Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, 28 Şubat 1997'deki MGK tutanakları üzerinde yaptığı inceleme sonucunda hazırlanan tutanakta, Cumhurbaşkanı'nın ilk sözü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı'na verdiği bildirildi.
Tutanakta yer verilen konuşmalar şöyle:
"Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller: İrtica yeni bir olay değildir. Senelerin birikimi olan bir olaydır. Buna da müsaade etmek mümkün değildir. Cumhuriyetin tüm niteliklerini değiştirmek asla mümkün olmayacaktır. Anayasa'yı değiştirmek mümkün değildir. Bu hükümet, icraatıyla bu hassasiyet içinde olmuştur. Bizim isteğimiz hem laik hem demokrat bir Türkiye'dir. Çare demokrasidedir. Bizim gayretimiz bunun içindir. Kanunlara aykırı bir durum varsa biz bunu uygularız. Dıştan müdahaleler varsa (İran gibi) bunun da gereği yapılır, yapılmıştır da. Tırmanışa geçmeden. Eğitim reformu gündeme gelecek ve 8 yıllık temel eğitim Meclis'e gönderilecektir. Dinin siyasallaşmasını yanlış buluyorum. Bunu hep söyledik. Din hiçkimsenin uhtesinde değildir. Bunun üzerinden oy avcılığı yapmak ülkeyi böler. Bu arada laikliği de dini de partizanlaştırmamalıyız. Mezhepler üzerinden de partizanlık yapılmamalıdır. Özet olarak, bu uzun senelerin birikimi olan bir olaydır. Bir anda, zecri tedbirlerle çözülmesi ters tepki yaratır. Bu konudaki çözümleri zaman zaman kurulda gündeme getirmek lazımdır. Bu konunun basın bildirisi uygun bir şekilde hazırlanmalıdır."
"İçişleri Bakanı Meral Akşener: Biz İçişleri Bakanlığı olarak, yeni atanan emniyet müdürlerini bu konularda bilgilendirdik ve gereken talimatları verdik. Aynı şekilde gelecek haftalarda da valilerle de bir toplantı yapıp dikkatlerini tekrar çekeceğiz ve Bakanlık olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri yapacağız ve konuyu hassasiyetle, dikkatle takip edeceğiz."
"Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan: İrtica konusunda tedbirler alınırken samimi dindar kesim incitilmemelidir. Ortaöğretimde din ve ahlak ders programları gözden geçirilmeli, devlet idarecileri tarafsız ve dikkatli olmalı, adli ve idari reformlar yapılmalıdır."
-Cumhurbaşkanı Demirel'in sözleri
Tutanakta, "Sayın Cumhurbaşkanının, bu toplantıda, dosyamızdaki yargılama konusuyla ilgili yaptığı konuşma şu şekildedir" denilerek, şunlar kaydedildi:
"678 sayılı Din ve Vicdan Hürriyeti Hakkındaki Kanun da dinin siyasete alet edilmesini önlemek için çıkarılmıştır. 1982 Anayasası'nın dibacesinde kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı vurgulanarak, yine dinin siyasete alet edilemeyeceği belirtilmektedir. Şimdi bu takdimde Genelkurmay'ın iddiası çok önemli bir beyandır. İrticanın, Cumhuriyet'in kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Bu çok önemli bir husustur. Devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. Genelkurmay Başkanlığı takdiminde tedbirler de sıralanıyor. Nedir bunlar? Savcılar ve hakimler kanunları eksiksiz ve istismarsız uygulamalıdır. İnkılap Kanunları, Anayasa'nın 174. maddesindeki kanunlar uygulanmalıdır. 8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır. Şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. O da kamuoyunda Kuran Kursları, İmam Hatip Okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı."
-Askerler ne dedi?
"Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya: Yasalar bilerek ihlal ediliyor. Bu cesareti de partili milletvekilleri, belediye başkanlarının hareketlerinden alıyorlar. Bunlara mani olmak için öncelikle hukuk uygulanmalı, partililerin söylemleri ile eylemleri aynı olmalıdır. Bu elimdeki kitapta Sayın Erbakan'ın cihatla ilgili ifadeleri var. Buna göre parti toplantılarına gitmek cihat, zekatı partiye vermek cihat, partiye yardım etmek cihat."
"Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman: Biz AB'ye girecek kadar çağdaş mıyız? Hiçkimse rejimin garantisi, laikliğin garantisi olamaz. Bu ancak Anayasa'nın bu konudaki maddelerini koruyabilirsek geçerlidir. Yarın birileri gelip bu maddeleri değiştirir. Bunun garantisi olmaz."
"Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal: Ben muhafazakar sayılacak bir aileden geliyorum. Kendime göre Müslüman olduğumu sanıyorum. Ancak bu olanları gördükçe kendi kendime "Acaba ben Müslüman mıyım?" diye sormak geliyor içimden. Şüpheye düşüyorum. Türk halkı Müslüman olanlar ve olmayanlar diye bölünmek isteniyor."
tutanağa göre, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın, "Laiklik ilkesinin bozulması Ezanın Türkçe okunmasından vazgeçilmesiyle başladı. Benim hala kulaklarımdadır, Ezanın Türkçe okunurken duyduğum huşu ve heyecan. Demokratik sistem dışında arayışlar daima kaos olmuştur. 556 sayılı kanunda din istismarı yapmak vatana ihanet olarak kabul edilmiştir. Laiklik anlayışı budur laiklik olmazsa demokrasi olmaz. Din istismarına son vermek lazım Anayasanın 24. maddesi bu konuda bağlayıcı. Sonra herkesin uyması gereken kanunlar var. Bunların uygulanması sağlanmalıdır. Bugün karşılaştığımız bu olaylar küçümsenerek tedbir almakta geç kalınmamalıdır. PKK hareketi de 1984 yılında yeni başladığında küçük görüldü. Bugünlere gelindi. Şeriat şimdi küçük görülmemeli eğitim ve öğretim Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş, devletin kontrolünde olmalı" dedi.
28 Şubat Davası'nı gören Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasına giren belgede, Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın şu ifadeleri yer alıyor:
"Bu takdim hazırlanırken benim tespit ettiğim maksat şu idi. Anayasalı rejimi işleterek demokrasiye sahip çıkmak. Çalışmamın maksadı budur. Demokratik sistem dışında arayışlar daima kaos olmuştur. 556 sayılı kanunda din istismarı yapmak vatana ihanet olarak kabul edilmiştir. Laiklik anlayışı budur laiklik olmazsa demokrasi olmaz. Laiklik ilkesinin bozulması Ezanın Türkçe okunmasından vazgeçilmesiyle başladı. Benim hala kulaklarımdadır, Ezanın Türkçe okunurken duyduğum huşu ve heyecan. Yasaların adil uygulanmaması halkın ahlakını bozar, ahlaksız insanın dini olmaz. Bir cezaevine müdür atanacak, bir milletvekili birisine tavassut ediyor. Adamın sicili bozuk, Bakanlık uygun görmüyor. Milletvekili diretiyor, bu kişinin abdestinde ve namazında olduğunu söylüyor, adamın tayini oluyor. Din istismarına son vermek lazım Anayasanın 24. maddesi bu konuda bağlayıcı. Sonra herkesin uyması gereken kanunlar var. Bunların uygulanması sağlanmalıdır. Bugün karşılaştığımız bu olaylar küçümsenerek tedbir almakta geç kalınmamalıdır. PKK hareketi de 1984 yılında yeni başladığında küçük görüldü. Bugünlere gelindi.
