26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Afrika ata tohumlarımızı bağrına bastı

Seyyah ve fotoğraf sanatçısı Sevde Sevan Usak, Tanzanya’da başlattığı iyilik hareketini bir derneğe dönüştürdü. Üç yıldan bu yana su kuyusu açma ve ağaç dikme kampanyalarını Tanzanyalı eşiyle birlikte sürdüren Usak, artık merkezi Darüsselam’da bulunan Rafiki Organisation adlı derneği aracılığıyla çalışmalarını sürdürecek.

GÜLCAN TEZCAN 12 Ağustos 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Afrika ata tohumlarımızı bağrına bastı

Afrika denildiğinde gözlerinin için gülüyor Sevde Sevan’ın. Yayıncı kimliği ile tanınan ama gezgin ve fotoğrafçı olarak da hayranlıkla takip edilen isimlerden biri olan Usak, son dönemlerde Afrika’daki yardım faaliyetleri ile dua alıyor. Bir süredir Tanzanya-Türkiye arasında mekik dokuyor. Yaşadığı kurak köyü nasıl adım adım yeşillendirdiğini sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımlardan takip ettiğim Usak’la çalışmalarını derneğe dönüştürme sürecini, kurban kampanyasını ve yeni dönemde yapmayı planladıklarını konuştuk. Aklı fikri oradaki çocuklarda, kadınlarda, bahçesinde, kurban götürme sözü verdiği köylerde. 

Sadece hayvancılık yapılan, kuraklık yüzünden elindeki hayvanları da telef olan bir Masaai köyünü tarımla ve bahçecilikle tanıştıran Usak, iki yıl gibi kısa bir sürede hayli uzun bir yol katetmiş. Heyecanı ilk günkü gibi... Açtırdığı su kuyuları can suyu olmuş köye. Diktiği fidanların meyveye durduğunu, Türkiye’den getirdiği ata tohumlarının yıl boyu sebze verdiğini gördükçe ve ‘günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyorlar’ dediği komşuları, akrabalarıyla yetiştirdiği ürünleri paylaştıkça mutluluğu daha da katlanıyor. Şimdi amacı yokluk içindeki civar köylerde her evin kendi bahçesini yapıp, tarımsal üretime geçebilmesini sağlamak. Bir milyon ağaç dikmek için yola çıkan Sevde Sevan, şimdilik bin ağaç dikse de hedefine ulaşmakta kararlı. 

TOHUMLAR FİDANA... 

Çok değil bir buçuk yıl önce yaklaşık binin üzerinde meyve ağacı diktik köyümüze ve civar köylere. Tarım yaptıktan sonra ilk benim hedeflediğim şeydi bu. Okullarımıza meyve ağacı dikelim istiyordum. Çünkü çocuklarımız genelde aç gidiyorlar okullara. Okulda da yiyecek bir şey yok. Tropikal meyve ağaçları dikelim çocuklar hiç olmazsa okulda meyve yiyebilsin dedik. Burada birkaç yıl içinde meyve ağaçları meyve veriyor, ki bunlar doyurucu da meyveler. O niyetle aynı bölgede önce okullara, daha sonra da evlerinin etrafına; ailesine, çocuk sayısına, kalabalık olup olmamasına göre fidanlar diktik. Gelen bağışlar oldu. Diyanet Vakfı’nın Uluslararası İyilik Ödüllerini verdiği yedi kişiden biri oldum. Bununla birlikte daha çok kişinin haberi oldu yaptıklarımdan. Özellikle Türkiye’den partner çalışmak isteyen dernekler aramaya başladı. “Artık siz de kendi derneğinizin kurun ki beraberce proje yapabilelim” dediler. Aslında benim planladığım, programladığım bir şey değildi. Ama bu yol beni oraya götürdü. Türkiye’dekiler için de partner çok önemli. Derneği niye Türkiye’de kurmadınız diye soruyorlar bana. Çünkü Türkiye’de dernek kurmaya ihtiyaç yok. O kadar çok dernek ve o kadar çok güzel iş yapan insan var ki ama o kurumların yerelde beraber çok güzel proje üretebilecekleri dernek sayısı sınırlı. 

