14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Dan Brown beni arasaydı romanın finali farklı olurdu

Son kitabı Cehennem’de Ayasofya’nın dehlizlerinden söz ederek bu muhteşem yapının ‘altı’ konusunda da tüm dünyada merak uyandıran Dan Brown, 15 yıldır karanlık dehlizlerde belgesel çeken yönetmen Göksel Gülensoy’u çok heyecanlandırmamış! Sadece kitabın ardından birçok mail aldığını belirten Gülensoy ile bugüne kadar geldikleri ‘yol’u ve yeni bulguları konuştuk.

Hale Ceylan Barlas1 Eylül 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Dan Brown beni arasaydı romanın finali farklı olurdu

Ayasofya... Mimarlık ve sanat tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtlarından biri, dünyanın 8’inci harikası. 916 yıl kilise, İstanbul’un fethinin ardından 482 yıl cami, 1935’ten bu yana müze olan Ayasofya, her gün yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri...

Şimdiye kadar pek çok televizyon kanalında yönetmenlik yapan, Halit Refiğ’den Ertem Eğilmez’e birçok usta isimle çalışan yönetmen Göksel Gülensoy ise yaklaşık 15 yıldır Ayasofya’nın dehlizleriyle ilgili bir belgesel üzerinde çalışıyor. Öyle ki dünyanın en çok okunan yazarlarından Dan Brown’ın son kitabı Cehennem’de Gülensoy ve belgeselden söz etmesi, bu muhteşem yapının dehlizlerini konusundaki merakı daha çok artırdı. Kitapta, Brown’ın kahramanı Longdon, İstanbul’a geliyor ve kimyasal bir silah olduğunu düşündüğü Ayasofya’nın dehlizlerine inmeyi planlıyor. Dünya Sağlık Örgütü Başkanı da Longdon’a Gülensoy’un çektiği Ayasofya’nın Derinlikleri CD’sini veriyor. Brown’ın kahramanı bu belgeseli izliyor ve dehlizlere nasıl girileceğini öğreniyor. Göksel Gülensoy, Cehennem’de kendisinden söz edildiğinden bihaber... Türkiye’den bir muhabir konuyla ilgili görüş almak üzere onu aradığında öğreniyor, kitapta adının geçtiğini. Dan Brown’ın son kitabında yer almanın da kendisini çok heyecanlandırmadığını söylüyor: “Ekibim ve ben, yaptığımız işin öneminin bilincindeyiz. Zaten belgeselimize nasıl ulaştı bilmiyoruz. Biz de merak ediyoruz. Ama tahminim, bir dönem ABD’de bazı yayıncılarla irtibatımız olmuştu. O dönem belgeselle ilgili kısa film kopyaları istemişlerdi. Ben de gönderdim. Bu yolla haberinin olduğunu zannediyorum.”

YURTDIŞINDAN MAILLER GELİYOR

Özellikle yurtdışında kitabı okuyanlardan her gün onlarca mail geldiğini de ekliyor; Gülensoy... Dan Brown ile de tanışmamış: “Her kesimden insan merak ediyor. Elbette bu soruları hakkıyla yanıtlamak pek mümkün olmuyor ama şu bir gerçek ki belgeseli merakla bekliyorlar. Ben Brown’ı aramadım, gerekli olduğunu düşünmüyorum. Söylediğim gibi okurlardan büyük merak içeren sorular geliyor ve çalışmamızın bütününe, belki motivasyon düzeyinde destek veriyor. Bu ilgi bizi mutlu etti, o kadar. Ama Dan Brown bilgi almak için beni aramış olsaydı, eminim romanın sonu, yani finali değişirdi.”

Adı henüz belli olmayan belgeselini 2015 gibi bitirmiş olacağını söyleyen Gülensoy, dehlizlere girme fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor: “İstanbul’un yani tarihi yarımadanın altında, boylu boyunca, dehlizlerden oluşan bir tünel sisteminin varlığı hep biliniyordu. Hatta bu konuda yerli yabancı belgesel çalışmaları da yapıldı. Ancak bunların hiçbiri çekim yoluyla olanı göstermenin ötesine geçmedi. Biz de yapılmayanı yapmak için tüm engelleri aştık ve çalışmalarımıza başladık. Bu işin fikir babası Arkeolog ve aynı zamanda bir bilim adamı olan dostum Doç. Dr. İhsan Tunay’dır.”

SONU VAR MI YOK MU BİLMİYORUZ

Gülensoy ve ekibini en çok şaşırtan ise Ayasofya’nın altındaki 12 yataklı mezar odası olmuş: “Mezar odasının üstünde, toprak üstüne açılan bir sarnıç kapağı vardı. Bu, sarnıca dönüştürüldüğü döneme ilişkin bir kanıt... Mezar yapısının sarnıca dönüştürülmesi tuhaf bir durum. Jüstinyen döneminde Hıristiyanlık yapısı haline dönüştürülmesiyle, sarnıcın da devreden çıkarılması bir o kadar  ilginç... Biz şimdiye kadar 12 metre derinliğe kadar indik, ölçebildiğimiz uzunluk ise 488 metre. Dehlizlerin bir sonu var ya da yok demek için henüz erken çünkü pek çok sürprizle karşılaştık. Dehlizlerin büyük kısmı yüzeye yakın. Yüzeyden daha alta indiğimiz yerler de var. Toplamda bir kilometreyi bulan su yolları ve tünelleri ortaya çıkarttık. Yeraltı haritası giderek karmaşık hale geldi. Çamur, kül, çöp, lağım kokulu dehlizlerde yapılan çalışmalar tarihi yarımadanın yeraltı haritasına yeni ayrıntılar ekledi. Ayrıca su yollarının Topkapı Sarayı ile bağlantıları olduğunu gördük. Ayasofya’nın altında iki sarnıç var.”

Ayasofya’nın dehlizlerinin de üstü gibi gezilebileceğini düşünenlere ise yıllardır orada çalışmalarını sürdüren Gülensoy’dan kötü haber var: “Bu araştırma çalışmasının en önemli riski, göçük ya da benzeri durumlardan ötürü araştırmacıların can güvenliğiydi. Yönetmen olarak bu riski almak zorundaydım. Uzmanlarla çalıştık, özel eğitimler aldık. Bir insanın emekleyerek hatta sürünerek ilerlediği fiziksel koşullarda sürdürdüğümüz çalışmalar sırasında gördük ki pek çok soruya yanıt verecek kanıtlar, zamanın ve doğal koşulların etkisiyle balçık altında. Üstelik giderek yok oluyor.”

Anlaşılan dehlizlerle ilgili daha fazla bilgi için Gülensoy’un belgeselini bekleyeceğiz... Bir de -hala okumayanlar- Dan Brown’ın kitabını da okuyabilir!