14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Mehmet Metiner: Arkadaşlarımızı AYM'nin pençesine bırakmayız

AK Partili Mehmet Metiner, 'Yargıda aklanan 4 arkadaşımızı AYM'nin pençesine bırakmayız. Arkadaşlarımızı Yüce Divan'a gönderirsek bu Paralel Yapı'nın zaferi olur' dedi.

5 Ocak 2015 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Mehmet Metiner: Arkadaşlarımızı AYM'nin pençesine bırakmayız

AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner: “Hala Cumhurbaşkanı’nı tebrik etmeyen, her fırsatta Paralel Yapı’ya destek çıkan Haşim Kılıç’ın başkanlık yaptığı Yüce Divan’a güvenmiyoruz. Yargıda aklanan 4 bakan arkadaşımızı siyasi kararlar veren AYM’nin pençesine bırakmamız Paralel yapının zaferi anlamına gelir.”

Meclis Araştırma Komisyonu bugün istifa eden 4 Bakan hakkında kararını verecek. Komisyon Yüce Divan yönünde bir karar verirse yargıda aklanmış olan 4 bakan bu kez siyasallaşan, Paralel yapıya destek mesajları veren, başkanı düzeyinden ihsas-ı reyde bulunan bir mahkeme tarafından yargılanacak.

Yüce Divan tartışmalarının başladığı günden bu yana Paralel medya ve onun peşinden gidin CHP medyasında AK Parti içinde bir kırılma yaşandığı, genel eğilimin Yüce Divan yönünde olduğunu iddia eden haberler çıkıyor.

Peki bu iddialar ne kadar gerçeği yansıtıyor? AK Parti bu konuda ikiye mi bölündü? Bugün Meclis Araştırma Komisyonu'ndan nasıl bir karar çıkacak? AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Sabah'tan İsa Tatlıcan'a bu iddialarla ilgili gerçekleri anlattı:

MECLİS KOMİSYONU KURULMASI HATAYDI

-Baştan bu yana istifa eden 4 bakanla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulmasına itiraz ettiniz. Bu itirazınızın nedeni neydi?

Çok açık ve net söyleyeyim. Bizim komisyonun oluşmasına evet dememiz siyaseten bir hataydı. O zaman bir tuzak kuruldu ve maalesef bu tuzağa düştük. 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonunun bir darbe teşebbüsü olduğunu hem de bu komisyonun kurulması gerektiğini söylüyorduk. Bu çelişkidir, ikisi bir arada olmaz. Bu konudaki görüşlerimi yetkili kurullarda söyledim ama böyle bir karar çıktı. Bence buna gerek yoktu. Arkadaşlarımızı gereksiz yere böyle bir tartışmanın içine attık. Ben arkadaşlarımızın böyle bir suçu işlediklerine inanmıyorum. Böyle bir suçu işlediklerini düşünsem bugün çok daha farklı konuşurdum. Suç işlemediklerine inandığımızı söyleyeceğiz, hem de takipsizlik verilen bir davadan dolayı Yüce Divan'da paralel unsurlarının önüne yem olarak atacağız.

-17 ve 25 Aralık operasyonları yargıda takipsizlik aldı. Yargıdan çıkan bir sonuç istifa eden 4 bakanın da aklanmış olduğu anlamına gelmiyor mu? Neden bir de Yüce Divan'da yargılanması isteniyor?

Hem aklanmış olmaları anlamına geliyor hem de 17 ve 25 Aralık operasyonlarının bir darbe girişimi olduğu anlamına geliyor. Mahkeme dosyaya takipsizlik verirken bu darbe girişimine de vurgu yapıyor. Mahkeme takipsizlik verdiği halde, bizden 4 arkadaşımızı tarafsızlığını yitirdiği herkes tarafından kabul edilen Anayasa Mahkemesi'nin pençesine atmamızı bekliyorlar. Anayasa Mahkemesi'nden adaletli bir karar bekleyeceğiz, orada aklansın gelsinler diyeceğiz öyle mi? Bu kadar husumet dolu mahkemeye nasıl güveneceğiz?

YÜCE DİVAN'I KABUL ETMİYORUM

-Yüce Divan'da adil bir yargılama yapılacağını düşünmüyor musunuz?

-AYM'yi "Yüce Divan" olarak görmüyorum. Ne "Yüce Divanı"ymış bu! Kim onlara bu unvanı verdi. Darbeciler! Reddediyorum… "Siyasi infazın" yapıldığı ve "siyasi mahkeme" olarak çalıştığı bilinen bir vesayet organının "yüce divan" olarak kabul edilmesini reddediyorum…AYM darbe ürünü bir vesayet organıdır. Dolayısıyla orayı "Yüce Divan" olarak telakki etmek, bir vesayet organını yüceltmek anlamına gelir ki bu demokrasi ve hukuk adına kabul edilebilir bir durum değildir… Eski Türkiye'nin tüm vesayet kurumları tarihe uğurlanmalıdır diyorum…

-Tavrınızın net olduğunu görüyorum ama yine de sorayım. Yüce Divan konusu meclise gelirse sizin tavrınız ne olacak?

