Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nca bilgisine başvurulan Hürriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Komisyon üyesi BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder arasında ilginç bir diyalog yaşandı. Meclis tutanaklarına da geçen o diyalog şöyle:
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İzniniz olursa bir küçük anekdotla Ertuğrul Bey’in bu anlattıklarını özetlemek istiyorum ve onun ardından bir değerlendirme yapacağım.
Köyün birinde bir şeytan -rivayet bu ya- işte bir ağacın dibinde oturuyormuş. Bir kadın inekten süt sağıyor, buzağı da bir ağaçta bağlı. Şeytan bir müddet bu manzarayı seyretmiş, sonra kalkmış buzağın ipini biraz gevşetmiş. Buzağı o gevşeyen iple saldırmış, kendisinin hakkı olan bir kovaya sağlıyor diye. Kovaya hamle edince kova devrilmiş. Kova devrilince gelin sinirlenmiş, elindeki sopa parçası ile buzağıya vurmuş. İnek buzağıya bu muameleyi görünce geline bir çifte atmış, gelin cansız yere düşmüş. Kayınbabası o sırada hadiseyi görünce evden çifteyi almış, ineği vurmuş. Oğlan gelmiş , bakmış ki karısı cansız yerde yatıyor, babasının elinde de bir tüfek, kanlar içinde kadın . o da silahı çekmiş, kendi babasını vurmuş. Sonra meseleyi öğrenince dayanamamış, kendi kafasına sıkmış. Bütün bu olanları şeytana yükleyenlere ‘’Ya, ben bir şey yapmadım ki’’ demiş ‘’Birazcık buzağının ipini gevşettim.’’ Şimdi, basının…
ERTUĞRUL ÖZKÖK – Şimdi, ben şeytan mıyım, buzağı mıyım, ip miyim dana mıyım tam çıkaramadım yani.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu basının, bizim… biz bir bilinci oluşturmayı şey ederken sizin savunmanız yani ‘’Biz bir şey yapmadık, ipi biraz gevşettik‘’ ten ibaret kaldı. Gerçekten öyle bir girift ilişkiler ağı ki ilkesel tutum, sizin yeni döneme ilişkin değerlendirmeniz ve benim bu siyasi dönemdeki, basın üzerindeki baskılar hakkında fikirlerim birçok yerinden örtüşüyor ve bunu da açık olarak yazan, söyleyen, Meclis kürsüsünde de dile getiren birisiyim. Fakat bir ilkesellik göremedik bu anlamda, en azından ben kendi adıma göremedim çünkü kendinize yönetilen şeylerde başka kriterlerde tepkiler verdiniz ama söz konusu olan roller biraz değiştiğinde bu ilkesellik aklınıza geliyor gibi, bu da çok yaygın bir tutum.
Ben, yine bir son soru, belki değerlendirme yapmanıza bir fırsat olarak gerçek bir son söz söylemek isterseniz bu mekanizmaların demokratik bir işleve hizmet etmesi için basının nelerden uzak durması lazım, kamusal alanda ne tür Meclisin yapabileceği varsa- düzenlemelerin yapılması lazım diye sorayım, teşekkür edeyim.
BAŞKAN – İsterseniz ben de tamamlayayım, hiç olmazsa hepsi…
ERTUĞRUL ÖZKÖK – İsterseniz şuna cevap vereyim çünkü unutuyorum sonra soruların cevaplarını şey yapıyorum , soruları unutuyorum .
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
ERTUĞRUL ÖZKÖK – Sayın Önder, anlattığınız hikayenin neresindeyim, çeşitli yerlerinde miyim onu bilemiyorum tabii yani çünkü bana şeytanda dediler, inekte dediler, aptal da dediler, odun da, her şey dendi bana.