Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Katar Emiri’nin eşiyle birlikte Gazze’ye yaptığı ziyareti çok olumlu bulduğunu belirterek kendisinin de Gazze yönetimini ziyaret etmek istediğini söyledi. Erdoğan, “Ben de belli bir süre sonra Gazze yönetimi ile karşılıklı bir mutabakat içinde Gazze’yi ziyaret etmek istiyorum böyle bir planım da var” dedi.
Erdoğan, Berlin ziyaretinden dönüşünde gazetecilerin Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptıkları ortak basın toplantısına dair “Merkel ile bugüne kadar bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz en en rahat, Türkiye açısından en başarılı basın toplantısı izlenimi edindik, doğru mu?” sorusuna, şu cevabı verdi: “Daha pozitif gördüm en azından bazı talimatları birlikte bakanlarımıza verdik. Bölücü terör örgütü ile ilgili olarak ve vize konusunda... Bunun dışında Türk-Alman Üniversitesi’nin Türkiye’de ve muadilinin Almanya’da yapılması ile ilgili olarak. Biz İstanbul’da yer tahsisi edeceğiz, parayı onlar verecek ve onlar inşa edecek.”
Suriye’deki hassasiyetin artırılması için Almanya’nın Çin ve Rusya ile olan iyi ilişkilerini kullanacağına dair bir izlenim veren ortak basın açıklamasıyla ilgili olarak da Başbakan Erdoğan, “Merkel’in bu konuyu Çin ve Rusya ile görüştüğünü, görüşmelerin de devam edeceğini söylediğini” belirtti. “Bizim de yoğun görüşmelerimiz var, Bakü’de (İran Cumhurbaşkanı Mahmud) Ahmedinejad’la temaslarımız oldu, bir hafta önce de yardımcısı ile görüşmüştük. Ayrıca (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin Türkiye’ye gelmeden Merkel’in bu çerçevede bir telefon trafiği oluştracağını düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı ile hemfikiriz
CHP’nin alternatif 29 Ekim kutlaması sırasında polis barikatının kaldırılması üzerine başlatılan “yönetimde çift başlılık” yakıştırmasıyla ilgili net konuştu. Erdoğan, “Sayın Cumhurbaşkanı doğru söylüyor, aynı fikirdeyiz. Düşüncelerimiz aynı. Cumhurbaşkanı ile aynı şeyleri söylemişiz. Demek ki bir çift başlılık yok. Herhangi bir fikir ayrılığı yok bu konuda” dedi. Gül, önceki gün yaptığı açıklamada, “Ülke idaresinde çift başlılık söz konusu değildir. Hepimizir yetki ve görevleri bellidir. Yanlış anlamalara fırsat vermememiz gerekir” demişti.
Seçilme yaşı 18 olmalı
Seçilme yaşının 18’e değil de 21’e indirilmesi önerisine nasıl baktığı sorusuna Erdoğan şu cevabı verdi: “İlla üniversite bitirmek gerekmiyor milletvekili seçilmek için. Her siyasete soyunan illa parlamentoya girecek diye bir şart da yok. Siyaset yapılabilecek belediye meclisleri var mesela. Neden seçilme yaşı ile ilgili böyle bir düzenlemeye gidiyoruz? İnsanımıza özgüven gelsin, insan unsuru daha fazla öne çıksın diye.”
Anayasaya azami müşterek
Yerel seçimlerin öne alınması konusunda Erdoğan, “Biz bu konudaki samimi düşüncelerimizi Bahçeli’nin de desteği ile pekiştirmiştik. Ama CHP sözünde durmadı. Demek ki MHP’den de bizden de fire oldu. Beklediğimiz sayıyı tutturamadık. Şimdi biz Kızılcahamam’da konuyu tekrar görüşeceğiz. Pazar günü yapacağım sonuç konuşmasında kararımızı açıklayacağım” dedi. Yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili olarak da “Doğrusu benim umudum her geçen gün azalıyor. Buna rağmen bu konuda kararlı ve azimli bir biçimde süreci devam ettirmek gerektiğini düşünüyorum ve arkadaşlarıma hep bunu söylüyorum. Masadan kaçmak yok. Yeni bir anayasa konusundaki tavrımız net. Burada ‘azami müşterek’ sağlayabilmek önemli. Dikkat edin asgari müşterek değil, azami müşterek. İlla dört parti bir araya gelsin diye bir şey de yok. Eğer CHP gelirse CHP ile yaparız, MHP gelirse onunla yaparız. Önemli olan azami müşterek. Yeter ki yamalı bohça olmasın. Yeni bir anayasa olsun” diye konuştu.
