Kürt aydını Ümit Fırat’tan sonra yazar Muhsin Kızılkaya’da PKK’nın talimatı ve BDP’nin öncülüğünde “Abdullah Öcalan’a özgürlük, ana dilde eğitim ve savunma” talepleriyle başlatılan cezaevlerindeki açlık grevlerine tepki geldi. “30 yıldır çözülememiş ülkenin en büyük siyasi sorunu açlık grevi yapmakla çözülür mü?” diye soran Kızılkaya, “Üstelik hükümet taleplerin karşılanacağını bildirmişken bu yapılır mı? Eğer Kürtçe savunma 700 gencin ölümü ile gelecekse bu azapla kim yaşar? BDP, ‘Talepler karşılanıncaya kadar devam’ diyerek vicdansızlık yapıyor” dedi. İnsanların açlıktan ölmesinin çok korkunç olduğunu dile getiren Kızılkaya, bu şekilde kazanılacak bir hakkı Kürtlerin kabul etmeyeceğini söyleyerek şu çarpıcı tespitlerde bulundu:
Siyasi talep için açlık grevi olmaz
“Siyasi bir takım talepler için açlık grevini anlamıyorum. Türkiye’de eskiden de açlık grevleri oldu. Ama onlar mahkumların hapishane koşullarına yönelik grevlerdi. Bunu anlayabilirsin. Desteklemezsin ama anlaşılabilir. Fakat bugün açlık grevi ile büyük bir siyasi kazanım elde edilmeye çalışıyor. Bu mümkün müdür? Ülkenin gidişatı üzerine meseleler varsa, o mesele 30 yıldır sürdürülen silahlı mücadele sonucu çözülememişse, o çözümü insanların açlığı ile çözmek mantıklı değil. 30 yıldır çözülememiş ülkenin en büyük siyasi sorunu açlık grevi yapmakla çözülür mü? Üstelik hükümet taleplerin karşılanacağını bildirmişken bu yapılır mı? Açlık grevi ile siyasi talep olmaz. Bir grup dinci insan ‘Türkiye’ye şeriat gelmeden açlık grevini bitirmeyiz’ deyip greve başlasa sonlandırmak için şeriat mı gelecek? Bu işe destek verenler neden mantıklı olmuyorlar. Elbette ana dilde eğitim ve savunma hakkı en temel haktır. Kürtler mutlaka bu haklarına sahip olacaklar. Fakat böyle mi sahip olacaklar. Emin olun bir grup Hintli açlık grevi yapsaydı ve onların ölümü ile Gandhi özgürlüğe sahip olsa idi Gandhi de kendini öldürürdü. Eğer Kürtçe savunma 700 gencin ölümü ile gelecekse bu azapla kim yaşar? Kürtler bunu kabul eder mi, bunu destekleyeler bir düşünsünler.
Demirtaş’ın talebi mantıklı değil ki
Adalet Bakanı’nın dediği gibi, ‘Biz de biraz susma orucuna girelim.’ Bizim hayatımız açlık grevi ile tehlikede değil, ama o insanlarınki tehlikede. Onların aileleri var, yakınları var, çocukları var. Onların da durumunu düşünmek lazım. Her gün bu konuyu ulu orta konuşmak da doğru değil. Zaten hükümet bunun çözümüne yönelik adımları atacağını ilan etmedi mi? Hatip Dicle Kürtçe savunma yapmadı mı mahkemede? Yargı reformu yapılacağı söylenmiyor mu? Yeni anayasa hazırlanmıyor mu? Gencecik 700 insanın canı ile siyaset yapmaya ne gerek duyuluyor anlamıyorum. O zaman ortam da geriliyor, Başbakan da sert söylemler kullanıyor. Demirtaş’ın dediği gibi ‘Mehmet Öcalan’ı görüşmeye göndermeyin Öcalan’ı buraya getirin’ demek mantıklı bir talep değil ki. Yani Öcalan’ı devlet onlara on yıl boyunca getirmez ise kaç bin Kürt genci daha ölmeli bu uğurda? Bunu açıklasınlar.”
KÜRTLERİN ÖLMESİ İLE BU MESELE ÇÖZÜLMÜYOR
“İnsanları açlıktan ölüme göndermek çok korkunç. BDP, ‘Talepler karşılanıncaya kadar devam’ diyerek vicdansızlık yapıyor. Bu iş böyle olmaz. Kim yanlış ise onu eleştirelim. Öcalan ise onu, Demirtaş ise onu, Erdoğan ise onu. Ama Kürtlerin ölmesi ile bu mesele çözülmüyor. Açlık grevi ile siyasi kazanım elde edilemez.”