MEDYA PATRONLARI VE YÖNETİCİLERİ 28 ŞUBAT’IN MAĞDURLARINI İNANDIRAMADI
DARBE ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu’na bilgi veren medya patronları ve gazete yöneticileri özeleştiri yapmaktan çok siyasileri suçlayan ifadeler kullanması postmodern darbe sürecinin mağdurlarını kızdırdı. “Medya olmasaydı 28 Şubat gerçekleşmezdi” diyen mağdurlar, süreçten sorumlu olan herkesin yargılanmasını istiyor.
Basın ve televizyonlar darbeye zemin hazırladı, lojistiğini yaptı
Tansu Çiller’in Başdanışmanı Hüseyin Kocabıyık: Gerçekleri söylemiyorlar bir kere. Dinç Bilgin daha dürüst ve basiretli tutum takınıyor. Ama Aydın Doğan, kibirli, kendisini üstün ve kusursuz gören tavrını devam ettiriyor. Sanki biz ve koskoca toplum 28 Şubat’ı hiç yaşamamış gibi, Hürriyet gazetesi ve onun yazarlarının, arşivlerdeki yazıları, manşetleri durmuyormuş gibi, kendisine imparator denmiyor gibi, pijama ile başbakan karşılamamış gibi, hükümet yıkıp hükümet kurmuyormuş gibi bir ifade verdi. Komisyonun onun karşısındaki tutumunu tasvip etmedim. Diyor ki; ‘Devletten bir kuruş almadım’. El insaf. Aydın Doğan nizam vermeye devam ediyor. Yazarlarının yaptıkları bir darbeye zemin hazırlamak ve lojistik sağlamak. Doğan şöyle diyor; ‘Erbakan tankın üzerine çıksa bu olmazdı’. Bu ahlaksızca bir düşünce. Demokrasiye karşı girişimlere direnmek medyanın görevidir. Sen direnmediğin gibi darbelerin lojistiğini yaptın.
O dönemin yayınları baz alınarak bizler mağdur edildik
Başörtüsü nedeniyle sınıftan atılan Nuray Canan Bezirgan: Zaten her şey biliniyor ama her şeyi itiraf etmelerine gerek yok. O gazetelerin arşivleri her şeyi açıklıyor. İfadelerine göre olayın seyrinin değişmesi çok mantıklı değil. O dönemin yayınları baz alınarak biz mağdur edildik. Ve o kişiler de haberlerle ilgili yargılanmalılar.
Gazeteler televizyonlar destek vermese 28 Şubat gerçekleşmezdi
MÜSİAD eski Başkanı Ömer Bolat: O dönemde Batı dünyası REFAHYOL Hükümeti’nin gitmesini istiyordu. İçerideki sermaye kesimi, medya ve askeri kesim... Yoğun bir psikolojik harekat yürütüldü. Medya destek vermemiş olsa, bu iş başarılamazdı. Bugün patronlar ‘Biz bir şey yapmadık’ diyorlar ama medya o dönemde hükümeti yıkmak için kurulan koalisyonun büyük ortağı idi. Bu koalisyonda asker de vardı, yargı da vardı, sermaye de vardı ve sarı STK’lar da. O dönem yapılan haberler sermayeye yönelik bilinçli haberlerdir. Amaç da; rakip gördükleri Anadolu sermayesinin büyümesini engellemek, müteşebbis inanç sahiplerinin önünü kesmek, daha çok çıkar elde etmektir. 28 Şubat’ta kurulan şirketler, alınan krediler batık olarak ülkemize hesap ödetti. Bunun arkasında da medya vardı. Hala o darbeci kafa devam ediyor medya patronlarında.