İHTİYAÇLAR PROJELERİ BELİRLİYOR

Tanzanya’da bir proje yapılacaksa Türkiye’den partneriniz kim olursa olsun TİKA, Diyanet Vakfı, İHH, veya başka bir dernek ya da vakıf yerelde bir dernek ile beraber proje üretmek zorunda. Oradan proje buraya gelecek, incelenecek, buradaki şartlara göre proje bütçesi oluşturulup oradaki derneğe gönderilecek, sürekli buradan da kontrolleri olacak. Bu karşılıklı çok dengeli ve sağlıklı bir ilişki gerektiriyor. Yerelde çalışan ekiple buradaki ekibin çok iyi çalışması lazım… 

Orada yaşadığım için ihtiyaçları biliyorum. Ben de yağmur suyundan yemek yaptım, yeri geldi çamurlu suyla yıkandım. Telefonumu ilerideki köye şarja yolladım. Benim için ilk aşamada en azından insanlar kendilerine yetebilsinler bu önemli. Günde bir öğün yiyorlar. O da mısır unundan ugali dedikleri bir şey. Bölgenin tamamı öyle besleniyor. Dolayısıyla çocukların sağlığı açısından da uygun değil. İlk hedeflediğim şey en azından kadın kapısının önünden salatalığını, domatesini, ağaçtan da muzunu, papayasını yesin. İkinci aşamada da bunları daha fazla üretebilsin. Sonra onları satarak en azından ihtiyaçlarını karşılasın. Bunun üçüncü aşaması ileride olabilirse bir kooperatif kurmak. Kooperatif üzerinden topluca bölgede üretilenler şehir merkezine götürülüp satılabilir. Çünkü şehir merkezi uzak, bireysel olarak bunu yapmak çok mümkün değil. 

HER ŞEY BİR KUYU İLE BAŞLADI

Bizim başladığımız aslında pilot proje. Her ailenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak bir bahçe yapması ve tarıma başlaması için fonlama yapılması gerekiyor. Bunun için derneği kurduk. Şimdi Türkiye’den yardım kurumlarıyla konuşuluyor. Daha önce sadece kuyu açalım diye planlarken şimdi projelerin çerçevesini genişlettik. Kuyuyu açalım, yanında 200, 300 tane meyve ağacı, 5 dönümlük de bir tarla olsun ekim yapılsın, orada da beş aile çalışsın şeklinde projeler yapıyoruz. Nispeten daha büyük projeler. Dolayısıyla kurumlarla işbirliği ile yapılabilecek şeyler. Biz bu küçük alanda böyle olumlu sonuçlar alınca Türkiye’den beni tanıyan derneklerden arayanlar oldu, ‘Yaptıklarınızı bize anlatın’ diye. TİKA ile görüştüm o zaman. TİKA’daki beyefendi bana şunu söyledi; hayvancılık yapılan bir yerde tarım yapmak demek bir ülkede din değiştirmek gibidir. O kadar zor. Hiç refleksleri yok, alışkanlıkları yok. Anlatmak çok zor. Mesela şehir dışına çıktığımda bahçeyi sulamasını istiyorum bir yetişkinden. Suladım diyor ama dönüyorum kurumuş. Çünkü suluyor ama ne kadar suyun yeterli olacağını bilmiyor. O yüzden sürekli yanlarında olup tekrar tekrar anlatmak, eğitim açısından böyle bir süreklilik gerekiyor. 

KURBANLAR KİLİNDİ BÖLGESİNDE

Afrika’da kurban öyle çok kolay değil. Buradaki gibi bir kurban pazarı kurulmuyor. Hayvan sahipleri de 50-100 hayvanı varsa onlardan 4-5 tanesini kurbanlık olarak satıyor ve sen köy köy geziyorsun hayvan temin etmek için. Sahibi ile anlaşıyorsun ama birinden 5 tane, birinden 10 tane hayvanları topluyorsun. Burada çok fazla küçük baş da bulunmadığından hisse olarak topluyoruz kurban bağışlarını. Rafiki Organisation olarak Kurban Bayramı’nda Kilindi bölgesinde Tanzanyalı kardeşlerimizle bayramlaşacağız. Kurban sevincini Afrikalı kardeşleriyle paylaşmak isteyen tüm dostlarımızın kurbanlarını ulaştırıp bölge halkının bayram sevinçlerine ortak olacağız. Kampanyamızla ilgili bilgi almak isteyenler [email protected] adresine yazabilirler. 

