TGRT Haber televizyonunda bir programa katılarak, soruları yanıtlayan Davutoğlu, Suriye'de yaşanan krizin failinin Türkiye olmadığını belirterek, 'Biz mi Suriye sokaklarına 'kalkın isyan edin, demokratik haklar talep edin' dedik. Biz mi Suriye'de rejime 'Bu insanlar isyan ediyor, bu isyanları bastırın, sertlik kullanın' dedik. Aksine hep biiz onlara doğru yolu göstermeye çalıştık' dedi.
Davutoğlu, CHP'nin hükümete yönelik eleştirilerinin aslında Beşşar Esed'in zulümlerini örtmeye yönelik çabalar olduğunu dile getirerek, 'Zeka sahibi bir tek kişinin Suriye'deki olayların sebebinin Türkiye olduğunu söylemesi durumunda, kendisinin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu zekasından dolayı tebrik edeceğini' söyledi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
'Ama eğer dünyadaki herkes ve uluslararası kamuoyunun hepsi Beşşar Esed'i sorumlu tutuyorsa ve buna rağmen Türkiye'deki anamuhalefet lideri, sorumlulukla davranması gereken bir lider, dönüp bizi fail gibi gösteriyorsa, bunu ben hem entelektüel formasyon eksikliği olarak görürüm hem ahlaki formasyon hem de bu ülkeye aidiyet bakımından ciddi bir sorun olarak görürüm. Artık yeter. Herkes neyin safında durduğunu tayin etsin.'
BM'de yapılan oylamada 192 ülkenin 133'ünün Suriye'yi kınayan metni kabul ettiğini hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
'Bu kadar ülke ve uluslararası kamuoyu bir konuda anlaşacak, bütün dünya Esed'in şu anda arkasında durduğu düşünülen ülkeler dahi 'Beşşar Esed bizim arkadaşımız değil, o bizim dostumuz değil' diye açıklama yapma ihtiyacı hissedecek Esed'in katliamı dolayısıyla, ama anamuhalefet partisi Esed'e dönüp 'zulmü durdur' diyeceğine, bize dönüp 'niye Suriye rejimiyle ilişkileriniz bozuldu' diye soruyorsa, ya olayları değerlendiremiyordur, ya uzun bir kış uykusuna yatmıştır, ya da başka gündemleri vardır.'
Davutoğlu, Esed sonrası döneme ilişkin dile getirdiği Faruk El Şara ismini Sünni olduğu için zikrettiğine yönelik iddiaları redderek, kendilerinin asla mezhepçilik yapmadıklarını söyledi.
'Esed biz tanıdığımızda da Nusayriydi, dost olduğumuzda da Nusayriydi' diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
'Biz Nusayri-Sünni ayrımı yapmayız. Ama ne zaman halkına zulmetmişse, yine Nusayri ve Sünni ayrımı yapmadan, Şii ve Sünni ayrımı yapmadan o zulme karşı dururuz. Biz Sayın Kılıçdaroğlu gibi beş dakika içinde üç yalan söylemeyiz. Benim televizyonda bunu söylediğimi iddia etti, insani bir yalan. Benim kapalı oturumda bunu söylediğimi iddia etti, devlet ahlakı anlamında bir yalan. İleride kendisi halka dönüp 'bana bu devleti emanet edin' diye nasıl söyleyecek?'
-'Türkiye yalnız değil'-
Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'ye doğru adım adım çekilmeye çalışıldığı, Batı'nın ve ABD'nin Türkiye'yi yalnız bıraktığı, ABD yönetiminin tutumunda, başkanlık seçimlerinden sonra büyük bir değişime gitmeyeceği yönündeki iddialarla ilgili değerlendirmede de bulundu.
Ahmet Davutoğlu, Türkiye'den sanki bir yere çekilebilen veya çekilemeyen bir nesne gibi bahsedildiğini ifade ederek, 'Türkiye, kendi stratejisini bilinçli bir şekilde uyguluyor. Suriye konusunda adım adım uyguladığımız bir strateji var' dedi.
