24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Musul’a ''Irak'' değiliz

Tek kurşun sıkmadan Musul’u DAEŞ’e terk eden Irak, pek çok ülkenin askeri topraklarında cirit atarken Türkiye’ye “Başika’daki askerini çek” notası verdi. Oysa tarihi gerçekler bölgede en çok Türkiye’nin söz hakkı olduğunu gösteriyor.

SELİM EFE ERDEM6 Ekim 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Musul’a ''Irak'' değiliz

Türkiye, Ankara Antlaşması ve BM 51. maddesine göre sınır güvenliği için Musul ve Başika noktalarına askeri operasyon düzenleyebilir ve kamp kurabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Birileri Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı’ sözlerinin ardından 1923’teki bu anlaşma masaya yatırılırken, gözler bugün hala güncelliğini koruyan ‘Musul’un statüsü’ sorununa çevrildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerle asıl hedefinin Halep’ten Musul’a uzanan kuşakta Türkiye’nin tarihsel ve uluslararası hakları olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, “Türkiye, Musul’u ‘Mevcut statüko ve sınırların değişmemesi şartıyla Irak’a bıraktı. Bugün şartlar değişti ve Musul’un geleceği konusunda söz söyleme hakkına kavuştu” dedi. 

OLDU BİTTİYLE...

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere, Fransa ve Rusya gibi ülkeler arasına yapılan Mondros Antlaşmasında Musul ve Kerkük, Osmanlı sancağı altındaydı. Tarihçi Lozan uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, “Mondros’un ardından gelen Sevr Anlaşması, Osmanlı Meclisi Mebusan’ı tarafından onaylanmadı. Arkasından Lozan görüşmesinde,  Mondros’a göre Musul ve Kerkük’ün Türkiye’ye ait olması ve Halep ile Batı Trakya gibi Müslüman ve Türk nüfusun çoğunlukta olduğu noktalarda referanduma gidilmesi gerekiyordu. Bu yapılmadı, bir oldu bittiyle Musul, Türkiye’den koparıldı” diye konuştu. Mustafa Bilgin, şunları söyledi: “Musul, 1926 Ankara antlaşmasıyla Irak’a bırakıldı. Ancak bunu  Musul ve Irak’ın yapısında ve sınırlarında bir değişiklik olmaması kaydıyla yaptı. Şu anda ise değişim var”

STATÜKO DEĞİŞTİ, SÖZ HAKKI DOĞDU

Prof. Dr. Mustafa Bilgin, Türkiye’nin Musul’un kaderinin belirleyecek masada olması gerektiğini söyledi: “Şimdi yapılabilecek bir şey var mı?  Özellikle Ortadoğu’da yeni bir dizayn süreci var. Türkiye, ‘Ankara anlaşmasındaki statüko değişti’ diyerek, bu bölgenin kaderini belirlemede hak talep edebilir. Türkiye, tarihsel gerçeklere ve uluslararası hukuka göre bunu talep edebilir.  Ankara Antlaşması, statükonun bozulmaması kaydıyla Irak’a Musul’u verdi. Türkiye’nin söz hakkı var.”

BAŞİKA’DA OLMAMIZ NORMAL

Uluslararası Devletler Hukuku uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Türkiye’nin Ankara Antlaşması ve Uluslararası Hukuka göre Irak’a sınır ötesi operasyon ve Başika’da kamp bulundurma hakkı bulunduğunu söyledi. Prof. Pazarcı, şunları söyledi: “Bir devlet, diğer komşu devlete kendi sınırlarından yapılan saldırıyı önleyemezse saldırıya uğrayan o devlete kendini korumak için sınır ötesi operasyon yapma hakkı doğar. Türkiye, Irak’ta PKK’ya veya diğer terör örgütlerine yönelik askeri operasyonlarında da bu tezini kullanıyor. Uluslararası hukuk, bu hakkı veriyor.  Musul, Lozan’da Irak’a bırakılmadı. Milletler Cemiyeti kararıyla bırakıldı. Türkiye Musul ve Türkmenlerle ilgisini Lozan sonrası da hiç kesmedi. ”