20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Babanzâde Ahmed Naim yahut Türk diliyle felsefe yapmak

AHMED NAİM’İN AZİM BİR VUKUFİYETLE TERCÜME ETTİĞİ FELSEFE MAKALELERİ, ‘TÜRKÇEYLE FELSEFE YAPILIR MI, TÜRKÇE BİLİM DİLİ OLUR MU’ SUALLERİNE, YÜZ YIL ÖNCESİNDEN CEVAP OLABİLECEK BİR ESER.

TURAN KARATAŞ27 Şubat 2015 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Babanzâde Ahmed Naim yahut Türk diliyle felsefe yapmak

Uzak kaldığımız geçmişimizi yakından tanımak, onu akışı ve sürekliliği içinde bir bütün olarak incelemek gayesiyle Klasik Yayınları “İslam Medeniyeti Araştırmaları Dizisi”nde muazzam kitaplar neşrediyor. Daha önce bu dizide çıkan İslam Dünyasında Kitabın Tarihi’ni (Johannes Pedersen) okumuştum da, ne çok şey görmüştüm bilmediğim. İslam tarihinin bütün dönemlerini kuşatmayı ve çeşitli sorunlarını tartışmaya açmayı amaçlayan yayınlar, büyük medeniyetimizin diğer uygarlıklarla mukayesesine de bir kapı aralıyor. Müslümanlar olarak aslî konularımızı gündemimize almamızı, İslam ilimlerini idrakimiz bahsinde de bir bilinç oluşturmayı hedefliyor bu kitaplar.

            Dizinin on üçüncü kitabı, Babanzâde Ahmed Naim’in tercüme ettiği Felsefe Makaleleri, geçen yılın sonunda çıktı. Kitaptaki makaleleri okumak kadar, bu neşir vesilesiyle mühim bir İslam münevveri olan Babanzâde’yi tanımak da büyük bir kazanç. Türk diliyle felsefe yapmak konusunda ilham verici çalışmaları olan Ahmed Naim, Mehmed Âkif’in yakın arkadaşı. Arkadaştan öte düşünce yoldaşı, dostu. Edebiyat ve musiki sevgisi, bu iki güzel insanı birbirine daha da yakınlaştırmış. Babanzade, Âkif’le aynı yılda doğmuş, fakat ondan iki yıl önce ahiret yurduna göç etmiş. Güzel bir ölümle; evinde öğle namazını eda ederken secdede. Kaç kişiye nasip olur böyle bir vuslat…

            HANUMÂNIM YIKILMIŞ DA ALTINDA KALMIŞIM

Baktım da Âkif merhum, en çok sevdiği şiiri olan “Secde”yi, “Esbah’dan sonra en sevdiğim adam” dediği ve 42 yıl hürmet ettiği bu dostuna ithaf etmiş. Bir de Şerif Muhiddin’e yazdığı mektuptaki cümlelerini hatırlıyorum: “Bizim biçare Naim’in nâbehengâm vefatı beni pek sarstı. Hanumânım yıkılmış da ben altında kalmışım sandım. Bu zavallı Şark, öyle kıymetli vücutları bundan sonra pek zor yetiştirir.” Hakkını teslim edelim, Âkif-Ahmed Naim dostluğunun yakından şahidi olan ve bu örnek alınası düşünce ve can yoldaşlığını nefis tespitlerle anlatan Mithat Cemal, meziyetlerini örtmek gibi bir erdeme sahip olan Ahmed Naim Beyi güzelleştiren kıymetleri şöyle sıralıyor: “Kimsenin hususiyetini konuşmamak; düşmanının bile değeri varsa ‘var’ demek; çocuk gibi çalışmak; münakaşalarda terbiyeli olmak; medenî insan gibi konuşmayı bilmek, yani söylediğinizi dinler görünmek değil, sahiden dinlemek; bilmediğini bir kelime ile ‘bilmiyorum’ diye söylemek ve biliyor gibi hilekâr yüz takınmamak; bildiğini de tabii sesle anlatmak; dostlarını gıyabında da sevmek.” Müslümanlar olarak bu hasletlere ne kadar çok muhtacız bugün.

