19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Terapistin sessizliği

Terapist kendimizi keşif yolunda bizim için karanlık olan yerlere ışık tutan bir rehberdir ve sessizlik bu açıdan terapinin en işlevsel aletidir. Sessizlik iç sesimize yaklaşmamızı sağlar. Sadece sessiz ve güvenli bir ortamda kendimizi duymaya yaklaşabiliriz.

MELEK ARSLANBENZER9 Eylül 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
 Terapistin sessizliği

Psikoterapi hakkında en çok söylenen olumsuzlamalardan birisi terapistin hiçbir şey söylemediğine dairdir. “O kadar para veriyoruz ağzını açıp tek cümle etmiyor” denir genelde. Bir şey verdiğimizde haklı olarak karşılığını hemen ve somut bir şekilde görmek isteriz. 

Terapiye gelmek maddi manevi emek gerektirir bunun karşılığında bir şey beklemek elbette doğaldır. Fakat terapistin sessiz kalmayı seçmesinin danışanın kazancını arttıracağı niyeyse pek düşünülmez. Halbuki terapistler danışanların karşısında sessiz kalabilmek için yıllar süren eğitimlerden geçerler. Sessizliğe dayanmak danışan için olduğu gibi kimi zaman terapist için de zordur. Terapistin sessiz kalabilmesi için öncelikle kendi iç dünyasını tanıyor olması ve kendi süreçleriyle asgari düzeyde çalışmış olması gerekir. 

Sessizliğin terapide ne anlama geldiğinden biraz bahsedersek belki terapiye gitmeyi isteyen ya da bu “önyargı” sebebiyle terapiden geri duran kişilerin alacakları faydanın artmasını sağlayabiliriz. Terapistin işlevi ilk ve öncelikli olarak kişinin iç dünyasını anlamaya yardımcı olmaktır ve bunun yolu da asla danışana akıl vermek değildir. Terapist kendimizi keşif yolunda bizim için karanlık olan yerlere ışık tutan bir rehberdir. Sessizlik bu açıdan terapinin en işlevsel aletidir. Sessizlik iç sesimize yaklaşmamızı sağlar. Sadece sessiz ve güvenli bir ortamda kendimizi duymaya yaklaşabiliriz. Hele ki çocukluğunda buna hiç izin verilmemiş bireylersek başlangıçta bunun nasıl yapılabileceğine dair bir fikrimiz bile olmayabilir. Bazı danışanlarımdan “iç sesini duymak mı, ben mi ne düşünüyorum, nasıl hissediyorum, insan bunu nasıl anlar ki” şeklinde ifadeler duyduğum olur. Bu acıklı bir hikâyedir. İnsanın kendine yabancılaşmasının hikâyesi.

BAĞIMSIZLIĞIMIZI KAZANMAK

Dünya edebiyatının önemli baş yapıtlarından olan İlahi Komedya’da Dante’ye rehberlik eden Romalı şair Vergilius’un da Dante’nin ne yapacağını bütünüyle dikte etmediğini yalnızca yol arkadaşlığı yaptığını görürüz. Dante önemli ve kritik kararları alırken kendi başınadır. Yüzleşmeleri Romalı şairin rehberliğinde kendisi gerçekleştirir. Bu anlamda dünya kurulduğundan bu yana kişiler, kimi zaman rehberlere ihtiyaç duysalar da seçimlerinin sorumlukları kendilerine aittir. Bunun adı özgürlüktür. Bu özgürlüğe hata yapmak, bedel ödemek de dahil. Kişi varlığını bu sayede hisseder. 

Kararlar alırken kendimizle yüzleşirken sessizliğe ihtiyaç duyarız ki kendimizi duyabilelim. Başka sesleri duymaya çalışırsak asla hakiki bir tatmine erişemeyiz. Başka sesleri duymaya odaklıysak eksiklik ve yarım kalmışlık hissi yaşarız. Her insan karar verme, sorumluluk alma ve kendi üzerine düşünebilme kabiliyetiyle donatılmıştır. Bu yetilerin zaman içerisinde tıpkı bir bitkinin toprağında yetişmesi, çiçek açması gibi gelişmesini bekleriz. İşgale uğramış ya da ihmal edilmiş çocuklarda bu potansiyeller açığa çıkamaz. Ebeveynler kendi kaygı, korku, yetersizlikleri ve beklentileriyle çocuklarını özgür bırakmaktan korkarlar ve onların kararlarına güvenmezler. Her şeyi kontrol etmeye çalışırlar. Çoğu kez çok iyi niyetli gibi görünen bu tutum çocukların yetişkin olma potansiyellerini felce uğratır. 