İsrail’e normalleşme için ‘3’te 3’ü anımsattı
Erdoğan-Merkel görüşmesinin başlıklarından biri de İsrail-Türkiye ilişkileriydi. Erdoğan “Konuyu Merkel’in açtığını ve İsrail-Türkiye ilişkilerinin daha iyi bir noktaya taşınması konusunda ricada bulunduğunu” ifade etti ve şöyle konuştu: “Oradan biz İsrail-Filistin konusuna da girdik. Bizim 9 şehidimiz üstü örtülecek bir konu değildir. İsrail normalleşme istiyorsa her zaman söylediğimiz üç şartımız var. Özür dileyecek, tazminatı ödeyecek, ambargoyu kaldıracak. Bu üç madde yerine gelmediği sürece İsrail’le normalleşmemiz mümkün değil, bunu da Sayın Merkel’e yineledik. Bu konuda Sayın Netanyahu çok ilginç kişileri devreye sokuyor. Bunlarla görüşmeler yaptık. Kendilerine de ben bu üç başlığı söyledim, üçte üç olacak dedim ve ‘ambargo kalsa da özür ve tazminatta uzlaşılsa’ gibi seçeneklere açık olmadığımızı da gayet net ifade ettim.
Katar Emiri’nin ziyareti çok olumlu
Biz Filistin’de insanlığın açık hava hapishanesinde tutulmasına razı değiliz. Bizzat gittim gördüm o hali. Küresel barış istiyorsak -ki Amerika’nın tezi budur- gelin bu işi çözelim.” “Gazze’yi ziyaret etmek gibi bir düşünceniz var mı” sorusuna ise, “Katar Emri’nin Gazze’ye girişini çok olumlu buldum. Üstelik hanımı ile beraber gitti. Hatta kendisini arayıp tebrik etmeyi düşündüm. Bayram araya girdi. Ben de belli bir süre sonra Gazze yönetimi ile karşılıklı bir mutabakat içinde Gazze’yi ziyaret etmek istiyorum böyle bir planım da var. Gazze yönetimini vurgulamak lazım çünkü Mahmud Abbas ile bu işi konuştuğunuzda o sıcak bakmıyor ama ben kendisine beraber Gazze’ye gidelim teklifini de yaptım. O da sıcak bakmıştı” şeklinde cevap verdi.
ESAD HAYAL ALEMİNDE
Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın ne zaman gideceği konusunda bir öngörüsü olup olmadığı sorusu üzerine ise Erdoğan şunları söyledi: “Esad kendini bir hayal aleminde hissediyor. Bu yüzden ben bu işi kotarırım diyor. Ama siyasi tarihe baktığımız zaman hiçbir siyasi iktidar halka rağmen kalıcı olamaz. Suriye halkı muhalif cephe olarak hiçbir gücü olmamasına rağmen 20 aydır direnişini sürdürüyor. Bir çok yer muhaliflerin kontrolü altına geçmiş. Rejimin elindeki tek güç uçaklardır, helikopterlerdir; bunlarla vuruyor. En son artık herhalde ona güveniyor, füzeleri, kimyasalları kullanırım diyor. Böyle bir ruh hali var. Ona da insanlığın müsaade etmesi mümkün değil. Bazı ülkeler de Esad’ın bu silahlara güvendiğini söylüyor. Rusya da kimyasal silahlara müsaade edemeyeceğini belirtti. Biz Almanlarla şunu da konuştuk. Siz de biz de NATO ülkesiyiz. Burada bizimle ilgili sıkıntı aynı zamanda NATO’nun sıkıntısıdır. Buradaki hassasiyetinizi gündemde tutmanız lazım, yaklaşımlarınızı buna göre daha ileri dereceye taşımanız lazım.”
ERDOĞAN’DAN DÜNYAYA MESAJ
Sarkozyli yıllar AB için kayıptır
Başbakan Erdoğan’ın iki günlük Almanya seyahati AB konusunda önemli mesajların verildiği bir seyahat oldu. Almanya ve Fransa’daki lider değişiminin Türkiye’nin müzakere sürecine bakışını olumlu bir yöne doğru evrilmesini sağlamış gibi görünüyordu. Bu çerçevede sorulan, “Merkel’in 2013’teki Türkiye ziyaretiyle AB ilişkileri yeni bir ivme kazanır mı” sorusuna Erdoğan şöyle cevap verdi: “Beklentimiz o yönde. Dışişleri tarafından belirlenmiş bir tarih var, 25 Şubat, fevkalade bir durum olmazsa Angela Merkel o tarihte Türkiye’yi ziyaret edecek. Ondan önce 30 Kasım’da Almanya ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanları bir araya gelecek. İki ülke arasında Stratejik Konsey gibi bir şey oluşturmak istiyoruz ve o tarihten sonra gerçekleşecek olan Merkel’in ziyareti ile de bu ilişkileri zirveye taşıyalım istiyoruz.