Burada adil bir karar çıkacağını düşünsem, yargıda aklanmış olsalar da ben de Yüce Divan'a evet diyebilirim. Ama orası bir siyasi mahkeme. Hangi olaylarda ne tür kararlar verdiklerini biliyoruz. Hem arkadaşlarımız işlemedikleri bir suçtan dolayı bu siyasi yargılamaya maruz kalacaklar hem de paralel darbe teşebbüsü ile ilgili bütün söylediklerimiz boşa çıkmış olacak. Paralel yapı burada büyük bir zafer kazanacak. Burada başka tuzaklar da var.

KILIÇ ERDOĞAN'I HALA TEBRİK ETMEDİ

-Ne gibi tuzaklar mesela?

İkinci tuzak süregelen davada takipsizlik kararı verilmiş olmasına rağmen hala Yüce Divan tartışması yapıyor olmamızdır. Bakanlarımızı Yüce Divan'da kim yargılayacak? Haşim Kılıç'ın başkanlığındaki Anayasa Mahkemesi. Peki bu mahkemeye biz nasıl güvenebiliriz?. Paralel yapıya arka çıkan, Cumhurbaşkanımıza, AK Parti hükümetimize alanen hakaret eden, ihsas-ı reyde bulunan, Sayın Cumhurbaşkanını tebrik etmeyen Haşim Kılıç'ın mahkemesine nasıl güvenebiliriz?

-Sayın Cumhurbaşkanını tebrik etmedi derken neyi kastediyorsunuz?

Haşim Kılıç'ın hala 10 Ağustos seçimlerinden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı tebrik etmediğini biliyor musunuz? Haşim Kılıç halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı'nı neden tebrik etmez hiç düşündünüz mü? Burası Yüce Divan değil siyasi kapandır. Biz bu kapanı pazartesi günü paramparça etmemiz lazım. Toplanacak olan komisyonumuzun değerli üyelerinin bu oyunu bozması gerekir.

-Bir de "yolsuzluk varsa aklansınlar" gibi masum görünen aslında tuzağın bir parçası olduğu hissedilen bir söylem var.

Yolsuzlar konusunda bütün partilerden daha duyarlıyız. Ancak 17 Aralık ve 25 Aralık süreci bir yolsuzluk değil darbe operasyonudur. Bu yargı marifetiyle tespit edilmiştir. Kamuoyunun çoğunluğu da bu şekilde düşünüyor. Buradan geri adım atmamız kurulan tuzağa düşmek anlamına geliyor. Birileri çok sofistike bir şekilde Erdoğan dönemine karşı bir siyasi hat inşa etmeye çalışıyor. Reddi miras anlamına gelen bu siyasi hattın somut göstergesi Yüce Divan tartışmalarıdır.

AK PARTİ'DE FİKİR AYRILIĞI YOK

-Pazartesi günü (bugün) Meclis Araştırma Komisyonu'ndan nasıl bir karar çıkmasını bekliyorsunuz?

Türkiye'nin ana muhalefet partisi elindeki yargı gücünü kötüye kullanan Anayasa Mahkemesi'dir. Arkadaşlarımızın bunu görmesi lazım. Bu kadar saf değiliz, bu kadar kör değiliz. Yüce Divan'a gönderme fikri AK Parti'nin içindeki birliği bozmaya yönelik bir siyasi operasyondur. Pazartesi günü arkadaşlarımızın bu oyunu bozacağını ve Yüce Divan fikrine hayır diyeceklerini düşünüyorum. Başka türlüsü aklımın ucundan bile geçmiyor.

-AK Parti'nin Yüce Divan konusunda ikiye bölündüğü yönünde haberler yapılıyor. Böyle bir bölünmeyi hissediyor musunuz?

Ben AK Parti'de böyle bir kırılma ya da fikir ayrılığı olduğunu düşünmüyorum. Partili arkadaşlarımız kendilerine nasıl bir tuzak kurulduğunun farkında. Bu oyunu bozacaklarına olan inancım tamdır. 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinde hakkımızda söylenmedik söz kalmadı. Her iki seçimden de zaferle çıktık. Halkımız partimize ve Sayın Erdoğan'a duyduğu güveni ortaya koydu.

