25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Dijital kitaplık kütüphanenin yerini tutar mı?

Ünlü Arap bilim adamı El Cahiz “Kitap ölüleri konuşturur, dirilerin sözünü sana ulaştırır”, ünlü Fransız yazar Victor Hugo ise “Kitaplık kurmak, tapınak yapmak kadar kutsaldır” der. Yeryüzünün cenneti kütüphanelerin dijitalleşmesini tarihçi ve yazar H.Hümeyra Şahin’le konuştuk.

FATMA ERSOY 8 Nisan 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Dijital kitaplık kütüphanenin yerini  tutar mı?

Bir kütüphaneye girdiğimizde, insanlık tarihinin geçirdiği tüm süreçleri keşfeder, o anlara şahitlik ederiz. Özellikle sessizce kütüphane koridorlarında ilerlerken aynı zamanda insanlığın belleğine dalarız. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle kütüphaneler dijitalleşmeye ve fiziksel sınırlarını ortadan kaldırmaya başladı. Modernleşmeyle birlikte kitap kokusundan mahrum kalıp, soğuk ekranlara hapsedilen dijital kitaplıklara mahkum olan insanlara dönüşüyoruz. Bu süreçleri göz önünde bulundurup önümüzdeki yıllarda kütüphanelerin ‘nostaljik’ bir mekandan ibaret olacağına dair endişemize tarihçi ve yazar H. Hümeyra Şahin, “İnsanların, insanlığın yazılı mirasına başvuru ihtiyacı hep baki kalacak” yanıtını verdi. Tarihçi ve yazar H. Hümeyra Şahin ile kütüphaneleri ve dijitalleşmelerini konuştuk. 

- Kütüphaneler sizin için ne ifade ediyor? 

Kütüphane, öncelikle bir bellek. Yerkürenin coğrafi ve tarihi derinliğinden gelen hemen her şeyi kapsayan çok geniş bir bellek. Aynı zamanda medeniyetle özdeş. Çünkü kütüphane, yerleşik kültürün ürünü ve yazılı kültürün neticesi olarak ortaya çıkıyor. Medeniyet tanımının içine ne koyuyorsak, aynı şeyi kütüphanede de görebiliriz. Medeniyet, kültür, kimlik, inanç adına o kadar çok şeye tekabül ediyor ki, tarih boyunca medeniyet kurmada da, yıkmada da, ilk hedef kütüphane olmuş. Sözgelimi, Büyük İskender’in Doğu seferini sadece askeri bir sefer olarak niteleyemeyiz. Bu aynı zamanda bir kültür transferiydi. Bu kültürün kurumsallaştığı yer ise, kütüphane olmuş. İskenderiye Kütüphanesi asırlar boyunca yaşamış. Tarihin bütün büyük liderleri kütüphane kurmayı, bir düzen kurmanın parçası olarak görmüşler. Doğu toplumlarında da, Batı toplumlarında da cennetle özdeşleştirilmiş. Makdisi ve Borges’in izinden giderek kütüphane aynı zamanda cennet diyebiliriz. 

- Sizce toplumda kütüphanelere yeterince değer veriliyor mu? Yoksa kütüphaneler, önümüzdeki dönemde nostalji olarak mı kalacak?

Ülkemizde bugün kütüphanelerin yeterince ilgi ve değer gördüğünü söyleyemeyiz. Çünkü kütüphaneler henüz kendini dönüştüremedi. Davetkar değiller. Çoğu, ziyaretçi çağıran değil, ziyaretçi bekleyen pasif mekanlar… Bunu aşmaya çalışan bazı güzel çabalar var. Kütüphanelere dinamizm katmak için çeşitli etkinlikler yapılıyor. Fakat bu anlamda daha alınacak çok mesafe var. Ben nostaljik mekanlara dönüşüp hayattan silineceklerini düşünmüyorum. İlla ki değişip dönüşecek. Çünkü kütüphane bir ihtiyaç. Belki şekli değişecek ama insanların, insanlığın yazılı mirasına başvuru ihtiyacı hep baki kalacak. 

- Bir yandan da teknolojinin gelişmesiyle dijital kütüphanelerden bahsediliyor. Kütüphanelerin dijitalleşmesinin artıları ve eksileri nelerdir? 

Teknoloji hayatımıza çok büyük imkanlar getirdi. Kütüphanelerin dijitalleşmesi de, kitaba erişim adına son derece önemli gelişme. Ben birbirinin alternatifi olarak görmüyorum. Bazen dijital öne geçer, bazen diğeri… Sözgelimi, bir yolculuğa çıkarken binlerce kitabı sığdırdığınız bir flash disk’in alternatifi olabilir mi, kolilerce kitap yükü? Ya da kütüphanede, evinizde, sayfalarına dokunarak bir metnin başında geçirdiğiniz o keyifli zamanın alternatifi olabilir mi, soğuk bir tablete dokunmak. 