ANADOLU TOHUMLARI BEREKETLİ TOPRAKLARDA 

Dört yıl önce köyde yaşamaya başladığımda birkaç ay Tanzanya’nın Elarai köyünde, birkaç ay da Türkiye’de kalıyordum. Orada elektrik yok, hâlâ yok. Su da motosikletle bize bir saatlik mesafedeki bir kuyudan getiriliyor. Dolayısıyla en önemli ihtiyaç suydu. Bir de bölgede kuraklık ve kıtlık oldu. İnsanların halini gördükten sonra buradaki derneklerle bağlantıya geçtim. Su kuyusu açtırma süreci başladı. Dört tane derin su kuyusu 6 ay içinde açıldı. Su olmadığı için tarım yapılamıyordu. Kuyuların açılması ile insanların ihtiyaçları karşılandı, hayvanlar için yalaklar yapıldı. Bunun dışında ne yapılabilir diye düşündüm. Bizim eve nispeten yakın olan bir kuyu var onun yanındaki üç dört dönüm bir yerde tarım denemeye karar verdik, yetişirse insanlara da öğreteceğiz diyerek geçen sene Şubat ayında başladık. Türkiye’den komşulardan, arkadaşlardan, akrabalardan ata tohumu toparladım. Biraz da fide götürdüm giderken. O üç-dört dönümlük araziyi eşimle beraber temizledik, domates, salatalık, bal kabağı, kabak, acur, karpuz ektik. Rize’den gelen bir tohum, Çanakkale domatesi, Diyarbakır karpuzu artık benim köyümde ve civar köylerde ekiliyor ve çok da bereketli ürün veriyor. 

Tanıyorlar mıydı bu sebze ve meyveleri?

Farklı bölgelerde fasulye yetişiyor mesela ama barbunya, kuru fasulye gibi bakliyat olarak  yapıyorlar. Taze fasulyeyi bilmiyorlardı. Tanıdıkları sebzeler de var. Geçen sene Ramazan ayına denk geldi hasat zamanı. Hepsini dağıttık. Bal kabakları yılda üç sefer ürün veriyor. Dolmalık biber fideleri de yıl boyu ürün veriyor. Toprak o kadar bereketli ki. Ama bölge halkı hayvancılık yapıyor, tarıma dair hiçbir şey bilmiyorlar. Hayvancılık var ama sadece süt tüketiyorlar. Yoğurt, peynir bilinmiyor. Bu kez yoğurt yapmayı da denedik.

SUYLA GELEN BEREKET

Bölgenin en büyük sorunu su. Şimdilik dört kuyu açtırdık. Bizim burada 60-70 metreden su çıkarılabiliyor. Düzenek ve maliyet de ona göre oluyor. Bizim bu açılan derin su kuyusu 9 bin 500 dolara mâl oluyor. Suyu jeneratörle çekip depoya atıyor. Depodan musluklara gidiyor.. Tarım için de yine öyle bir düzenek gerekiyor. Şu an sadece Tanzanya’nın değil Afrika’nın en büyük ihtiyacı su kuyuları. Ve suyu kuyuları yapılırken de uzun vadeli suyu kuyuları yapmak lazım. Derin su kuyusu en az 20 yıl karşılayabiliyor bulunduğu yerin su ihtiyacını. 20-30 metreden su çıktığında o zaman bizim o eski usul var ya tulumbalar yapılabiliyor. Şimdi bir iki tane tulumbalı kuyu açılacak o fonlandı. Her kuyunun bir anahtarı ve sorumlusu oluyor. Sabah insanlar erkenden geliyorlar öğlene kadar suyunu alıyor götürüyor. Öğleden sonra tekrar depo doluyor ve büyükbaş hayvanlar için yalağa su veriliyor. 

AFRİKA’YA BAKIŞIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ

Afrika ile ilgili çok şey yapan çok fazla dernek var. Türkler çok eli açık insanlar. Gönülleri çok zengin. Sadece Afrika ile ilgili değil dünyanın her yeri için koşturuyoruz. Bölgede yaşadıklarımdan da, burada birebir karşılaştıklarımdan da iyi biliyorum. Afrika ile ilgili yardımlarda Afrika sürekli dramatik görüntülerle bağdaştırıldığında çok üzülüyorum. Çünkü bir de Afrika’nın gülen yüzü var. Ben oradaki insanlardan çok şey öğrendiğime ve daha çok şey öğreneceğime inanıyorum. Elimden geldiğince Instagram hesabımda (@sevdesevan) onları anlatan şeyleri paylaşmayı seviyorum. Çocukların heyecanı, mutluluğu, kadınların tevekkülü. İnanılmaz mütevekkil insanlar. Elinde yok avucunda yok ama yemeğe kalalım diye ısrar ediyor. Çocuklar sabahın altı buçuğunda geliyorlar ‘hadi tarlaya gidelim’ diye cıvıl cıvıl dolanıyor etrafımda. Ben bu tarafını çok önemsiyorum. Afrika deyince açlıktan ölen çocuklar, total bir hüzün gelmesin akla. Evet konforlu hayatımız içinde aklımızın almayacağı yokluklar da yaşıyorlar ama bizden çok daha mutlu ve huzurlular. Mesela biri ölüyor, çocuğu kalıyor geride. Hemen bir kadın onu sahipleniyor, bakıyor. Köydeki herkes elinde ne varsa ona yediriyor. Biri ayakkabı alıyor, biri başka bir şey. 

