20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Mimesis ve günah keçisi mekanizmasına dair

Derin ve özgün bir küresel kültür teorisi sunan bu metinde Girard, şiddetin işlevi, mimesis ve günah keçisi mekanizmasını toplum ve din tarihinde keşfe çıkarken edebiyat, antropoloji, felsefe ve psikanalizdeki geleneksel bakış açılarına parlak ve tahrip edici bir meydan okumayı gerçekleştiriyor.

MEHMET SOYLU12 Temmuz 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Mimesis ve günah keçisi mekanizmasına dair
Académie française üyesi; otuza yakın kitabın yazarı; edebiyat eleştirisi, felsefe, mitoloji, teoloji, ekonomi, psikoloji, sosyoloji, antropoloji  gibi alanlarda çalışan Fransız tarihçi ve edebiyat eleştirmeni René Girard’ın 1975-1976 yıllarında Cheektowaga Üniversitesinde, 1977’de John Hopkins Üniversitesinde sürdürülmüş araştırmaların sonucu olan Dünyanın Kuruluşundan Beri Gizli Kalmış Sırlar Ali Berktay’ın özenli çevirisiyle Alfa Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. Derin ve özgün bir küresel kültür teorisi sunan bu metinde Girard, şiddetin işlevi, mimesis ve günah keçisi mekanizmasını toplum ve din tarihinde keşfe çıkarken edebiyat, antropoloji, felsefe ve psikanalizdeki geleneksel bakış açılarına parlak ve tahrip edici bir meydan okumayı gerçekleştiriyor. Dünyanın Kuruluşundan Beri Gizli Kalmış Sırlar, Girard’ın bugüne kadarki entelektüel üretiminin eksiksiz özetini sunarken toplum ve insan doğasına ilgi duyan herkesin okuması gereken önemli bir kitap. Girard’ın mimetik arzu, günah keçisi gibi kavramlarına dair çok şey bulabileceğimiz bu metin Proust, Sophokles, Dostoyevski, Heidegger, Freud, Herakleitos gibi önemli isimlere de değinmekte. 
 
İNSANLAŞMA EŞİĞİ
 
Girard, kültürümüzün mimetik arzunun gerçekleşmesinden doğduğunu iddia eder. Girard bu “arzu”yu şu şekilde tarif ediyor: “İnsanlaşma eşiğinin aşılmasının çevremizde ve kendi içimizde gözlemlediğimiz türde, Hegel’deki ve Freud’daki gibi bir arzunun belirmesiyle örtüştüğü anlamına gelmiyor. Bizim anlayabildiğimiz manada bir arzunun var olabilmesi için mimetik geçişimlerin artık doğrudan hayvani açlıklar ve içgüdüleri alnını aşıp, insanlaşma tarafından başka bir deyişle mimetik geçişimlerin ve sayısız simgesel yeniden şekillendirmelerin biriken etkisi tarafından kökten değiştirilmiş bir alanda gerçekleşmesi gerekir.”  Ayrıca insan tavırlarında öğrenilmemiş hiçbir şeyin olmadığını, her öğrenme sürecinin taklide indirgenebileceğini, eğer insanlar taklit etmeye son verseler tüm kültürel biçimlerin ortadan kalkacağını; nörologların insan beyninin muazzam bir taklit makinesi olduğunu hatırlattıklarını ekliyor.
 
Günah keçisi kavramını da ilkel topluluklarda bireylerin başkalarının yaptıklarını yapmaya, başkalarının sahip olduklarına sahip olma güdüsünün rekabete, bu rekabetin de sonunda toplulukta korku ve şiddete yol açtığını belirtir. Topluluğun varoluşunu tehlikeye sokan bu durum karşısında bir günah keçisi ortaya atılır ve günah keçisini mitik bir karakter yok ederek tanrısal kata ulaşır topluluğun gözünde. Yani mimetik arzunun sebep olduğu korkuyu dindirmeye yarayan bir aracı. Topluluğun refahını sağlamak için yok edilen bir kurban.