- ‘Yaşayan kütüphaneler’ için kütüphane bilincini arttırmaya yönelik neler yapabiliriz?

Kütüphane bilincini artırmanın yolu, insanoğlunun eğitime, gelişmeye açık melekelerini canlandırmaktan geçiyor. Sonuçta her şey ihtiyaçtan doğar. Kitapla hemhal olma ihtiyacını açığa çıkaracak bir eğitim sistemi ve bu ihtiyacı tatmin edecek, aurası olan, davetkar mekanlar tasarlamak durumundayız. İslam Medeniyeti’nin önemli edebiyatçılarından El Cahiz’in bir sözü var; ‘Kitap ölüleri konuşturur, dirilerin sözünü sana ulaştırır’ şeklinde. ‘Ölülerin’ ve ‘dirilerin’ sözüne kulak vermenin kıymetine inanan gençlerin sayısını artırmak, atılacak ilk adım olmalı.

KİTAPLA HEMHAL OLMA İHTİYACINI AÇIĞA ÇIKARACAK BİR EĞİTİM SİSTEMİ VE BU İHTİYACI TATMİN EDECEK, AURASI OLAN, DAVETKAR MEKANLAR TASARLAMAK DURUMUNDAYIZ.

ÇAĞLAR ARASI İLİŞKİ KURMALIYIZ

- İslam medeniyetinin çağlar önceki (Bağdat ve Endülüs’tekiler) görkemli kütüphanelerini bugün yeniden hayatımıza dahil edebilir miyiz? 

Her dönem kendi ruhunu yansıtır. Sözgelimi İskenderiye Kütüphanesi, İskenderiye limanına giren her gemiden kitapların indirilmesi ve hükümdarın emriyle hemen istinsah edilip, sonra limandaki görevliye teslim edilmesiyle zenginleşip, genişlemişti. Dolayısıyla bir kitabın ötesinde, bir çağın ruhudur o kütüphanenin taşıdığı. Bağdat, Endülüs de, referanslarımız arasında yer alıyor elbette. Ama bugün inşa ettiğimiz şey, neticede bugünün ürünüdür. Aslolan, raflarında papirüslerin, ruloların, çivi yazılı tabletlerin olduğu eski çağlar ile masalarının üzerinde elektronik tabletlerin bulunduğu bu çağ arasında ilişki kurulabilecek mekanlar inşa etmek. Özünde insanın ihtiyacı aynı. Mesela, İslam dünyasındaki ilk halk kütüphanesi olarak bilinen Musul Daru’l-ilm’i, 920’li yıllarda kurulmuş ve konferanslar, ders halkaları, sohbet toplantılarına evsahipliği yapmıştı. Hemen her ilim dalına ait önemli eserlerin bulunduğu kütüphanede ayrıca, ihtiyaç sahibi okuyuculara yemek veriliyor ve kağıt temin ediliyordu. Araştırmacı seyyahların ihtiyaçları karşılanıyordu. Tüm bunlar günümüze de ilham verebilir. Zaten vizyonunu çizdiğimiz kütüphane de bunları içermiyor mu? 

SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ BAŞLI BAŞINA BİR HAZİNE

- Yurt dışındaki kütüphaneleri de yakından takip ediyorsunuz. Sizce içerik anlamındaki zenginliğimizi nasıl kütüphanelerle kullanıma açmalıyız?

Dünyadaki belli başlı büyük kütüphaneleri gördüm. Öncelikle her biri marka olmuş ve milyonlarca kitaba evsahipliği yapan kuruluşlar. Ve aynı zamanda sadece bir kütüphane olmanın ötesine geçmiş yaşayan mekanlar. İşletme vizyonları son derece çarpıcı. Öte yandan çok tematik, butik kütüphaneler de var dünyada. Bunların her biri bize ilham verebilir. Türkiye’de, müthiş bir birikim var. Son derece özel kütüphanelerimiz var. Süleymaniye Kütüphanesi, 100 binden fazla eserle başlı başına bir hazine. Üsküdar’daki Hacı Selim Ağa Kütüphanesi gibi sevimli, nice asude mekan var. Keza Anadolu’da da çok sayıda tarihi kütüphanemiz var. Fakat uluslararası marka olmaya aday, bir kütüphane ne yazık ki yok. Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde inşaatı devam eden kütüphane, esasında bu vizyonla inşa ediliyor. İnşallah önümüzdeki yıl Ankara’da hizmete girecek.