DAVUTOĞLU İLE ERDOĞAN'IN ARASINI ASLA AÇAMAZLAR

-Bir de Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan arasında görüş ayrılığı olduğu sık sık gündeme getiriliyor. Bu dedikodular her fırsatta yalanlanıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Abdullah Gül üzerinden yapmak istedikleri tuzağı şimdi Başbakanımız Sayın Davutoğlu üzerinden kurmaya çalışıyorlar. Sayın Gül bu tuzağa gelmedi. Partimizin Genel Başkanı ve Başbakanımızın bu tuzağa geleceğine asla inanmıyorum. Çünkü Erdoğan ve Davutoğlu liderliği bir bütündür. Şimdi bu bütünü parçalamaya yönelik paralel atraksiyonlarla karşı karşıyayız. Yüce Divan bu atraksiyonların çok önemli bir ayağını oluşturuyor. Partimizin içine oynuyorlar. "Davutoğlu ile beraber yeni bir sayfa açalım" söylemleri ile AK Partili gibi görünerek suret-i haktan gibi görünerek paralel bir operasyon yapılmaya çalışılıyor.

-Burada yapılmak istenen nedir peki?

Hedef hiç şüphesiz Paralel çeteye diz çöktüren Sayın Erdoğan'dır. 7 Şubat'ta Hakan Fidan üzerinden Sayın Erdoğan'a ulaşmak isteyen bu çete, şimdi Yüce Divan üzerinden bu oyunu kurgulamaya çalışıyor. Bu parelel eli kırmamız gerekiyor. Bizim ödün vermememiz gerekiyor.

HAŞİM KILIÇ PİŞKİNLİK YAPIYOR

-Haşim Kılıç konuşmuyorum diyor ama Cumhuriyet'in ardından Sözcü'ye de açıklama yaptı.

Haşim Kılıç, Sözcü gazetesine "Üyelerimize baskı yapılıyor" diyor. Be adam, asıl siyaset kurumuna baskı yapan sizsiniz… Bu ne pişkinliktir ya…Parlamentoya ve siyaset kurumuna ayar çeken bir vesayet organının başının kalkıp baskı kelimesinin arkasına gizlenmesi ayrıca düşündürücüdür. Yavuz hırsız misali… Biz AYM üzerinden siyaset kurumuna ayar çekilmesine ve meclis iradesinin zapt-u rapt altına alınmasına izin vermeyiz…

-Haşim Kılıç'ın siyasi iktidarla ve özellikle Sayın Erdoğan ile nasıl bir sorunu var sizce?

Birincisi Erdoğan'ın liderliğinden rahatsız olan çevrelerle organik ve inorganik bağlantısı var. İkincisi Erdoğan'dan beklediği ilgiyi ve alakayı görmemiş olabilir. Üçüncüsü de paralel yapı çok sinsi ilerliyor. Hiç beklemediğiniz insanları teslim alabiliyor. Haşim Kılıç hangi kategoriye giriyor bilmiyorum. Her üç kategoriye de girmiş olabilir. Paralel yapının varlığına inanmadığını söyleyen TÜSİAD ile aynı yerde duruyor. Erdoğan'ın liderliğini bitirmeye çalışan üst aklın yazdığı senaryonun bir figüranı konumuna düşmüş durumda. Artık Anayasa Mahkemesi'nin başına yakışmıyor. Muhafazakar ve dindar çevrenin sandığının tam tersine üst aklın bir parçası olduğunu düşünüyorum.

ÜSLUBU ÇİRKİN VE YAKIŞIKSIZ

-Yargıda ve özellikle AYM'de Paralel kadrolaşmadan bir kez bile şikayet etmeyen Haşim Kılıç'ın son Yargıtay atamaları ile ilgili olarak "yargıya kamyonlarla adam taşıyorlar" demesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok yakışıksız ve çok saygısız bir yaklaşım bu. Haşim Kılıç hangi özelliğinden dolayı oraya getirilmiştir. Kimleri aracı kılarak Turgut Özal'ı ikna edip o makama gelmiştir. Ben yeni dönemde Yargıtay'a seçilen bu arkadaşlarımıza yönelik bu çirkin sözlerini reddediyorum. Haşim Kılıç hukukçu değil, çok kötü bir siyasetçi profili çiziyor. Mart'tan sonra konuşacağım demiş. Konuşmayan hali bu ise Anayasa Mahkemesi'nin halini siz düşünün. Hodri meydan. 13 Mart'ı beklemesin, heybesinde ne varsa hepsini şimdiden döksün. Ama sonucuna da katlansın. Onun söyleyecekleri varsa bizim bin kat daha var. Bizim yumuşak karnımız yok. Korkumuz da. Asıl Haşim Kılıç düşünsün…