Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesi için gittiği Brüksel'de, devlet ve hükümet başkanlarıyla önemli görüşmeler yaptı.
En kritik görüşme ise ABD Başkanı Joe Biden ile gerçekleşti. İlk kez yüz yüze gerçekleşen görüşmede, Türkiye ile ABD arasındaki görüş ayrılıkları, yapıcı bir yaklaşımla ele alındı.
Erdoğan görüşmeyi, "son derece yararlı ve samimi" olarak niteledi, önümüzdeki dönemde iş birliğinin artırılacağını kaydetti.
Terörle mücadele görüşmenin öncelikli başlıklardandı. Washington yönetiminin terör örgütü PKK/YPG'ye silah desteğinden duyulan rahatsızlık bir kez daha vurgulandı.
İki liderin görüşmesinde Türkiye'nin Afganistan'daki rolü de gündeme geldi. Erdoğan, Ankara'nın önerisini ABD'li mevkidaşına iletti.
Erdoğan ile Biden görüşmesinde iki ülke arasında diyalog kanallarının etkin bir şekilde kullanılması konusunda mutabakata varıldı.
Mevcut istişare mekanizmalarının yeniden canlandırılması gerektiğinin altı çizildi.
S-400 konusu da toplantıda konuşulan konular arasında yer aldı. Erdoğan, S-400'le ilgili düşüncelerinin daha önce neyse, aynı düşünceyi Biden'a ifade ettiğini söyledi.
SETA Brüksel Koordinatörü Doç. Dr. Talha Köse ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan-Biden görüşmesini TRT Haber'e değerlendirdi.
Görüşme ve NATO Zirvesini bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini belirten Köse, pandemi nedeniyle liderlerin uzun süre bir araya gelemediğini, liderler arasındaki soğukluğun da diplomasiyi farklı bir mecraya kaydırdığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bire bir ilişkilerde, bire bir diplomaside çok iyi olduğunu bildiklerini ifade eden Köse, "Özellikle en içinden çıkılmaz konularda, en içinden çıkılmaz problemlerde karşısındaki muhataplarla daha etkili bir diplomasi yapıyor." diye konuştu.
NATO Zirvesinde yapılan görüşmelerde, Biden'ın görüştüğü tek liderin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu dile getiren Köse, şunları söyledi:
"Bu kendi başına çok önemli bir şey. Son derece iyi hazırlanmış bir gündemde ikili görüşme yaptılar 45 dakika civarında. Ondan sonra bir 40 dakika civarında da heyetler arası görüşme yapıldı. Daha önceki görüşmelerle bir arada düşünüldüğünde son derece olumlu, yapıcı bir formatta geçti. Dışarıya verilen mesajlar, dışarıya verilen fotoğraflar bunu teyit eder nitelikteydi. Dışarıya sızan herhangi olumsuz bir haber veya yorum da olmadı. İki liderin verdiği görüntü, Cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasında, görüşmesinde bulunduğu yer ve vermiş olduğu mesajlar çok önemliydi."
Köse, NATO Genel Sekreterinin de yine Türkiye ile ilgili açıklamalarının, nihai metinde Türkiye'nin yer alma şeklinin bütün bu zirvenin Türkiye açısından başarılı olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Uzun süredir Türkiye'nin batıdan koptuğuna dair, Türkiye'nin Avrupa'dan koptuğuna dair çeşitli söylemler olduğunu hatırlatan Köse, "Bu toplantıda gördük ki NATO içerisinde Türkiye çok merkezi bir role sahip. Türkiyesiz bu kurgu kolay kolay oluşturulamıyor. Bütün bu görüşmelerde aslında diğer liderlerin de görüşme yapmak istediği liderlerin başında Cumhurbaşkanımız geliyordu. Bu da önemli. Sadece Biden'la değil, Merkel'le, Johnson'la, Macron'la, Miçotakis'le görüşmeler yapıldı. Bu açıdan son derece verimli geçti. Bu toplantının pandemi döneminden sonra yapılan önemli bir toplantı olması da diplomasinin normale dönüşü açısından değerliydi." dedi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın ise, "Son 5-6 yıllık sürece baktığımızda maalesef Türk-Amerikan ilişkilerinde kronik bir hastalık olduğunu söyleyebiliriz. Onun düzelip düzelmeyeceğine yönelik ne tür bir sinyal vereceğine dair bize aslında bu toplantılar öğretici bir kanal oluşturacaktı. Bunu değerlendirirken bence bu perspektiften bakmalıyız." diye konuştu.
Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen meselelerden bahsedilebileceğini belirten Yalçın, tek bir oturumda bunlara dair teker teker çözümler bulmanın mümkün olmadığını belirtti.
"Özellikle Amerikalıların PYD/PKK ve FETÖ gibi konularda takındıkları tavır düşünüldüğünde bunun tersine çevrilmesinin çok kolay olmayacağını hepimiz zaten biliyorduk. Somut bazı meseleler üzerinden ilerleme sağlanabilir. Halkbank davası gibi, S-400'ler gibi, F-35'ler gibi daha teknik konularda bir anlaşmayı getirebilir. Bu anlaşmaları yapabilmek uzun vadeli bir planlama çerçevesinde mümkün olacak. Zaten toplantıdan çıkan genel olarak, ilkesel olarak da söylenen şey bu. Yeni bir sayfa açmaya çalışmak, Türk-Amerikan ilişkilerini krizli görüntüden kurtarmak, krizli görüntü yerine daha iş birliği kanallarını açık tutmak...
Bundan sonra nereye gideceği, nasıl ilerleyeceği, tarafların bu süreç içerisinde atılacağı adımlarla belirlenecek. Yani toplantı aslında 'Türk-Amerikan ilişkilerinde iki tarafın da artık birbirimize sorun çıkarmasak iyi olur, bu sorunları en azından kapatmaya, önemsiz sorunları masadan teker teker çekmeye çalışırsak iyi olur' gibi bir yaklaşım çıktığını söyleyebilirim."
Afganistan meselesinin Amerika'nın ve Avrupalı ülkeler için önemli bir mesele olduğunu aktaran Talha Köse, Afganistan dosyasının çok önemli olduğunu, terörle mücadele söyleminin önemli bir köşe taşı olduğunu vurguladı.
"Buradaki güvenlik sağlanmadan NATO'nun, ABD'nin buradan çekilmesi öngörülüyor. Dolayısıyla aslında ciddi bir başarısızlık söz konusu. Bu başarısızlığın önemli konularından bir tanesi de Taliban'ın burada mesafe kazanmış olması. Şimdi en azından uluslararası aktörlerin Afganistan'da varlığı, istikrarı, Afganistan'daki bu Kabil Havaalanının korunması önemli bir dosyaydı.
Türkiye gerçekten aslında hem NATO'nun biraz da oradaki itibarını kurtaracak şekilde bir sorumluluk almaya karar verdi. Oradaki taraflarla, Afganistan'daki bütün aktörlerle, Pakistan'la görüşerek bir yandan da NATO üyesi diğer ülkelerle görüşerek bu konuda inisiyatif alabileceğini ortaya koydu. Türkiye'nin bu açıdan bir yandan Afganistan ve Pakistan'la iş birliğini devam ettirerek, bir yandan da Kabil'deki yerel aktörlerle iş birliğine devam ederek böyle bir sorumluluk alma inisiyatifi göstermesi önemliydi. "
Hasan Basri Yalçın ise, şunları söyledi:
"Afganistan'dan Libya'ya kadar, Polonya'dan Suriye'ye kadar devasa bir coğrafyayı düşündüğünüzde bu coğrafyada en etkin NATO aktörünün kim olduğunu biliyoruz. Türkiye'den başka bu coğrafyada etkinlik gösterebilen, NATO'nun beklentilerine uygun hareket edebilen, NATO'nun beklentilerini yerine getirebilecek bir aktör görünmüyor. Dolayısıyla Türkiye, bütün bu ülkelerin dikkatle izlediği, Türkiye'ye göre pozisyon aldıkları ülke.
Bu müzakereler kaçınılmazdı. Bu bölgelerde etkinliğini artırdıktan sonra her biriyle çok rahat müzakere yapabilir hale geldi. O müzakereler çerçevesinde ilişkilerin yine Amerika'yla olduğu gibi biraz daha az krizli hale getirmek için uğraşılacağını tahmin ediyorum."