Medya eliyle hem benim hem benimle iş yapanın sermaye kaybı oldu
İpek Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Arslan: Anadolulu işadamları için medyada önemli kampanyalar vardı. O dönemde geleceği parlak bir paşa da katıldığı için ‘Batı Çalışma Grubu tarafından fişlenen İpek Mobilya’ya nasıl oluyor da bir paşa açılışa gidiyor’ diye çarşaf çarşaf haber yapıldı. Medya eliyle bir sermaye kaybımız oldu. Hem benim, hem de benimle iş yapan diğer kesimlerin oldu. Bir bayimiz bizden 15 kamyon mal alırken, ‘Bu adam gidici mallar bende kalsın’ düşüncesi ile 60 kamyon mal çekti fabrikadan. Yirmi yıl emek verdiğim en kalifiye işçilerim iş yerimden çeşitli düşüncelerle ayrıldı. Bin 200 olan çalışan sayım 400’e böyle böyle düşürüldü. İşadamları hakkındaki dedikodu haberler vasıtası ile aldı yürüdü. Ben o dönem, medya marifeti ile batırılıp köyümüze nasıl dönmediğimizi düşünüyorum. Demek ki biz de hırs yapıp ayakta kalmışız.
28 Şubat sürecinde medya dördüncü değil birinci kuvvetti
28 Şubat döneminde görevden alınan Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız: Medya olmasaydı bu sonuçlar doğmazdı. Dördüncü kuvvet diyorlar o dönem birinci kuvvetti. Medyanın tutumu o dönem hükümeti yıktı. O dönem yapılan haberler olmasa kimse toplumda gerginlikten, darbeden bahsedemez. Asansörde rastladığım bir kadın kollarını teslim olma vaziyetinde kaldırıp geri geri ürkerek kaçmıştı. O kadının titreyişini unutamıyorum. Televizyonlarda günlerce beni nasıl bir propagandayla izlediyse. Medyanın tesiri. Günlerce canavar gibi gösterildiğimiz yayınlar yapıldı. İstedikleri kadar ‘biz gazetecilik yaptık, görevimizi yaptık’ desinler. 45 gün hiç kesintisiz gazetede manşet olduk, televizyonlarda birinci haber olduk. Türkiye’de kim bu şekilde haber oluyor? Bugün de gazetecilik yapılıyor. Medyaya ve o gün yaşadıklarımıza dair TBMM’de söyleyecek çok sözümüz var.
Refahyol’u yıkma kararını atina’daki toplantıda aldılar
Refah Partisi Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç: Bu medya patronlarının önemli kısmı o günkü askeri cuntaya yardım ve yataklık yapan insanlar. Onların sadece Meclis’te yaptıkları açıklamayla bu işin üstü örtülemez. Kendilerini, aradan bunca zaman geçmiştir, dürüst olmaya davet ediyorum. Genelkurmay Genel Sekreteri ile Genelkurmay 2. Başkanı’yla birlikte çalışıyordu. O günkü gazete manşetleri bunun örneğidir. 28 Şubat’tan önce Atina’da yaptıkları toplantı var. Atina’da REFAHYOL Hükümeti’ni yıkmaya karar veriyorlar, TÜSİAD’ın öncülüğünde. Ondan sonra onu uygulamaya koyuyorlar ve o uygulamada inisiyatif askerde. Şimdi de çıkıp ‘biz bu işin içinde yoktuk’ diyorlar. Savcılık hem bu açıklamaları hem de önündeki belgeleri değerlendirecek.
O dönem Gazetecilikten daha başka bir şeyler yaptılar
Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu: 28 Şubat’ta bizzat görev almış gazeteciler ve gazete patronları belli. 28 Şubat’ın bir ayağı asker, bir ayağı gazetecidir. Bunlarla ilgili savcıların elinde belgelerin olduğunu tahmin ediyorum. 28 Şubat’ta rol alan bir çok gazetecinin uluslararası gazeteci dernek ve federasyonlarına da üye olduğunu görürsünüz. Bu kişilerle ilgili yaptırım uygulandığı zaman uluslararası alanda ‘Türkiye’de dikta’ gibi iddiaları gündeme getirecekler. ‘Bu gazeteciler alınmasın’ diye çok ciddi psikolojik harekat uygulanıyor. Biz bu medya ayağını sorgulamazsak ‘Türkiye bir daha darbe yaşamaz’ diyemiyorum. O medya patronları Komisyon’da gülünç derecede kendilerini halkı çıkarmaya çalışıyor. Medya gazetecilikten başka bir şey yaptı.
