimizin payı büyüktür. Düşünce olarak ise bu toplumda okuyan öğrencilerimizi üniversitelerimizin çok iyi yetiştirmesi gerekiyor. Üniversitelerimizin hayatla irtibatlı olması gerekiyor. Üniversitelerimiz öğrencilerimize istihdam sağlayacak şekilde bir eğitim vermelidirler. Şuan bakıyoruz, Konya sanayisi gelişiyor, büyüyor, çalıştırmaya donanımlara sahip eleman bulamıyor. Üniversitelerimizden mezun olan öğrencilerimiz ise işsizlikten yakınıyor. Bunun nedeni de verilen bilgilerin yeterli düzeyde olmamasıdır. Üniversitelerimiz istihdama yönelik eğitim yapmak mecburiyetindedir. Her ilimizde artık bir üniversite var, bu üniversitelerimiz toplum sorunlarıyla ilgilenmek zorundadırlar. Şuan vatanımızı, milletimizi ilgilendiren en önemli husus bölücülük propagandalarıdır. Bu noktada üniversitelerimize yapacakları araştırmalarla büyük görev düşmektedir. Teröre nasıl son verebileceğimizin araştırmalarını yapmalıdırlar ki biz de çözüm üretebilelim. Acaba kaç tane üniversitemiz bu konuda bir araştırma yaptı. Arşivi taradım yapılan tüm araştırmalara baktım. Şuana kadar yapılmış araştırma sayısı 48. Doğru dürüst bu işler neden oluyor diye bir bile araştırma yok. Ama her şey hükümetten bekleniyor. Biz saha araştırmalarına bakarak çözüm üretiyoruz. Bu araştırmaların sayısının çok yetersizliği nedeniyle gerekli çalışmaları yapamıyoruz. Üniversitelerimizin araştırmalarını bekliyoruz, üniversitelerimizin araştırma yapamamalarının tek sebebi ilgisizlikleridir. Üniversitelerimiz bu noktada daha gayretli olmalıdır. Bu millet büyük bir millet ama bunun farkında olmaları gerekiyor. Elin oğlu soykırım için, bir yalan uğruna oldukça fazla çalışma yapıyor. Ama biz Balkan savaşlarımızın 100. Yılını neden anmayız? Bu kapsamında neden bir panel bile yapılmaz. Bizim acılarımızı hatırlamamız lazım. Acılarımızdan ders çıkarmamamız lazım, bu sorumluluk bilincinde öğrenciler yetiştirmemiz lazım.

Türkiye kadar gelişmiş olup da dilini bu kadar kötü kullanan bir millet daha var mı bilmiyorum. Biz dünyaya Türkçeyi öğretmeye çalışıyoruz. Ama kendi içimizde kullanamıyoruz. Oysaki her kelimemizin arkasında koskoca bir tarih yatar. Dilimiz anamızın ak sütüdür. Dilimiz bizim namusumuzdur. Bunu namus olarak kabul etmediğimiz takdirde geriye doğru gitmemiz kaçınılmazdır. Dilimizi kullanamadığımızı hukuk alanında bile görüyoruz. Tahribat sonucu hukuk kitaplarımızda, anayasamızda bile Türkçemizin bozukluğu ortadadır.

Bizim çocuklarımız branş bilgisini yurtdışında da öğrenebilirler. Üniversitelerimiz bizim kültürümüzün geleceğe aktarıldığı, kuşaktan kuşağa aktarıldığı köprü görevi görmek zorundadırlar. Bizim çocuklarımız batının yazarlarını bilmelidir ama benim insanım bunları bilirken Farabi’yi Çankayadaki bir sokak ismi olarak bilirse bunun vebali kimindir? İlim kendini bilmektir, kendini bilmezsen bu nasıl bir ilimdir? Böyle bir ilim bizde toplumsal travmalara yol açar. Biz de eğitimin ortaya çıkardığı travmaların üstünü yeni kanunlarla kapamaya çalışıyoruz.

İstanbul’da bir toplantıya gittik. Toplantı 1500 kişilik bir salonda yapılıyor. Profosör Tufan Turhan kimdir? 1500 kişilik salondan toplam 2 kişi cevap verebildi sadece. Bizim bilim adamımızı 1500 kişiden sadece 2 kişi biliyorsa bu nasıl okumaktır? Ama yeni atılan adımlarla bunun önüne geçilecektir, buna inanıyorum.” Diyerek eğitim sistemini eleştirdi.

KONUŞMASI SONRASINDA ÇİÇEK’İN BASIN MENSUPLARINA VERMİŞOLDUĞU DEMEÇ İSE ŞÖYLEYDİ:

“Önümüzdeki günlerde İslam dünyası bir bayram yaşayacak. Biz bayramda kurban keseriz. Ama bir süredir bayramlarda Müslüman kanı akıyor. Herkesin aklını başına alması gerekiyor. Bu bayramın huzur içerisinde geçmesi gerekiyor. Onun için bir ateşkes olması söz konusudur. Bir ateşkes olacaksa devamlı olmasını sadece bayrama mahsus olmasını diliyorum.

Bizim toplumsal talep yüzünden yeni bir anayasaya mecburiyetimiz var. Bu dönem parlamentoda görev yapan siyasi partilerimiz yeni bir anayasayı milletimize armağan etmek gibi bir sorumlulukla, bir onurla da karşı karşıyadır. Biz bu yeni anayasayla halkımızın beklentilerini karşılamış olacağız. Tabi bir anayasa yapmak gerçekten zor bir iş, çalışmalar sürüyor, çalışmaları biraz daha hızlandırmamız gerekiyor. Yavaş ilerliyor olmasındaki sebeplerden en önemlisi, bu anayasayı yapacak olan partilerimizin kongrelerinin olmasıdır. Her bir kongre aynı anda yapılamadığı için ister istemez bazı aksamalar meydana geliyor. Biraz da bizim gayret etmemiz gerekiyor. Bu kapsamda Sayın kongre üyeleriyle bir çalışma yaptık daha yoğun bir çalışma yaparak aradaki farkı kapatmaya çalışacağız. İnşallah hedeflediğimiz istikamette bu çalışmayı sürdüreceğiz.

Ben meclis başkanıyım. Meclis içinde olan meclis dışından partilerimiz her zaman beni ziyarete gelirler. Düşüncelerini, beklentilerini söylerler. BDP de meclis içerisinde bulunan bir gruptur. Zaman zaman ziyarete gelir. Gündemdeki konular neyse terör başta olmak üzere toplumu ilgilendiren, meclisçe hak tanınan konuları konuşmasından daha normal bir şey yoktur. Bu çerçevede sorunun çözümüne yönelik olan bir konuşmadır. “ dedi ve açıklamasını bitirdi.