            Ahmed Naim, Farsça’yı iyi derecede, Arapça ve Fransızca’yı mükemmelen biliyor. Doğu ve Batı kültürlerine vâkıf. Âkif, karşısında kendisinden kat kat fazla Fransızca, kendi kadar da Arapça bilen gerçek bir ilim adamı gördüğü için O’na meftun olmuş. Dönemin gözde okulu Mekteb-i Sultanî’de 19 yıl (1885-1914) Arapça muallimliği yapıyor. Yazı hayatına da 1898 yılında Servet-i Fünun mecmuasında Arap edebiyatından yaptığı şiir tercümeleriyle, şerhleriyle başlamış. Sonraki yıllarda, 1908’den itibaren Sırat-ı Müstakim/ Sebilürreşad kadrosu içinde yer alacak, hadis tercüme ve şerhleriyle temayüz edecektir. Dönemin Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin teklifiyle, ne teklifi ısrarıyla 1911-1912 yıllarında Dârülfünûn’un Edebiyat ve İlahiyat şubelerinde felsefe müderrisliğine getirilmiş. Dile kolay, felsefe, psikoloji, ahlak, metafizik, mantık dersleri okutmuş aynı kürsüde. Ahmed Naim’in hocalığı, 1933’deki üniversite reformuna kadar devam etmiş.

            BABANZÂDE’DENTÜRKÇE FELSEFE DERSİ

            Dârülfünûn’da hocalığa başlamasıyla birlikte, okutacağı derslere ilişkin öğrencilere ders notu olsun diye tercüme ve telif, irili ufaklı eserler hazırlamış. Bu meyanda Hikmet Dersleri (1913), Ahlâk-ı İslamiyye Esasları (1924) yayınlanmış. Esasında velut bir yazar değil Ahmed Naim. Elimizdeki kitapta ise, Paul Janet, Emile Picard ve Elie Rabier’den tercüme ettiği altı uzun makaleyle Mehmet Ali Aynî’nin Ruhiyat Dersleri adlı tercüme kitabı üzerine yazdığı kısa bir değerlendirme yazısı yer alıyor. Makaleler, sadeleştirilmeden özgün dilleriyle bugünkü yazıya aktarılmış. Kitabın başında “Babanzâde Ahmed Naim ve Felsefe Çalışmaları” başlıklı bir ‘giriş’, Dârülfünûn Edebiyat Fakültesi Felsefe şubesinde verdiği derslere ilişkin dört sayfalık bir çizelge; sonunda da Ahmed Naim’in tercümelerinde kullandığı Fransızca kelimeler/ kavramlar ve karşılıkları yer alıyor. 38 sayfa tutan bir terimler listesi. Aynı yıllarda Ahmed Naim’in birçok dip notu ekleyerek G. Fonsgrive’den tercüme ettiği Mebâdî-i Felsefeden İlmü’n-nefs (1915) adlı eserin sonuna eklenen 1900 felsefî terimin Türkçe karşılıkları bu liste olmalı.

            Kitabı yayına hazırlayan M. Cüneyt Kaya, Cahid Şenel ‘giriş’ kısmında, yedi makalenin muhtevasını, benim gibi alana uzak olanlar ve Ahmed Naim’in dilini anlamakta güçlük çekecekler için ana hatlarıyla özetlemişler. Bendeniz, bu özetlerle iktifa etmedim, kitaptaki iki makaleyi, (“Felsefe Bir Bilim midir?”, “İlim Hakkında”) bilhassa okudum. Birincisi gibi yine Paul Janet’den tercüme edilen “Felsefe’nin Yeni Birkaç Tarifi”, “Felsefede Misdak”, “Geçen Ders Hakkında Bazı İzahat”, başlıklı metinler ise ilkinin devamı sadedinde okunabilir, ne var, daha çok ilgilisine hitap ediyor. Babanzâde’nin Rabier’den çevirip ders notu olarak bastırdığı İlm-i Mantık (1919) ise, mantık ilmine bir giriş mahiyetinde. Asıl, erbabı için olan makale bu.

            Ahmed Naim’in emeklerle cehdlerle ve azim bir vukufiyetle tercüme ettiği Felsefe Makaleleri, bu günlerde çeşitli konuşmalarda duyduğumuz ‘Türkçeyle felsefe yapılır mı, Türkçe bilim dili olur mu’ suallerine, yüz yıl öncesinden cevap olabilecek bazı açıklamalar, belirlemeler içeriyor.

Felsefe Makaleleri

Babanzade Ahmet Naim

Klasik Yayınları