Doğduğumuz ana kadar bizim hakkımızda cinsiyetimizden, doğacağımız güne, fiziksel özelliklerimize kadar, karar veremeyen ebeveynler ne hikmetse doğduğumuz andan itibaren her şeyimizi belirlemek isteyeceklerdir. Bu oldukça ilginç ve üzerine çokça düşünülmesi gereken bir durumdur. Çocuğu bizden bağımsız, farklı bir şahsiyet olarak algılayamamak; bizimkilerden farklı özelliklerinin olduğunu fark edip kabul edememek. 

SEÇİM YAPIP BEDEL ÖDEMEK

Terapi odasındaki sessizlik bu anlamda oldukça kritiktir. Bu sessizlik sayesinde zaman içinde kişi kendi özerk varlığını hissedebilir ve o varlığın seçimlerine saygı duyup sorumluluğunu alabilir hale gelebilir. 

Bugüne kadar herkes ne yapmamız gerektiğini söyledi bu sayede alacağımız kararlarda, duygularımızı yatıştırmak konusunda hep bir ötekine muhtaç hissettik. Yalnız kalma kapasitemiz gelişmedi. Bu hissiyatla terapistin karşısına oturduğumuzda otomatik olarak bize ne yapmamız gerektiğini söylemesini bekledik. Oysa terapi odası gücümüzü, yeterliklerimizi ve sınırlarımızı keşfedeceğimiz ve kabul edeceğimiz yerdir. Bunun için terapistin konuşmasından ziyade danışanın kendini bulabileceği ve dönüştürebileceği güvenli ve mahrem ortamı sağlaması önemlidir. Tıpkı bir çocukla kurduğumuz ilişki gibi. Ona sürekli ne yapması gerektiğini söylüyorsak çocuk hayat boyu kendisine ne yapması gerektiğini söyleyecek kişiler arar çocuğun seçim yapmasına ve yaptığı seçimin bedelini ödemesine izin verirsek hayat sorumluluğunu almayı öğrenir. 

YETİŞKİNLİĞE DAVET

Terapi bizi yetişkin olmaya davet eder. Bu yolda yürümenin kapısını aralar, terapist burada sadece bizimle yürüyecek yol arkadaşıdır, sorumluluğu bizden alacak kişi değildir. Bu anlamda sessizlik kişinin iç dünyasındaki pek çok olumlu olumsuz sesin aktive olmasını sağlar. Savunmalarımız yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Böylelikle terapist gözetiminde ve güvenli bir ortamda iç alemimizde bazen coşku dolu ve keyifli bazen zorlayıcı bir gezintiye çıkıp kendimizi keşfederiz. Bu keşif zorlu tarafları olmakla birlikte nihai olarak iyileşmeyi ve tamamlanmayı getirir. 

KENDİMİZE SESSİZLİK AYNASINDAN BAKMAK

Sessizlik sayesinde geçmiş yaşantılarımız canlanır ve iç dünyamızla çalışma fırsatımız doğar. Sessizlik danışan için bir çeşit ayna işlevi görür, kendi iç dünyasını bu aynaya yansıtabilir. Bu sayede dışarıdan kendisini görmeyi ve kendi üzerine düşünmeyi deneyimler. Bu deneyim iyileşmenin en temel parçasıdır. Kendimizi dışarıdan gördüğümüzde objektif bir bakış açısıyla yorum yapabiliriz. Gerçek değerimizi tayin edebilir, kendimizi algılama biçimimizle dış gerçeklik arasındaki farkı kapatabiliriz. Terapistin sessizliği şefkat dolu, empatik, anlayışlı, kapsayıcı, sınırları belirlidir ve bu yüzden güvenlidir. Bu güvenli alanda iç dünyanızın derinliklerinde keşfe çıkarsınız. Terapistin görevi istediğiniz kadar derinliğe sizinle birlikte dalmaktır. Nereye ne kadar gideceğinize siz karar verirsiniz. Terapist gideceğiniz yerden sizi alıkoymayacak kadar donanımlı, önden giderek sizi çekiştirmeyecek kadar anlayışlı ve sabırlı olmalıdır.