23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Sabır

Sabır, elem, sıkıntı ve belâlara sızlanmayı terk etmek demektir. Nefse haz veren şeylerden uzaklaşmak diye de tarif edilmiştir. Sabır, yüce bir makamdır. Bu yüzden mükâfatı da büyüktür. Zira büyük mükâfatlar, dâimâ büyük sabırların; musîbet ve iptilâlara tahammülün arkasından gelir.

Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz29 Mayıs 2019 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Sabır

Sabır ve şükür birbiriyle alâkalıdır. İnsan yoklukta ve zorlukta sabrederek, varlıkta ise infâk ederek şükrü gerçekleştirmiş olur. Sabır da, şükür de dışa yansıyan boyutu olmakla birlikte birer kalb eylemidir. Yokluk ve zorluğa direnmek de, varlığa şükür de evvel emirde kalb ile olur. Kalb ise îmân ve sâlih amelle cilalanır. 

Sabır ve sabır ehli Kur’an’da 103 yerde aynı kökten ifâdelerle övülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekildedir:  

Sabredenlere yaptıklarından daha iyi bir mükâfat verilecektir:

 “Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.” 

Sabır ehli sabırları sebebiyle hesapsız ödüllendirileceklerdir:

 “Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” 

Allah sabredenlerle beraberdir:

“Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” 

Dağılıp gevşememek ve gücün elden gitmemesi için sabredin:

“Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” 

Sabır yarışı teşvik edilen bir husustur:

“Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” 

6- Kur’an, îmân ve sâlih amelden sonra Hakk’ı ve sabrı tavsiyeyi emretmektedir: 

“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” 

Hakk ile buluşan insanların Hakk'ı tavsiyeden sonra bu güzelliği elinde tutabilmesi için ödeyeceği bir bedel vardır. O da sabırdır. Hakk'ı kabul ve ona riayet konusunda insanın karşılaşacağı en büyük engel nefsidir. Dünyanın çekiciliğine kolayca aldanan nefs, hevâsının baskısı sonucu Hakk'a teslimiyet ve bağlılıkta çoğu zaman bocalar. Bir dış destek ve yardım görmeyince Hakk'a itâat konusunda gevşeyebilir. Bu yüzden insanların birbirlerine uyarıları Hakk'a itâat ve Hakk'ı kabûl noktasında çok gereklidir. Bu uyarının ardından nefs engelinin sabır ile aşılması mümkündür. 

Hakk yolunda yürümek çok kolay bir iş değildir. Hak yolda yürümek yerine göre mücâdeleyi, acı çekmeyi ve zorluklara katlanmayı gerektirebilir, Hakk yolunda güzel iş görmek, bu dünyada güzel işler yapmak ve bu uğurda can vererek Hakk'a şehid olarak kavuşmak en büyük saâdettir. Ancak bunların hepsi azim ve sabra bağlıdır. Zaten sabır, nefsin iyi bir şey yapmak veya kötülüklerden kaçınmak için acıya ve meşakkate tahammül göstermesi, sızlanmayı terketmesidir. Allah'tan yardım dilemenin fiîli yolu sabır, kavlî yolu duâdır. Sabır, Hakk'ta direnmede olduğu kadar, îmân ve amel-i sâlih konularında da geçerlidir. Îmânda ve sâlih amelde kemal, sabırla gerçekleşir. Çünkü insanın bu âlemdeki şiârı sabır, kisvesi şükürdür. Yardımcısı Kur’an, bilgisi hikmettir. Arınmayı sağlayan hasleti tevekkül, bineği takvâ, dostu hüzündür. Böyleleri bu dünyâda gurbetteymiş gibi yaşar. Şâir bunları şöyle ifâde etmiştir: 

Zikr-i Hakk’tır Allah dostunun rûhuna gıdâ 

Hakk’a şükür ise olur kazancına safâ 

Haberdâr olmak dilersen esrâr-ı ilâhiyyeden 

Sabra sarıl, tâat yolunda yürü ki bulasın vefâ. 

Hz. Peygamber (s.a.) sabrı, dinin yarısı olarak nitelemiştir. Diğer yarısı da şükürdür. İnsanın iyilikleri, ibadetleri yapabilmesi kötülük ve günahlardan kaçınması ve son nefesine kadar imanını koruması sabırla olur.