İstanbul, Madrid, Tokyo... Dünyanın en büyük spor organizasyonu olimpiyatlar için 2020 adayı olan bu şehirlerden biri 7 Eylül 2013’te mutlu sona ulaşacak. Sonucun açıklanmasına bir yıldan daha az bir süre kalmışken hazırlıklar nasıl sürüyor, neler yapılıyor, İstanbul’un olimpiyatları alma şansı bu kez nedir? Bu soruların yanıtlarını almak için Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener’in kapısını çaldık. Göz hastalıkları profesörü, Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyesi, 2005’ten beri Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı olan Erdener, artısı ve eksisiyle İstanbul’un adaylık serüvenini anlattı...
-Londra’da düzenlenen olimpiyat oyunlarına tarihimizdeki en fazla sporcuyla katıldık. Nicelik vardı da ya nitelik?
Londra Olimpiyat Oyunları’na 114 sporcuyla katıldık. Sporcuların yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyordu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin kadının spordaki etkinliğini artırmak adına özel uygulamaları teşvik ettiği bir dönemde Türkiye, hem de bir İslam ülkesi olarak, çoğunluğu kadınların oluşturduğu takımla mücadele etti. Bugün 74 milyon nüfusa, çok genç, dinamik bir potansiyele sahip ülkemizin ne denli başarılı olduğunu ciddi sorgulamamız gerekir. Ben bu işi sorgularken iki farklı yaklaşım sergilemek istiyorum. Sporcu sayısı çok önemli. Çünkü biz 74 milyonluk spora önem veren, her türlü desteği sağlayan, sporla ilgili her konuda bizzat güçlü iradesini koyan, Londra Olimpiyat Oyunları açılışında tüm otoritelerle konuşan, Türk sporu adına her türlü garantiyi veren bir başbakana sahibiz. Böyle bir yapıdan bu sonuç çıkmamalı, çok daha fazla sayıda sporcumuz olimpiyatlar için katılma hakkı elde etmeli. Katıldığımız dallarda daha başarılı olunmalı. Bu da ancak ciddi planlamalar ve spor modelimizi geliştirmeyle mümkün olacak.
-Nasıl olacak, biraz açar mısınız?
Onun cevabını ben vermeyeyim sadece bir örnek söyleyeyim. Çok sayıda sporcuyla katılma hakkını elde eden ve çok sayıda madalya kazanan ülkeler ABD, Almanya, Rusya, Fransa, Çin, İngiltere, İtalya’ya bakalım. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok. Bunların spor modellerini gözden geçirelim, sonra oturup ‘Biz neyi eksik yapıyoruz’ diye düşünelim. Ben şu aşamada daha fazlasını söylemek istemiyorum. Mutlaka spor modelimizi sorgulamalıyız. Başarının ölçüsü çok sayıda sporcuyla katılıp çok sayıda madalya kazanmak. Objektif, ölçülebilir ölçü. Türkiye Olimpiyat Komitesi olarak tüm paydaşlarımızın katılımıyla hazırlanan stratejik planımız da buna yönelik atıfta bulunuyor.
-Peki o stratejik plan uygulanmazsa?
2016 ve sonrası için de aynı şeyleri konuşuyor oluruz diye düşünüyorum. Geçmiş olimpiyatların öncesi ve sonrasını arşivlerden bir değerlendirelim, benzer konuşmaları yaptığımız ortada.
-Ama bir şey değişti mi?
Değişen bir şey var mı, yok. Demek ki biz bir şeyleri değiştirmeliyiz. Dünyada sporda başarılı olmuş ülkeler neler yapıyor ona bakalım.
-Dertli misiniz?
Eee biraz tabii. 74 milyon nüfusun yarısı 30 yaşın altında. Çok dinamik yapımız var. Devletimiz spora çok destek oluyor. Ulusal federasyonlarımızın bütçeleri, sporda gelişmiş ülkelerin birçoğundaki federasyon bütçelerinden büyük. Mesela Türkiye Okçuluk Federasyonu, dünyada mevcut 150 federasyon içinde ilk 10’da yer alır.
Arkamızda başbakanımızın güçlü iradesi var
-Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi 1908’de kurulmuş. Ama bu ülke hala olimpiyatları alamadı. Bir çelişki yok mu?
Tabii ki birtakım çelişkiler var. İstanbul, daha önce dört kez aday oldu ve kaybetti. Bundan çıkarılmış dersler var. Bir kere adaylık süreci içinde ev ödevinizi iyi yapmanız, çok iyi bir ekiple çalışmanız gerekiyor. Şu an üç aday var 2020 için: İstanbul, Madrid ve Tokyo. İnanıyorum ki İstanbul en güçlü aday. İstanbul’un tek ciddi rakibi var, o da kendimiziz. Kendi iç organizasyonumuzda arzu ettiğimiz noktaya kolay gelemiyoruz, sıkıntı yaratıyor. Şu anda İstanbul işini çok iyi bilen 80-90 yabancı uzman ekiple çalışıyor. İstanbul, iyi bir adaylık dosyası verdi. 1 Ocak 2013 itibariyle adaylık kitabını vermek zorunda. Ama zaman kayıplarımız, birimler arasında koordinasyonda sorunlar var. Bunları gidermek zorundayız. Başbakanımız Londra’da Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Jacques Rogge ile görüşürken çok güzel bir söz söyledi: ‘Olimpiyat ateşi yıllardır benim yüreğimde yanıyor, ben bunu olimpiyat meşalesi olarak elimde taşımak istiyorum.’ Başbakan Erdoğan, İspanya Prensesi Sophia ile sohbet sırasında ‘Siz olimpiyat yaptınız, artık bizim hakkımız’ dedi. Başbakanımızın çok yüksek karizması, dünya liderleri arasında da çok saygın bir yeri var. Bunu görmekten mutluluk duydum. O yüzden 2020 için böylesine umutlu konuşuyorum.
