Sigara içme oranının 14’ün altına kadar düştüğüne vurgu yapan doktorlar, annenin içtiği sigaranın 4’te birinin ise bebeğe zarar verdiğine dikkat çekiyor.
Sigara bağımlılığına karşı açtığı savaşı sürdüren Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi hekimleri, sigara bağımlılığına karşı aileleri uyarıyor. Geçen yılı sigara ile mücadeleyle geçiren hastanedeki uzman doktorlar, özellikle okullarda sigara ve bağımlılıkla ilgili ders ve hizmet içi eğitimlerin verilebileceğini kaydetti.
Günde onlarca sigara bağımlısına tedavi uygulayan Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Begüm Koçar, bir bağımlının 8 ila 12 hafta arasında sigarayı bırakabileceğini kaydetti. Koçar, “Bizim ‘bağımlılık düzeyi’ testimiz var. Gelen hastalarımızın bağımlılık düzeylerini tespit ediyoruz. Ayrıca onların istek düzeylerine bakıp ilaçlarını ve davranış terapilerini düzenliyoruz. Hem davranış terapisi hem de ilaç tedavisi ile birlikte ele alıyoruz hastalarımızı. Zaten buraya gelen hastalarımızın çoğu isteyerek gelen hastalarımız, o yüzden daha kolay başarı elde etme şansımız oluyor. Bağımlılık durumu kişiden kişiye değişiyor bu süreç ama 8 ila 12 hafta arasında biz tedavi uyguluyoruz. Hastalarımızı sürekli takip ediyoruz. Artı hastamızı 1 yıl boyunca takibe alıyoruz bırakmıyoruz. Bıraksa bile sonuçta yeniden sigaraya başlama düzeylerini ölçüyoruz o yüzden 1 yıl boyunca takip ediyoruz” dedi.
“BAĞIMLILIĞIN YÜZDE 50’SİNİ GENETİK YATKINLIK OLUŞTURUYOR”
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Uzmanı Doç. Dr. Seçil Günher Arıca ise Türkiye’deki sigara bağımlılığının genetik yatkınlığına dikkat çekti. Arıca, “Sigara, alkol ve eroinden 8 kat daha fazla bağımlılık yapan bir madde. Özellikle nikotin bu bağımlılık yapıcı maddeyi sağlıyor. Genetik yatkınlık da bunda önemli. Özellikle Türklerde genetik yatkınlık bu konuda fazla. Sigara bağımlılığının yüzde 50’sini genetik yatkınlık oluşturuyor” dedi.
Hastanelerine günde yüzlerce sigara bağımlısının başvurduğunu kaydeden Arıca, genç hastalara özellikle okullarda sigara ve bağımlılıkla ilgili derslerin verilebileceğini anlattı. Bunu kendilerinin sağlayabileceğini söyleyen Arıca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençler içinse kamu spotları özellikle Sağlık Bakanlığı’nın son dönemde yayınladığı kamu spotlarının etkili olduğunu düşünüyorum. Sigara bıraktırma polikliniklerin sayısının giderek atması ve hafta içi 5 gün hizmet vermesi bu konuda etkili girişimlerden. Genç hastalara da özellikle okullarda sigara ve bağımlılıkla ilgili dersler ve hizmet içi eğitimler verilebilir. Bunu biz sağlık çalışanları sağlayabiliriz. Öncelikle bizlerin yetişkinlerin örnek olması gerekiyor özellikle anne ve babaların. Bir kadın sigara içtiği takdirde çocuğunun yanında sigarının dörtte birini küçük çocuğuna içirmiş oluyor.
Özellikle anneleri bu konuda eğitmek gerekiyor. Özellikle son 10 yılda ülkemizde sigara konusunda yapılan çalışmalar, sigara içmenin azaldığını gösteriyor. Yaklaşık 2 milyon kişi sigarayı bıraktı son 4 yılda. Bu, sigara içmenin kapalı ortamlarda yasaklanması, ev içindeki sigara içme oranlarını da düşürdü. Bize gelen hastalarda zaten tekrarlayan bırakma girişimleri olan hastalar ama 1 yıl süreyle hasta sigarayı tamamen bıraktığı takdirde, bir kez daha içmediği takdirde başa dönüş gibi bir şey olmuyor. Şu an sigara bıraktırma ilaçları paralı olarak sunuluyor. Uzun bir zamandır ödenmiyordu ama bakanlığımızdan aldığımız son duyumlara göre, önümüzdeki günlerde ödenmeye başlanacak. Toplum sağlığı merkezilerinden biz gönderdiğimiz takdirde hastaları alabilecekler bu da müjdeli bir haber.”
Aynı hastanede bağımlılara psikolojik terapi uygulayan Psikiyatrist Ayla Karaca ise, hastaların hastalıkla yüz yüze gelmeden hastaneye başvurması gerektiğini belirtti. Karaca, “Öncelikle şunu söyleyeyim; gelen hasta profilimize bakarsak yüzde 80’ini ciddi bir hastalıkla yüz yüze gelmeden, ya da bir yakını ciddi bir hastalıkla yüz yüze gelmeden ‘ben bu sigarayı bırakayım’ diye düşünen yok. Yüzde 10 filan diyebiliriz. Hastalıkla yüz yüze gelmeden amaçladığımız odur. Buraya gelmeden bunun farkındalığını arttırıp, bırakmaya çalışıyoruz. Yoğunluk hakikatken fazla ama bırakma oranımız kronik hastalık başlangıcı olanlarda daha fazla” şeklinde değerlendirmede bulundu.