Medya Patronları gerçeklerle hala yüzleşmek istemiyor
28 Şubat’ta Askeri Başsavcılıktan emekli edilen Reşat Petek: Aydın Doğan’ın beyanları 28 Şubat gerçekleriyle örtüşmüyor. Biliniyor ki 28 Şubat sadece BÇG’nin kendi içindeki veya asker içindeki bir yapılanma değil, bunun medya ayağı var, siyaset ayağı var, işçi-işveren sendikalarının desteği var. Özellikle de medyanın öne çıktığı bir gerçek. Atılan manşetler, ‘ismini açıklamak istemeyen bir askeri yetkili’ manşetleri, açık olarak oluşturulmak istenen psikolojik harekatın payandası, dayanağı olmuş durumdaydı. Bunun çok önemli bir kesiminin patronu Aydın Doğan’dır. Gerçeklerle yüzleşmek istemediği doğruları beyan etmediğini görüyorum Aydın Doğan’ın.
Manşetler ve dönemin kudretli komutanları, patronların aksini söylüyor
TBMM Darbe ve Muhtıra Araştırmaları Komisyonu’na bilgi veren 28 Şubat Medyasının patronları ve yayın yönetmenleri, yapılanların gazetecilik çerçevesi içinde olduğunu, askerlerden emir almadıklarını ve askerlerle irtibatlarının da olmadığını savundu. Ancak o dönemde ekranlara taşınan görüntüler, atılan manşetler bu ifadelerle çelişiyor. Rejimin ve laikliğin elden gittiği kampanyası, sürekli manşetlere taşınan meçhul generaller ve seçilmiş iktidarı aşağılayan manşetler 28 Şubat’ın zeminini oluşturdu. Öyle ki medyanın bu tutumu 28 Şubat sürerken dönemin genelkurmay başkanından övgü aldı.
-Komisyon’da medya patronları ve yöneticileri 28 Şubat’taki rollerini inkar etseler de dönemin kudretli generallerinden Nejet Eslen medyayla ilişkilerini şöyle anlatmıştı: “Ben birçok gazeteciyi çok güzel kullandım. İstediğim haberleri yazdırdım. Yazdırdığım haberler ordunun lehine, siyasetçilerin aleyhine idi. Söz konusu vatansa gazeteci de kullanılır siyasetçi de.”
-Harp Akademileri’nde düzenlenen bir gecede Çevik Bir gazetecilere; “Siz ve biz. Asker ve medya bu işi birlikte başardık. Çok da iyi yaptık” dedi.
-Erol Özkasnak ve Kurmay Kıdemli Yüzbaşı M. İhsan Tavazar imzalı 28 Şubat sürecinde kendileriyle çalışan 40 üst düzey gazetecinin isminin yeraldığı 8 Haziran 1998 tarihli “Basınla Temas” başlıklı belge: “Söz konusu basın mensuplarına, bu çalışmalarında gösterdikleri işbirliğinden ve vermiş oldukları hizmetlerden dolayı takdir ve teşekkürlerimi bildiren mektuplar yazılacaktır.”
Sadece Mehmet Ali Birand itiraf etti
TBMM Komisyonu’na ifade veren medya sahipleri ve gazeteciler içinde sadece Mehmet Ali Birand, askerleri “kışkırttıklarını” itiraf etti. Birand şunları söyledi: “28 Şubat’ta herkes darbelere çanak tuttu. Askerleri medya olarak biz kışkırttık. Gerçi askerler de kışkırtılmaya hazırdı. Keşke o zaman askerler ‘iktidar devrilmeli’ dedikleri zaman dik dursaydık. Medyası, sivil toplum örgütleri ve yüksek bürokrasi suç işledik. Tek bir kişi ‘ben suç işlemedim’ diyemez.”
28 Şubat’ın gazete patronları yargılansın
GAZETECİ Ali Bayramoğlu, 28 Şubat’ın medya ayağını oluşturan aktörlerin de yargılanması gerektiğini belirterek şöyle dedi: “Burada örneğin askerin hazırlamış olduğu bir ‘Andıç’ var. Bilerek, onun niyetini ve hedefini birlikte tasarlayarak iş tutanların orada yargılanması lazım. Bunu yapan kişiler olduğunu biliyorum.”