GERÇEK BAŞARIYI ÖDÜLLENDİRELİM
-Sporculara verilen ödüllerde çok cömertiz.
Ne olur doğruları konuşalım, ödülde çok cömertiz sizin de dediğiniz gibi. Ödül verelim ama gerçek başarıyı ödüllendirelim. Ödül, örneğin olimpiyat başarısını getirmeli. Bazen sporculara yarışmaya katılmadan da ödül verebiliyoruz. Bu motivasyonu artırma yerine düşürücü etki yapabiliyor.
-Nasıl oluyor?
Bu konu çok hassas. Çünkü sporcularımızın önemli bir bölümü profesyonel değil, gerçekten koşulları zorlayarak çalışmalarını sürdürüyor. Ödül onlar açısından çok önemli ama dengeleri iyi bulmalıyız. Başarıyı hedefliyorsunuz, sporcu henüz yarışmadan ona bir ön ödül verirseniz onun hedefe ulaşmasında bir motivasyon kaybı ortaya çıkarabiliyor. Bunu olimpiyatlar için söylemiyorum. Burada madalya kazanan oyuncu çok iyi ödüllendirilmeli. Ama öncesinde o yolda yürürken bazı şampiyonalarda, bazı organizasyonlarda verdiğimiz ödül aşırıya kaçabiliyor.
-Siz Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı’sınız. 2020 olimpiyatlarını alacak mıyız, hedefi 12’den vuracak mıyız?
İstanbul 2020 adaylığında en şanslı kent. Bunu birçok veriyi dikkate alarak ifade ediyorum. İşin önemli yönü bizzat sayın başbakanımızın güçlü iradesini bu işin arkasına koyması. Çok iyi bir ekip çalışması yürütüyoruz. Bir kente oy verilirken nelere bakıldığını, nelerin amaçlandığını bilen biriyim.
-Ya alamazsak, ne olacak?
İşin o boyutunu bu kampanya içinde hiç konuşmuyoruz.
-Alamadığımızı farz edelim?
Sonuçta İstanbul’u tanıtmaya devam ediyorsunuz, insanlar bu süreçte bu şehre geliyor.
Gizli ankette halkın desteği yüzde 75 Tokyo'da Yüzde 43
-İstanbul’un adaylık konsepti nedir?
Genç nüfusumuz ve İstanbul’da yapılacak olimpiyatların ülkeye, gençliğe, İstanbul halkına bırakacağı miras. Tabii ki İstanbul kültürlerin birleştiği bir kent, dünya coğrafyasında yükselen bir değer, herkesin gelmek istediği bir şehir. Doğal güzellikleriyle dünyanın ender kentlerinden biri. Ayrıca altyapı yatırımlarıyla hızla modernleşen ve birçok sorunun hızla çözüldüğü bir kent.
-İstanbul’un temel sorunlarından biri ulaşım. Trafikten dolayı eve gidemiyoruz, olimpiyat başladığında neler olacağını düşünemiyoruz.
Gelecek yıl demiryolu ulaşımını sağlayacak Marmaray açılıyor. İki yıl içinde kara ulaşımını sağlayacak ikinci tüpün açılması planlanıyor. Bunlar bizim argüman olarak kullandığımız temel projeler. Akabinde üçüncü köprü ihalesi yapıldı. 2020 öncesi bunlar devam eden projeler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl bir buçuk milyar dolara yakın ulaşıma yatırım yapıyor. Yabancı uzmanların hayretle karşıladıkları TOKİ’miz var. Bunların hepsi birleştiğinde 2020 adaylığında bir güç olarak ortaya çıkarıyor. Olimpiyat köyüne en uzak yarışma mahali otobüsle 30-35 dakika uzaklıkta olacak.
-Olimpiyat Köyü, Olimpiyat Stadı’nın orada mı olacak?
Evet orası kullanılacak, bugünün koşullarına göre revize edilecek.
-Madrid ve Tokyo için de çalışılıyor bu arada. Onlar da boş durmuyorlar.
Tabii ki boş durmuyorlar. Herkes kendine göre güçlü, herkes kazanmak istiyor. Ben de diyorum ki en yüksek şans İstanbul’da.
-Toplum nasıl bakıyor?
İstanbul 2020 adaylığıyla ilgili bizim yaptırdığımız ankette halkın verdiği destek yüzde 83. Uluslar arası Olimpiyat Komitesi’nin bu yıl yaptığı kendi anketinde ise yüzde 75. Bu oran Tokyo’da yüzde 43. Tokyo Belediye Başkanı, Tokyo halka sitem etti.