MERKEL AB TAVRI OLUMLU
AB konusunda da Merkel’in tavır ve hareketlerini önceki dönemlere oranla çok daha olumlu gördüm. Dikkat edildiyse yaptığımız ortak basın toplantısında, Türkiye ve imtiyazlı ortaklık meselesini üstüne basa basa vurgulamadı, savunmadı, es geçti oysa daha önce sıklıkla bu seçeneği vurgulamıştı. Çünkü artık önceki Fransa yok. Bu anlamda (Fransa Cumhurbaşkanı François) Hollande’ın gelişi de önemli. Hollande’ın tavrını ziyareti sırasında daha net göreceğiz. Hollande bir Sarkozy değil. Kendisiyle Meksika’da görüşmelerimiz de daha olumlu geçmişti. Mesela biz eski Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve eski Almanya Başbakanı Schröder ile üçlü olarak oturup Türkiye hakkında konuşabiliyorduk. Sarkozy ile olan süreç kötü geçti. Aynı partiden olmalarına rağmen Sarkozy, Chrirac ile aynı olumlu çizgide hiç yaklaşmadı. Chirac çok daha olumlu yaklaştı. Sarkozy ile hiç mesafe alamadık, Türkiye’ye karşı hiç pozitif olmadı, o yıllar kayıp yıllar oldu resmen. Ve AB de Sarkozy ile beraber çok şey kaybetti. Hiç olumlu bir yaklaşım içinde olmadı ve AB o dönemde kan kaybetti. AB’nin bugün geldiği nokta da onunla ilgili. Bugün Almanya’nın ekonomik durumu AB üyesi ülkeler içinde en iyisi. Çok iyi bir noktada. Ama İspanya, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerden pek çok kişi, emeğin serbest dolaşımı olduğu için, çalışmak için Almanya’ya gelmeye başladılar. Gelme diyemezsin. Çünkü egemenlik yok.”
TÜRKİYE-AB İLANİHAYE BEKLEMEZ
“Türkiye AB’yi ne zamana kadar bekleyebilir” sorusu üzerine ise Başbakan şu değerlendirmeyi yaptı: “Şu anda AB’ye üye 27 ülkenin yarıdan fazlasından çok daha uygunuz AB müktesebatına. Bize çok farklı engeller çıkarıyorlar. Bir defa AB müktesebatına göre Kıbrıs diye bir ülke yok. Kıbrıs dediğiniz yerin ortasından yeşil hat geçiyor, bu ne demek? BM orada demek. Böyle bir yönetimi sen devlet diye Kıbrıs adıyla AB’ye alıyorsun. Nitekim Schröder, ‘Bu konuda Türklere yapılan şey ahlaksızlıktır’ demişti. ‘Merkel ise ‘Güney Kıbrıs’ın alınması hataydı’ demişti. Dahası 50 yıl bekletiyorsun kapıda. Bu elbette hep böyle gitmez. Bir noktada artık AB Türkiye’yi kaybeder. Ben boşuna demedim Putin’e. Kamuoyu önünde söyledim, ‘Niye giriyorsunuz AB’ye’ diye takıldığında ‘Siz Şangay Beşlisi’ne alın, biz de çıkalım’ dedim.”
SURİYE IRAK GİBİ OLMAZ
Erdoğan’a sorulan sorulardan biri de son günlerde gelen PYD ve Özgür Suriye Ordusu arasına çatışma olduğu haberleriyle ilgiliydi. “Bunun Türkiye için sonuçları nasıl olur” sorusu yöneltildi. Başbakan Erdoğan, “Şu andaki durum Irak’taki gibi değil; Suriye farklı noktada. Irak gibi olacağına ihtimal vermiyorum. Kaldı ki biz de Türkiye olarak Irak senaryosunu çok iyi biliyoruz ama burada böyle senaryonun oynanmasına müsaade edemeyiz. Bunu Barzani’ye de söyledik. Orada artık farklı gelişmeler olabilir farklı adımlar atılabilir dedik, bunu bilmesini istedik. Barzani ise böyle bir şey olmadığını, olamayacağını, hatta PYD’nin PKK olmadığını anlatmaya çalıştı bize. Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz dedik” cevabını verdi.