19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Herkes aynı anda ölmeli

“Her yerde keder vardı. Şüphesiz her keder bir hayat hikâyesiydi. Birbirlerine dolanan, karmakarışık ve çözülmesi için herkesin aynı anda ölmesi gereken tuhaf bir öyküydü insanlık.”

TAHSİN VARLI12 Kasım 2018 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Herkes aynı anda ölmeli
“Cinayet büro hareketliydi. Masalardan masalara uçuşan dosyalar, telsizlerden duyulan anonslar, çalan telefonlar, bitmek bilmeyen sorgulayışlar... Birileri aranıyordu bu masalarda. Dosyalarda resimleri, isimleri, hikâyeleri vardı. Tutulmuş tutanaklarda gizliydiler, delil poşetlerinde yaşıyorlardı. Yakalansalar bile meçhuldüler, gerçeğin içinde birer gizdiler.”
 
Küsurat Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan, Mustafa Becit’in ikinci romanı olan İnsan Çürümeye Başladığında; okurlarına her bölümde farklı bir ruh hali ve sayfalar ilerledikçe değişecek teoriler, yıkılacak önyargılar sunan, heyecan verici ve sürükleyici bir polisiye roman. “Gecenin içinde ince bir keder vardı. Elle tutulsa tutulur, gözle görülmek istense görülürdü. Sokaklarda, köşe başlarında, yorgun apartman duvarlarında bulunabilirdi. Gökte aranabilir, zeminin üstünden sökülüp alınabilirdi. Her yerde keder vardı. Şüphesiz her keder bir hayat hikâyesiydi. Birbirlerine dolanan, karmakarışık ve çözülmesi için herkesin aynı anda ölmesi gereken tuhaf bir öyküydü insanlık.”
Roman, giriş bölümünden itibaren aşina olduğumuz dünya, gündelik diyaloglar ve her an karşılabileceğimiz ya da zaten tanımakta olduğumuz karakterlerle —özellikle ana karakter Başkomiser Rauf’la—okurun kendini gerçek bir dünyada hissetmesini sağlıyor. 
 
HUYSUZ BAŞKOMİSER
 
Ekibinin sevilen amiri Başkomiser Rauf, karanlığın içinden kendini hatırlatan pişmanlığı yaşarken ve karısı Leman ile ilişkilerinde dibe vurmuş bir haldeyken gelen bir ihbarla çemberin tam da içinde bulur kendini. Bir cinayet büro amirine bile gerçek adaletin ne olduğunu sorgulatacak bir cinayetin ortasında olduğundan habersizdir; tıpkı cehennemin bir provası gibidir eldekiler. Rauf katilin peşine düşer ve kader, onu bir taksici ve bir doktorun arasında adım adım kendi gerçeğiyle de yüzleştirir. İlk bölümüyle, katili arayan, artık aşina olduğumuz “huysuz başkomiser” ve onu çok seven ekibi kurgusuyla bir cinayetin çözülüşüne tanık olacağımızı düşündüren roman, ikinci bölümüyle, o kadar da kolay olmayacak, cevabını veriyor okuruna. “Uzaktan uzağa duyulan bu kişneme sesi, sanki Rauf’un ruhunda koşturduğu bir attan geliyordu. Acı bir kişnemeydi bu ve sadece Rauf duyuyordu.”
 
İstanbul Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun olan Mustafa Becit, bu akademik eğitimini de kalemine yansıtarak insan psikolojisinin en savunmasız halini sade bir biçimde işlemiş. Her biri bambaşka hikâyelere sahip olan insanların, hayatın getirileriyle konumlandığı bir dünya sunuluyor ikinci bölümde okura. Mustafa Becit, hikâyeye sonradan dahil ettiği karakterlerle birlikte, akışı tamamen değiştiriyor. İkinci bölüm, yeni bir romana başlamış hissi verirken ilk bölümle de sağlam köprüler kurarak merak duygusunu artırıyor.