Şeriat şimdi küçük görülmemeli eğitim ve öğretim Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş, devletin kontrolünde olmalı. Bakın şu elimdeki fotoğraf normal Anadolu insanının kıyafetini gösteriyor. Benim çocukluğumda bizim evin avlusunda çekilmiş. Şu fotoğraf da bugün İstanbul sokaklarında çekilmiş. 'Siyah çarşaflı kadınları gösteriyor'. Aradan geçen zaman içindeki farkı göstermesi açısından önemli. Ben 1961 ihtilalinin olacağını 1965 (Tarih bu şekilde yazılmıştır) yılında üsteğmen iken hissetmiştim. O zamanki gelişmeler bana bunu hissettirmişti. 1972 muhtırasından önce de ben Kurmay Binbaşı iken bunun olacağını tahmin ediyordum. 1982 öncesi olaylardan da neticesini tahmin ediyordum. Çünkü biz bunları en alt kademeden itibaren, bölükten taburdan itibaren aldığımız raporlardan çıkarıyoruz bütün bunlar toplanıyor ve bir netice çıkarılıyor. Bugün bazı dedikodular çıkarılıyor, benim Kuvvet Komutanları ile aramda anlaşmazlık olduğu yolunda. Silahlı Kuvvetler emir komuta birliği içinde olayları değerlendiriyor ve buraya getiriyor. Bunlara çare bulmak lazım, ülke güvenliği ve selameti açısından bu şarttır."
-Erbakan: "Demokrasi ve lalikliği korumak için tedbirleri almalıyız"-
Tutanağa göre dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan da şöyle konuştu:
"Önce Sayın komutanların samimi ifadeleri ve bu takdimleri hazırlayan MİT Müsteşarlığı, Genelkurmay temsilcilerine çok teşekkür ediyorum. Burada herşeyi açık kalplilikle yüz yüze konuşma fırsatını bulduk, çok faydalı oldu. Şimdi dünya daha çok dine önem vermeye başladı. Önceki devirlerdeki materyalist anlayış yerini yavaş yavaş güçlü manevi anlayışlara bırakıyor. Bu açıkça görülüyor. Laiklik müslümanlığa en uygun bir kuraldır. Bizim yapmamız gereken şey insanlara aydın, çağdaş müslümanlığı öğretmektir. Çocuk müslüman oldukça, dinini öğrendikçe, vatanını devletini daha çok sever. Bazı insanlar dini istismar ederek devlete karşı geliyorlar. Bu konuda tedbirler alırken işin aslına inmek lazım, halk bir şeye karar vermişse ona güvenmeliyiz, onun kararına saygı duymalıyız. Yoksa halk partisi zihniyeti, laikliği din düşmanlığı anlayışı hakim olur. Gerçek laiklik nedir? 1949 yılında kabul edilen kanunda yazılı. Konuya ilim ve akıl ile yaklaşılmış. Yobaz zihniyetten ülke zarar görür. Demokrasi ve lalikliği korumak için tedbirleri almalıyız. Bunun için insanlara dinini öğretirken vatanı milleti demokrasiyi, devleti sevecek insan yetiştirmeliyiz. Ancak bugünkü basının baskısıyla bu tedbirlerin alınması zor. Görüyorsunuz bu Hükümetin ekonomik alanda aldığı tedbirlerle ulaştığı başarılar gözle görülür hale geldi. (Bu konuda kartlara çizilmiş ekonomik göstergeleri ifade eden grafikler gösterildi) Şimdi bugün burada bunları görüştük. Dışarıda buradan çıkacak kararları bekleyen basın mensupları var. Bunlar bu konuyu iyice abarttılar. Bunun için basına verilecek bildiriyi dikkatle hazırlayalım. Millete, Avrupa'da, dışarıda endişe uyandıracak bir hava vermeyelim."
-Erbakan: "Bu konuların üzerine gitmek lazım"-
Tutanakta, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yeniden söz alarak şunları söylediği kaydedildi:
"Kadın haklarından vazgeçmemek önemli çağdaşlık laik demokrasiyle olur. Şeriat, laliklik konusunda kavram kargaşası mevcut buna mani olmak lazım. Bu arada laikliği de siyasallaştırmamak, bazı gruplara mal etmemek lazım. Netice olarak din üzerinden değil, hizmet üzerinden siyaset yapılmalıdır. Biz Hükümet olarak çıkardığımız kanun ve kararnamelerde Hükümet protokolüne uyduk laiklik aleyhine hiçbir kanun ve kararname çıkarmadık."