Çocuk ortada kalmıyor, annesi ya da babası ölen çocuğu köy büyütüyor. 

Bizim oralarda hiç yetimhane yok. Öyle bir şeye ihtiyaç yok çünkü. Bana göre bu inanılmaz bir şey. Dolayısıyla Afrika’ya bakışımızı değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Sürekli bazı klişeler var. Onlardan çok rahatsızım. Beyaz insanlar geldi, sömürdü gitti. Yeri geliyor aynı üslubu sürdürmeye devam ediyorsun. Cebinden parasını almayabilirsin ama küçümsüyorsun. Teknolojinin çok olmamasından dolayı ‘Bu ne geri kalmışlık’ diyorsun. Bakmıyorsun bile. Ama o adam senden mutlu ve huzurlu. Ben ona bir şey katıyorum o bana bir şey katıyor diye bakmak en güzeli. 

Rafiki Organisation neler yapacak? 

Dernek temelde tarım faaliyetlerini desteklemek, bölge halkını tarımla tanıştırmak için kuruldu. Meyve fidanı bağışı, ağaçlandırma, beraberinde okullara ve çocuklara yönelik çalışmalar da var. 

Okullarda yeni dönem orada Ocak ayında başlıyor. Komşularımızın çocukları da bu dönem başlayacak ama bir iki tanesinin gitmeyeceğini söyledi eşim. Okul forması olmadığı için okula gidemiyorlar. Okul da formasız almıyor. Şu anda benim planladığım projelerden biri ‘Okula Başlıyorum’ paketi. Öğretmenlerle konuşup bu yıl kaç öğrenci okula başlayacaksa onların formalarını, pantolonlarını, ayakkabılarını temin edeceğim. Onun dışında sınıfların fiziki şartları çok sağlıklı değil. Sınıftan içeri giriyorsun adım atsan düşebiliyorsun. Çünkü çukurlar var sınıfın içinde. Elle çakılmış tahta sıralarda dört çocuk birden oturuyor.

Orada en azından okullara eğitim konusunda destek vermeyi istiyoruz. Çocuklar her gün okula iki saat yürüyorlar. Bunun bir de dönüşü var. O çocuklar için bir bisiklet kampanyası başlatmak istiyorum. 

Onun dışında da bölgede maddi imkanları elvermediği için eğitim hayatına devam edemeyenler var. Okula gitse de ortaokuldan sonra şehre gidip eğitimine devam edemeyeceği için hayatı değişmiyor. Dolayısıyla orada okuyamayan çocukları da hayatını idame ettirecekleri yeni iş kollarına yönlendirmek gerekiyor. Motosiklet ve bisiklet tamiri orası için inanılmaz önemli bir şey. Neredeyse her ailede en az bir motosiklet var çünkü tek ulaşım aracı o. Mesafeler çok uzak; bir yere bakkala gitmesi, su taşıması gerekiyorsa yükünü öyle taşıyor, eşyasını götürüyor. Motor tamir edenlerin sayısı da az.  Hedeflediğim şeylerden bir tanesi de insanların hayatını kolaylaştıracak bir iş alanı oluşturmak. Meslek edindirme anlamında erkeklere yönelik motosiklet ve bisiklet tamiri kafamda olan şeylerden biri.

Bir süre sonra evlere aydınlanma için solar kiti dağıtma gibi bir niyetim de var. Güneş enerjisiyle çalışıyor ve iki – üç lamba bağlı oluyor. Bir de telefon şarj edebilecek aparatı var. Gece hayvan filan geldiğinde evin dışında bir lamba varsa yaklaşmıyor. Hem de evde aydınlatma ihtiyaçlarını karşılayabilecekler. Solarla ilgili de erkeklere yönelik atölye çalışmaları da düzenleyebiliriz. Kadınlar zaten boncuk işi yapıyorlar. Çok da yaygın. Şehirde olanlar onu satıyor ama köyde olanların satabilecekleri bir pazarı yok. Bununla ilgili bir çözüm üretebiliriz.