14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Derin bir iç ağrısı

“İnsan bazen istese de olmaz. O kadar olmaz ki, istemez bile. Hem hayat insandan hızlıdır.”

19 Kasım 2012 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Derin bir iç ağrısı

AHMET BÜKEKUMRUNUN GÖRDÜĞÜ, ÇİĞDEM KÜLAHI, ALNI MAVİDE, İZMİR POSTASININ ADAMLARI, EKMEK VE ZEYTİN’İN ARDINDAN CAZİBE İSTASYONU İLE OKUR KARŞISINDA…

ZEYNEP DELAV

“Yazmayı seviyorum. Daha doğrusu öyküyü çok seviyorum. Dünyayı ve kendimi anlamak için kullandığım tüm referansların yittiği yerde öykü başlıyor benim için. O zaman hayatın zorla giydirdiği meşum deli gömleğinden biraz sıyrıldığımı hissediyorum. Bu da yazmam için başlı başına bir neden” diye anlatıyor Ahmet Büke yazıyla olan bağını ve yazma gerekçesini. Son kitabı da bu sözlerini doğrular nitelikte…

Cazibe İstasyonu’nu elinize alıp, kapak resmine baktığınızda birkaç ev görüyorsunuz ve bir ağaç, fazlasıyla yaprak dökmüş, yerler çimen ama epeyce sert bir rüzgar var ki, bulutlar dağınık… o yer hem çok ıssız hem de çok uzak, nereye mi? Yüzeye, evrene, mekana…

Kumrunun Gördüğü, Çiğdem Külahı, Alnı Mavide, İzmir Postasının Adamları, Ekmekve Zeytin  Ahmet Büke’nin yazdığı diğer öykü kitaplarından. Alnı Mavide ile 2008 Oğuz Atay Öykü ödülünü, Kumrunun Gördüğü isimli öykü kitabıyla da Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanan Büke, edebiyat dünyasında isminden söz ettiren, genç öykücüler arasında.

Cazibe İstasyonu’nda “İş cinayetlerinde kaybettiklerimize” diyerek giriş yapan Büke’nin öykülerinin ilk bölümü kısa ve sanki bir çırpıda kurulmuş gibi duran cümlelerle dolu, oysa öyle derin bir iç ağrısı ki anlattığı, biraz daha uzun olsa sanırım anlattığı karakterin haline daha fazla dayanılmaz, çünkü; kışın ortasında, güneşin az da olsa yüzünü gösterdiği bir havada, elmacık kemiğinizin üstüne bir hışımla gelen kartopu gibidir karakterlerini anlatışı… Hiç beklenmedik bir zamanda, çok fazla can yakarak ve en salt cümlelerle anlatır.

İroni vardır ama onun ağırlığında kalmazsınız, dil’i değil belki ama yüreğimizi Büke/r/…

AHMET BÜKE YAZSIN BİZ OKUYALIM

On iki öykü (istasyon) bulunan Cazibe İstasyonu’nda, yine anne figürü en olmazlardan olup, keşke unutabilsek dediklerimizdir anlattığı kişiler. Asla ölümleri unutulmaz, inceden inceye hep yasları vardır. Ya da yasın şiddetinden öyle bir anın öyle bir karesi yok olur ki, kişi de akıl da uçar gider. “Ağır Zamanlar” isimli öyküde, oğlunun arkadaşını oğlu zanneden annenin özleminin şiddeti bizi de bürür. Çünkü, Ahmet Büke’ ye göre, asıl ölüm, özlenen kişinin ölümüdür.

Toplumsal sorunlara, devlete dair çok sözü olan Ahmet Büke’nin kaleminin naifliği örtse de, Cazibe İstasyonu’nda devlete sitem eden bir dil hakim. Öyle ki; “Bayrak İnmez, Devlet Bitmez” isimli öyküde Belediye Başkanı’nın “Aziz vatandaşlarım, pilot sizlere el sallıyor. Sevgilerini yolluyor. İlçenizi yanlışlıkla bombalayıp sizleri öldürdüğü için gerçekten çok üzgün…” diyerek bunu yine cümleleri incitmeyen bir ironi ile dile getiriyor. Ahmet Büke, bizi bundan sonra kaç istasyona daha götürür bilinmez ama gerçek olan bir şey var ki, hep insandan, onların içlerine attıkları katmerli acılarından sözediyor. Ucu yanmış mektupların o ciğeri dolduran yanık kokusunu tarif ediyor, cesareti olan ise o kokuyu içine çekiyor..

Biz her istasyonda durmaya, dinlemeye, görmeye hazırız, Ahmet Büke hep yazsın, biz de okuyalım.

 

KUTU:

KİTAPTAN

 “Abi,” dedim. Sen annemin adını biliyor musun?

 Ya da yüzünü? Saçları nasıldı, gözleri? Gülerken dişleri görünür müydü ağzından? Yaşlı mıydı acaba senin gibi. Hâlâ yaşlı mıdır ya da?”
 Uşaklı Faruk baktı bana.
 “Hâlâ yaşlıdır. Hâlâ hayattadır annen. Çünkü sen onu hâlâ arıyorsun.”
 “Ben aradığım için mi annem hayatta” dedim.
 “Yok,” dedi. “Annen seni arıyor aslında. Durmadan hem de. Her yerde kayıp oğlunu  soruyor. Her kapıya gidiyor. Ahmet'in anası ya öldü ya da vazgeçti. Umudu kalmadı. O yüzden Ahmet başını koyduğu yerde uyuyor. Tıpkı ötekiler gibi."

Gelen Evrak:28.02.2012 Tem:1245/89 adlı öyküden, s. 45

CAZİBE İSTASYONU

AHMET BÜKE

CAN YAYINLARI