20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

İbn Arabi’nin izinde bir roman

Aydın Hız, Hayal Denizi romanında, İslam düşünce ve tasavvuf tarihinin en önemli isimlerinden İbn Arabi’yi anlatırken tarih ve tasavvufa bir kapı aralıyor.

FARUK MORALI12 Temmuz 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İbn Arabi’nin izinde bir roman
Tarih, yazarlar ve sanatçılar için kurguya ilham veren zengin bir alan. Gerçek ile kurgunun ortasında gidip gelen tarihi romanların, zaman zaman tartışmalara konu olmalarının nedenini de barındırdığı bu sarkaçtır. Şu soru hep zihinlerdedir: Ne kadarı tarih ne kadarı roman?
 
Aydın Hız, Hayal Denizi romanında, İslam düşünce ve tasavvuf tarihinin en önemli isimlerinden İbn Arabi’yi anlatırken tarih ve tasavvufa bir kapı aralıyor. Hayal Denizi ikili kurguya sahip bir roman. Bilindik tarihi romanlardan epeyce farklı. Tarih ile tasavvufun harmanlanmasından oluşan bir dönem romanı daha çok. Dolayısıyla kendine mahsus bir alan oluşturduğu söylenebilir. Tarihi romanlarda siyasi atmosfer daha ön plandadır. Hayal Denizi’inde ise İbn Arabi’nin yaşadığı dönem çok boyutlu olarak ele alınıyor. Sosyal meseleler, ekonomik faaliyetler, kültürel öğelerle örülmüş… Okuru bütünüyle o döneme taşıyan bir atmosfere sahip roman. 
 
“İbn Arabi’nin İzinde” alt başlığıyla yayınlanan roman, doktorasını İngiltere’de yapmış bir akademisyenin hayatıyla açılıyor. Eşini kaybetmiş, annesinin yokluğunu ruhunun derinliklerinde hisseden küçük çocuğunun sorunlarıyla boğuşan babayı, Dr. Hatem Yılmaz’ı bir anda Gaziantep’te tarihi eser kaçakçılarının elindeki tarihi haritayı incelerken buluyoruz.  Orta Çağ’ın en büyük coğrafyacılarından el-İdrisi›nin çizdiği tarihi haritanın izinden Endülüs’te Ceziretü’l-Hadra Limanı’na, İbn Arabi’nin coğrafyasına geçiyoruz… Roman o noktadan sonra iki ayrı hikâye üzerinden ilerliyor. Bir taraftan İbn Arabi’nin hayatını takip ederken, diğer taraftan terör örgütü tarafından kaçırılan tarihçinin hayatını okuyoruz. Son bölümde iki hikâye birleşerek ortak bir noktada düğümleniyor. İbn Arabi’nin kim olduğunu daha iyi görmemize imkân sağlayan bir kurgu ortaya çıkıyor böylece.
 
ARKA FONDA ENDÜLÜS
 
Endülüslü bilge İbn Arabi’nin, doğup büyüdüğü topraklar, ailesinin yaşamı, aldığı eğitim, Endülüs’ün kültürel hayatı romanın naif dili aracılığıyla aktarılmakta. Endülüs’te Müslümanların yaşadığı sosyal değişim arka fonda akıyor. Rüyasındaki haritaya Hızır’ın yaptığı tabirin ardından Doğu’ya yolculuğu başlıyor İbn Arabi’nin. Fas, İskenderiye, Fustat, Kudüs, Mekke, Medine, Kufe, Bağdat, Musul üzerinden Anadolu’ya geliyor. İslam dünyası bölünmüş, birlik olmaktan çok uzak. Ve Haçlı seferlerinin yakıp yıktığı şehirler, ölümün ve vebanın hüküm sürdüğü topraklar, büyük bir medeniyetin ardından kendine güvenini kaybetmiş İslam dünyasının yaşadığı dram bütünüyle anlatılıyor kurguda. İbn Arabi’nin yaşanan bu sıkıntılar ve daralma karşısında yeni bir dirilmenin gerektiğini fark eden bir bilge olduğunu bu şartlar altında daha iyi anlıyoruz. 
 
İbn Arabi’nin sadece tasavvuf ile ilgilenmediğini, içinde yaşadığı şartlara bir cevap üretmek gerektiğini fark etmiş bir düşünür olduğunu söyleyebiliriz. Dirilişin ve yeniden uyanışın imkânlarını, tasavvufi yaklaşımla kurmaya çalıştığı varlık metafiziği üzerine inşa ediyor aslında. Hakkında onca olumlu ve olumsuz fetva verilmiş bir alimin düşünce dünyası romanda, fetvaların izinden gidilerek veriliyor.
 
Hayal Denizi romanı, İbn Arabi’nin düşünce sistematiğini ana hatlarıyla işlerken, oldukça sade ve anlaşılır bir dil kurmayı başarıyor. Şiirsel anlatım, tasavvuftaki manevi tecrübenin dile getirilmesi anlamında romana bir derinlik katmış. Sonuç olarak kurgusu ve dili bakımdan rahat okunabilir özelliğe sahip bir eser çıkmış ortaya.