Türkiye'nin Suriye meselesiyle ilgili başlangıçta 9 ay doğrudan angajmanla yani ikili ilişkilerle daha sonra bölgesel angajmanla, Suriye'nin Dostları toplantısıyla Kofi Annan ile yapılan çalışmalarla Cenevre Mutabakatı içinde yer alarak bu stratejiyi yürüttüğünü belirten Davutoğlu, Türk uçağına yapılan saldırıda takınılan tutumu örnek göstererek, ihtiyatla ve aktif bir diplomasiyle tepki verdiklerini, diplomasinin, caydırıcılığın bir araç olduğunu vurguladı.
Davutoğlu, nihai hedefin, Türkiye'nin ulusal güvenliğini sağlamak, uluslararası toplumla Suriye'de ileride Türkiye ile birlikte çalışacak bir demokratik idarenin ortaya çıkmasını sağlayacak şartların olgunlaşmasını temin etmek olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye'den atılan top mermisinin Akçakale'ye düşmesinin ardından, Türkiye'nin çağrısı üzerine olağanüstü toplanan NATO Konseyi'nin saldırıyı kınamasıyla ilgili iki önemli hususun, 'NATO'nun güneydoğu sınırları ve NATO'nun ittifak olarak güvenliğinin bölünmezliği ilkesi' olduğuna dikkati çekti.
Davutoğlu, Akçakale saldırısına misilleme yapıldığında tek bir ülkenin dahi Türkiye'yi eleştirmediğini, BM Güvenlik Konseyi'nden Suriye'yi kınayan açıklama çıktığını, bütün bunlara rağmen Türkiye'nin yalnız kaldığına ilişkin yorumlar yapıldığını belirterek, İstanbul'da organize edilen Suriye'nin Dostları toplantısına 120'ye yakın ülke ve uluslararası örgütün katıldığını hatırlattı.
-'Türkiye, kimseden destek beklemeksizin adım atar'-
ABD, Türkiye'ye destek açıklaması yaptığında, 'Türkiye ABD'nin güdümünde hareket ediyor', bu ülke açıklama yapmadığında 'Türkiye yalnız kalıyor' denildiğini ifade eden Davutoğlu, 'Türkiye ulusal güvenliği gerektirirse hiç kimseden destek ya da açıklama beklemeksizin gereken adımı atar' dedi.
Davutoğlu, dün Çin ve ABD dışişleri bakanlarıyla konuştuğunu, her ikisinin de Türkiye'nin pozisyonunu anladıklarını ve desteklediklerini, son bir hafta içinde İran Cumhurbaşkanı Yardımcısının Türkiye'yi ziyaret ettiğini, İran Dışişleri Bakanıyla görüştüğünü, ABD Dışişleri Bakanıyla ve diğer ülke dışişleri bakanlarıyla birçok kereler konuştuğunu belirterek, şöyle konuştu:
'Bu mu yalnızlık? Kim hükmediyor Türkiye'nin yalnız olup olmadığına. Aslında bunu söyleyenler, Türkiye'nin yalnız kalmasını istiyorlar, kendi rüyalarında Türkiye yalnız, kendi hayal alemlerinde yaşıyorlar. Türkiye bugün her yerde olan bir ülke. Biz Suriye kriziyle uğraşırken aynı zamanda Somali'deki cumhurbaşkanlığı seçimini de takip ediyoruz. Sudan ile Güney Sudan arasındaki birtakım arabulucuk girişimlerine katkıda bulunuyoruz.'
Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin, Filipinler'de hükümetle Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasındaki barış anlaşmasına, Japonya, Malezya ve Suudi Arabistan ile arabulucuk ettiğini de kaydetti.
Davutoğlu, Suriye krizi varken Ukrayna'yı ziyaret etmesine yönelik eleştirilere de ziyaretinde Kırım Tatarlarının 20 yıldır bekleyen sorunlarıyla ilgili Ukrayna Dışişleri Bakanı, Kırım Özerk Yönetimi Başbakanıyla 3-4 saat süren toplantıda neredeyse tüm sorunlarını çözüme kavuşturduklarını belirterek, 'İşte diplomasi budur. Kendi gündemini takip etmek budur. Suriye'nin bütün zihnimizi esir almasına izin vermeyiz' dedi.