Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanlığı tarafından 1-2 Temmuz'da düzenlenen Prespa Diyalog Forumu'na katılan Kaymakcı, söz konusu forum ve Türkiye'nin forumda ilettiği mesajlar hakkında basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu.
Antalya Diplomasi Forumu'ndan 2 hafta sonra Ohri'ye gelip Prespa Diyalog Forumu'na katıldıklarını anlatan Kaymakcı, bu kapsamda Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği bütünleşme sürecinin ele alındığını ifade etti.
Bazı ülke ve çevrelerin "Batı Balkanlar" ifadesini kullandığına işaret eden Kaymakcı, "Türkiye de bir Balkan ülkesi. Ancak Batı Balkanlar, Doğu Balkanlar, Güney, Kuzey Balkanlar diye bir kavram esasında yok. Güneydoğu Avrupa'dan bahsetmek daha doğru olur. Dolayısıyla Türkiye'nin samimi arzusu tüm Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesidir. Türkiye bölgeye yönelik olarak istikrarlaştırıcı, bölgeyi kalkındıran bir ülke." dedi.
Türkiye'nin aynı zamanda AB üyelik sürecini ilerletmek isteyen bir ülke olduğunun altını çizen Kaymakcı, "Aday ülkeler arasında 7 tane potansiyel aday, aday ve müzakere eden aday ülke var. Bu ülkeler arasında ayırım yapılmaması gerektiğini savunuyor, aynı zamanda aday ülkelerin üyelik süreçlerinin sürecin başında ulusal çıkarlar uğruna, ki bu çıkarlar büyük ölçüde Avrupa'nın genel çıkarlarına da aykırı; dolayısıyla ulusal çıkarlar uğruna üyelik müzakere süreçlerinin engellenmesine karşı. Çünkü bu tür blokajlar aday ülkelerde reform sürecini azaltıyor. Yani reform heyecanını azaltıyor. Avrupa Birliği açısından da aslında zayıf bir durum. Çünkü Avrupa Birliği de aday ülkeleri gerekli ölçüde kucaklayamıyor. Dolayısıyla bir kısır döngü içine giriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa ve büyük Avrupa Birliği'nin genel çıkarlarının düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Kaymakcı, "Güvenlikten savunmaya, enerjiden ticarete, turizmden dış politikaya ve aynı zamanda birçok etniği, birçok dini barındıran Avrupa'da jeopolitik bir Avrupa Birliği oluşturabilmek için tüm aday ülkelerin üyelik süreçlerinin hızlandırılması lazım, üye ülkelerin teşvik edilmesi lazım. Sürecin sonunda eğer Avrupa Birliği'nin genel çıkarlarına aykırı bir durum söz konusuysa o zaman tabii ki isteyen ülke veto hakkı kullanabilir. Ancak sürecin başında veto koymak diyaloğu engelliyor. Diyalog güvensizliğe neden oluyor, güvensizlik çatışmalara neden oluyor ve birçok sorunun çözümlenmesini daha da zor hale getiriyor." diye konuştu.
Forum kapsamında bu tür mesajlar verdiklerini anlatan Kaymakcı, "Aynı zamanda Avrupa Birliği'nin Kıbrıs konusunda da tutarlı olması gerektiğini söyledik. Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin tutulması da çok önemli. Dolayısıyla Avrupa Birliği bir üye ülkenin tamamen ulusal çıkarları uğruna Avrupa'da, örneğin Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki iş birliğini frenlememelidir. Bu iki taraf için de büyük kayıptır. Dolayısıyla biz herkesi kapsayan, herkesi kucaklayan ve ortak Avrupa evini birlikte oluşturacak bir süreç bekliyoruz." dedi.
Avrupa Birliği'nin bu konuda Avrupa'nın genel ve büyük çıkarlarını düşünerek aday ülkeleri reform sürecinde teşvik etmesi gerektiğini dile getiren Kaymakcı, "Tabii ki aday ülkeler Avrupa Birliği müktesebatı temelinde temel kriterleri yerine getirmek durumunda. Bu konuda aday ülkelerin hiçbir çekincesi yok. Ancak işin içine bazı üye ülkelerin tamamen ulusal menfaatleri uğruna veto koyması girince süreç gördüğümüz gibi bir çıkmaza giriyor. Birkaç aday ülkenin üyelik süreci yıllarca frenlendi." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin üyelik sürecinin gereksiz ve siyasi nedenlerle tıkanmış durumda olduğuna işaret eden Kaymakcı, şunları kaydetti:
"Aynı zamanda bakıyoruz Arnavutluk gibi, Kuzey Makedonya gibi yıllardır aday ülkelerin hala üyelik müzakerelerine başlatılmaması bu ülkelerdeki heyecanı azaltıyor. Aynı şekilde Sırbistan, Karadağ'ın müzakere sürecinde daha hızlı ilerleyememeleri diğer ülkeler için de iyi bir mesaj olmuyor. Çünkü burada tamamen ülkelerin performansına bakılmalı, teknik kriterlere bakılmalı. Bu yapıldığı takdirde hem aday ülkeler Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşacak hem de Avrupa Birliği'ne aday ülkeler birlikte hareket ederek Avrupa kıtasını dünyada önemli ve küresel bir aktör haline getirebilecektir. Dolayısıyla biz hep bunu vurguladık. Türkiye Avrupa açısından temel bir direktir. Bu direğin iyi kullanılması lazım. Dolayısıyla Avrupa üçgeninin en sağlam direklerinden biri Türkiye'dir. Bunun iyi değerlendirilmesi lazım. Çünkü bu ortak Avrupa evinin çıkarına da olacaktır."