11 Aralık 2024 Çarşamba / 10 CemaziyelAhir 1446

Modern hayatın yaraladığı ruhu resimlerle anlatıyorum

Modern hayatın bireyler üzerinde büyük bir baskı kurduğunu vurgulayan ressam Figen Batı, 'Benim resimlerimde modern hayatın yaraladığı ruhların izlerini sürebilirsiniz' diye konuştu.

Soner Can / SÖYLEŞİ26 Ekim 2012 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Modern hayatın yaraladığı ruhu resimlerle anlatıyorum

1989 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Ana Sanat dalından mezun olan ve 1996’da aynı üniversitede ‘Çağdaş Mimaride Resim’ adlı teziyle yüksek lisans yapan ressam Figen Batı, yaklaşık 23 yıldan bu yana yurt içi ve dışında birçok özel koleksiyona eserlerini verdi ve sergiler açtı. Yeni sergisinin hazırlıklarını sürdüren sanatçı ile Erenköy’deki atölyesinde resim sanatı ve Türk resim geleneği üzerine söyleştik.

-Resim ile halkın buluşmadığı bir ülkede resim üretmek nasıl bir uğraş?

Kendini resmiyle ifade etmek isteyen biri için hakikaten zor bir uğraş. Resim bizde çok anlaşılır bir kültür haline gelmedi. Son yirmi yıl içinde kısmen ticari bir emtiaya dönüştüğü için kısıtlı bir çevre çok sevmese de resmi anlama gayreti içine girdi.

-Pek rağbet görmeyen sanatı üretmek, ayakta kalabilmek zor olmalı...

Sadece resim yaparak hayatı sürdürmek mümkün değil. Bu noktada maaş sahibi akademisyen sanatçılar şanslı.

-Kazanan ressamlar da var...

Sanatçı kendi içinden geleni değil de toplumun istediğini yaparsa dediğiniz popülariteye sahip olmak çok kolay olurdu. Ama ben birçok sanatçı gibi kendi içimden geleni yapmak ve bunu kabul ettirmek için mücadele verdim.

-Resim sizde ne şekilde ifadesini buluyor?

Modern dünya üzerimizde büyük bir baskı kuruyor ve ruhlarımızda derin izler bırakıyor. Resimlerimin çıkış noktası tam burası. Modern hayatın aşındırdığı ruhlarımızın farklı katmanlardaki örselenmelerini bambaşka renk buluşmalarıyla ifade ediyorum. Zamanı ‘bu an’dan ibaret sanıyoruz. Oysa derinlerine inmeli zamanın. Derinlerde kendini göreceksin. O derinliklerdeki renklerin bir araya gelmiş olması bir tesadüf değil, bizzat hayatın ta kendisidir.

-Resim diğer sanatlardan farklı. ‘En ideal durum’ eserlerinizin elinizden uçup gitmesi... Ona sahip olamıyorsunuz...

Bu çok üzücü ama yine de çocuklarım gibi gördüğüm tablolarım başka mekanlarda başka ruhlarda hayatlarını sürdürsünler isterim. Bu bir paylaşım biçimi çünkü.

-Resim uğraşınızda size eşlik eden en büyük kılavuz ne oldu?

Güzel Sanatlar 4. sınıftayken raslaştığım bir anekdot benim kırılma noktamdı. Kandinsky, Cezanne’ın elmalarından söz ederken elindeki elmadan bir ısırık koparıp “Ben artık elmanın değil, onun bende bıraktığı hazzın peşindeyim” demesi beni gerçekten çok etkiledi.

İstanbul Doğu ile Batı arasındaki doğal bir köprü... İstanbul bu özelliğini sanat dünyasına da yansıtabilirse, son yılların cazibe merkezi Dubai gibi şehirleri geride bırakabilir. Resim her şeyden önce kendini barındıran iklimde bulunmayı sever.