“Bütün insanlığın umudunu ortadan kaldıran küfür düzenine karşı bir öfkemiz yoksa, buna karşı bir duruş sergilemiyorsak, yazdığımız her sözcüğe, kurduğumuz her cümleye, şiirdeki her dizeye bunu sindiremiyorsak yaptıklarımızın hiçbir anlamı yoktur. Çok iyi dergiler, kitaplar çıkartabiliriz, bunları binlerce kişi okuyabilir ama bizi bir yerden alıp bir yere götürmüyorsa işe yaramaz.’’ Şair Arif Ay böyle diyor, İtibar dergisinini Kasım sayısına verdiği mülakatta. Yazmanın aynı zamanda bir karşı duruş ve muhalif olma halini beraberinde getirdiğine dikkat çeken şair Ay, bugünkü dergilerde bu heyecanı göremediğini beyan ediyor. “İnanan, İslami duyarlılıkları olan bir insanın bu sistem içerisinde muhalif olmaması beklenemez. Geçmişin bütün bağlarından, tarihinden, değerlerinden kopartılmış bir insanın bütün tarihinin 80-90 yıla indirgendiği zaman bunu sorgulamayacak bir zihin, buna karşı cevap aramayacak bir insan düşünülemez” şeklinde konuşuyor şair.Bugünkü İslamcılık tartışmalarına da sert eleştiriler getiren Arif Ay şu soruları yöneltiyor:
“İslamcılık bu kadar zirve yaptıysa, hatta iktidara geldiyse bu saçmalık niye sürüyor, bu çarpık düzen niye sürüyor? Neye karşı duruş içerisindesiniz, inancınız için neleri feda ettiniz, nelerden vazgeçmiyorsunuz? Bunun bir dökümü yapıldığı zaman kimin İslamcı olup kimin olmadığı, İslamcılığın nerede olduğu, ne yaptığı ortaya çıkar.”
Bir edebiyatçının vazifeleri
Bugünün edebiyatçılarına düşen sorumlulukları da hatırlatıyor Arif Ay: “Edebiyatın, bugünün şairi ve yazarının yapacağı şey; aslında bütün tarihin, sosyolojinin, devletlerin, toplumların, milletlerin tecrübelerini zihninden, kalbinden süze süze, karşısındaki insanın bilincini harekete geçirecek bir sese bir anlama dönüştürmesidir. Ben şiirimde bunu yapmaya çalışıyorum.” İşte, Ali Görkem Userin’in sorularını cevaplayan Arif Ay’ın tespitlerinden bir kaçı:
-İnsanlar bozulduğu zaman şehirleri bozarlar, şehirler bozulduğu zaman insanlar da bozulur.
-Bugüne baktığımızda din duygusunun sadece bir ritüel olarak kaldığını görüyoruz. İbadetler alışkanlık haline dönüştürülmüş. Bugün insanlar birtakım imkanlarla güçlendikçe, parası ve maddi gücü arttıkça bırakın İslamcı olmayanları, İslamcılar bile böyle bir dini algı içine girmiş bulunmakta. Sekülerleşmiş, dünyevileşmiş bir yapıdan söz ediyorum.
Edebiyatta bir ada: Cahit Zarifoğlu
“Daha çok Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve Necip Fazıl gibi klasik dönemin şairlerini okudum. İkinci Yeni’nin şiirimde çok fazla karşılığı yok. Hatta Sezai Bey’in şiirinin de karşılığı yok bende. Heceyle aruzun farklı bir ses oluşturmasını rehber aldım şiirime.”
-Edebiyat dergisi şairleri içerisinde Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Alaaddin Özdenören, Akif İnan gibi isimlerin de şiir deneyimlerine yakından tanık olduğum için onların da Halk ve Divan şiiriyle beslendiklerini gördüm. Onların öyle bir tavırları vardı, İkinci Yeni şiirlerini yerli bulmuyorlardı. Bu anlamda oradaki tek farklı ses Cahit Zarifoğlu’ydu. Ama Zarifoğlu’nun İkinci Yeni ile ilgisi yoktu. Onun şiirini farklı kılan nokta birilerini okuyup etkilenerek değil, doğaçlama yazmasıydı. Şiir bilgisinden geçmeden yazıyordu. Yahya Kemal’i veya Necip Fazıl’ı okuyarak şiir yazmamıştı. O, kendi tabiatı içersinde bir şiiri dile getirmiştir. Onun için farklıdır. Belirttikleri gibi gerçekten Türk Edebiyatı içerisinde bir adadır Zarifoğlu.
-Ali Bulaç diyor ki, ‘Müslümanın roman yazmasına gerek yok.’ Sanki her şey bitmiş gibi konuşuyor. Trajedi bitmez, insan var olduğu sürece trajedi de vardır. Bireysel olarak iç dünyamızdaki tutumumuzla, yapıp ettiklerimizle kendimizi muhasebeye çektiğimizde ‘Allah’ım bugün senin için ne yaptım?’ sorusuna cevap veremediğimizde orada bir trajedi vardır. Roman, batıda olduğu gibi sadece mahrem bir dünyayı ifşa etmek değil, bu trajedi üzerinde yoğunlaşmaktır. Aslında edebiyatımızda bu da var. Roman olarak değil ama destan, mesnevi, halk hikayeleri ve masallar olarak var. Bunların hepsinin temelinde bir trajedi vardır.”
-Arif Ay
İnancınız için neleri feda ettiniz, nelerden vazgeçmiyorsunuz? Bunun bir dökümü yapıldığı zaman İslamcılığın nerede olduğu, ne yaptığı ortaya çıkar.