Tutanakta, "Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli oramiral Güven Erkaya'nın ikinci kez söz alarak, 'Sincan Belediye Başkanına parti sahip çıkıyor, Milli Eğitim Bakanlığı Ukrayna'da laikliğe aykırı kitap dağıtıyor. Bayanlara para karşılığı tesettürlü kıyafet giydirilip Atatürk Bulvarında dolaştırılıyor. (BB. bu hanımın ismini ve adresini verebilir misiniz) belki olabilir eğer isterse' dediği, bu konuşmaya Başbakan'ın 'bu konuların üzerine gitmek lazım' şeklinde cevap verdiği, Deniz Kuvvetleri Komutanının konuşmasına devamla, 'Bu konularda savcılara suç duyurusunda bulunmaz lazım savcılar kendiliğinden harekete geçmek lazım, milletvekilleri ve belediye başkanları şeriatı övüyor şeriat din demektir diyorlar' şeklinde konuştuğu görülmüştür. Başbakan'ın bu konuşmaya 'Evet, bu konuların üzerine gitmek lazım' şeklinde cevap verdiği görülmüştür" ifadeleri yer aldı.
-"Hükümetler Allah'ın yeryüzünde temsilcisi olmadığına göre demokrasi dinle nasıl bağdaşacak"-
Hava Kuvvetleri Komutanı emekli orgeneral Ahmet Çörekçi'nin de, "Teokratik düzende herşey Allah'ın emirlerine göre yürütülür. Demokrasilerde ise yürütme erki hükümettir. Hükümetler Allah'ın yeryüzünde temsilcisi olmadığına göre demokrasi dinle nasıl bağdaşacak" ifadeleri tutanağa yansıdı.
Tutanağa göre, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiller, üçüncü kez söz alarak; "Şeriat deyince Anadoluda din anlaşılıyor. Onun için bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Bizim uygulamamız Medeni kanun, çağdaş hukuk" diye konuştu.
-Erbakan : "Bunu bizim önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz"
Tutanağın son bölümünde ise toplantıya ilişkin şu ifadeler yer aldı:
"Bu konuşmanın ardından sayın Cumhurbaşkanının, 'Burada tartışılan konu siyasi değil, güvenlik siyasetidir, güvenliğe ilişkin tehditlerdir. Siyasi yer, Bakanlar kuruludur. Şimdi bu konu yeterlice tartışılmıştır. Önce basın bildirisini mi kararlaştıralım yoksa kararı mı?' diyerek sorduğu; Başbakan'ın 'Basın bildirisini önce okuyalım, kararlaştıralım' dediği sonra basın bildirisinin okunduğu, herhangi bir itiraz olmaması üzerine taslak olarak hazırlanan kurul kararının da okunduğu, bunun üzerine Başbakan'ın 'Şimdi 9 saatlik yoğun bir çalışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olarak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz onun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım' dediği, Genelkurmay Başkanı'nın ise 'Bunu 10 dakikada tamamlarız, yarına kalmasına gerek yok' biçiminde cevap verdiği, bu kez Başbakan'ın 'Bu gibi şeyler ayaküstü olacak işler değil, biz bunu bizim önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz. Onun için bunu yarın inceleyelim' dediği; son olarak sayın Cumhurbaşkanı'nın 'Biz bunu yarına bırakalım, metin üzerinde bazı rütuşlar da yapmak mümkün. İmam Hatip okulları ve Kur'an kursları kapatılıyor imajını da yaratmayalım. Bu gibi yerleri Genel Sekreter yeniden düzenleyip yarın Genelkurmay Başkanı ve Başbakan ile görüşür ve neticelendirirsiniz. Bunu öyle yapalım' diyerek toplantıyı kapattığı, toplantının 23:54'te sona erdiği, bu toplantıyla ilgili tutanağın Hava Orgeneral Genel Sekreter İlhan Kılıç tarafından imzalandığı ve tutanağın toplam 29 sayfadan oluştuğu görülmüştür.
Bu tutanak, Mahkememizin yetkilendirmesi üzerine Naip Hakim olarak tarafımızdan MGK Genel Sekreterliği tarafından gönderilen dosyanın Mahkememiz dosyasıyla ilgili bölümlerin okunması sonucunda düzenlenip imza altına alınmıştır."