19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Okyanusların bu özelliği olmasaydı, dünya kavrulurdu

Bilim insanları, okyanusların sıcaklığının, BM’nin 2014 yılı raporunda tahmin edilenden çok daha hızlı bir şekilde yükseldiğini tespit etti. Oxford Üniversitesi profesörlerinden Laura Zanna, dört araştırmacının kaleme aldığı analizle ilgili olarak “okyanuslarla ilgili öğrendiklerimizin iyi bir özeti” dedi. Rutgers Üniversitesi profesörlerinden Pinsky ise, “Eğer okyanuslar böylesi bir sıcaklığı absorbe etmiyor olsaydı, dünyanın yüzeyi mevcut halinde çok daha hızlı ısınırdı. Okyanuslar bizi olağanüstü sıcaklıklardan koruyor aslında.” diye konuştu.

TM Dijital Haber Merkezi11 Ocak 2019 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Okyanusların bu özelliği olmasaydı, dünya kavrulurdu
Yeni bir analiz, okyanus sıcaklıklarının Birleşmiş Milletler’in (BM) beş yıl önce düzenlediği panelde tahmin edilenden yüzde 40 daha hızlı yükseldiğini ortaya koydu. Araştırmacılar aynı zamanda okyanus sıcaklıklarının son yıllarda rekor kırarak yükselmekte olduğu sonucuna vardı.
 
Science dergisinde “Okyanuslar ne hızla ısınıyor?” başlığıyla yayımlanan makalenin yazarlarından Zeke Hausfather, New York Times’ın (NYT) aktardığına göre, “2018 yılı, okyanuslar için tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçecek; ki aynı rekor 2017 ve 2016 yılları için de geçerliydi.” dedi.
 
Isınmakta olan gezegenin önündeki en kritik tampon olma işlevi gören okyanuslar, insanların atmosfere pompaladığı sera gazı ile meydana gelen küresel ısınmanın etkisini yüzde 93 oranında absorbe ediyor.
 
ABD’nin önde gelen akademik kurumlarından Rutgers Üniversitesi’nin Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Departmanı profesörlerinden Malin L. Pinsky, “Eğer okyanuslar böylesi bir sıcaklığı absorbe etmiyor olsaydı, dünyanın yüzeyi mevcut halinde çok daha hızlı ısınırdı. Okyanuslar bizi olağanüstü sıcaklıklardan koruyor aslında.” diye konuştu.
 
Fakat su altı ekosistemi yok etmeye başlayan bu inişli çıkışlı su ısısı, okyanus seviyesinin yükselmesine ve meydana gelen kasırgaların daha yıkıcı olmasına sebebiyet vermeye başladı.
 
“Kasırgalar ve kentlerin su altında kalması sıradanlaşacak”
 
Okyanusların ısısı yükselmeye devam ettikçe söz konusu etkilerin daha da yıkıcı olmayı sürdüreceğini söyleyen bilim insanları, 2017’de meydana gelen Harvey Kasırgası ve 2018’de meydana gelen Florence Kasırgası’nın sıradanlaşmaya başlayacağını ve okyanus kıyılarının daha sık bir şekilde sular altına kalmaya başlayacağını belirtti.
 
Günbegün baskı altına giren ve yüz milyonlarca insanın gıda ihtiyacını karşılayan balık popülasyonlarının bulunduğu mercan resiflerinin beşte biri, NYT’de yer alan habere göre son üç yıl içerisinde yok oldu.
 
Küresel ısınma konusunda hayatî bir rolü olan okyanuslar, iklim üzerine çalışma yürüten insanlar için en önemli araştırma noktalarından biri olma özelliği taşıyor. Ortalama okyanus sıcaklıklarının sera gazı salınımının izlerinin sürülmesi noktasında en uygun yol olduğunu söyleyen Hausfather, bunun sebebini “okyanusların kısa dönem ısı değişimlerinden etkilenmemesi” ile açıklayarak, “Okyanuslar gerçekten de Dünya’daki değişimin gözlenebileceği en iyi termometrelerdir.” diye konuştu.
 
2014 yılında Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde hazırlanan bir BM raporu, okyanus sıcaklığı ile ilgili beş farklı tahmin ortaya koydu; fakat bütün bu tahminler, bilgisayarla hesaplanan seviyelerin altında bir rakam gösterdi.
 
Argo projesi: Okyanus ısısı nasıl ölçülüyor?
 
Bilim insanları, okyanus sıcaklıklarını ölçmek için 2000’lerin başından bu yana Argo adı verilen bir şamandıra ağı kullanıyorlardı. Söz konusu şamandıralar, 6 bin 500 feetin (2 km) üstündeki seviyenin sıcaklık ve tuzluluk oranını ölçerek elde ettiği veriyi uydu aracılığıyla bir depoda topluyor.
 
Bilin insanları, Argo projesinden önce ise gemilerin bakır kablolarla okyanuslara bıraktığı ısı sensörlerinden faydalanıyorlardı. Veri aktarımı, kablolar kırılana veya sensörler alabora olana dek sağlanabiliyordu.
 
Söz konusu yöntem, ısı ölçümünün hangi derinlik aralığından alındığına ilişkin kesin olmayan verilerin havuza toplanmasına sebebiyet veriyordu. Bu muğlaklık ise, 20. yüzyıldaki ısı verilerini bugünkü küresel kayıt sistemine aktarmak isteyen günümüz bilim insanlarına büyük bir engel teşkil ediyor.
 
Araştırmacı Hausfather ve beraberindeki ekip, üzerinde çalıştıkları yeni bir analizde konuyla ilgili son üç raporu değerlendirerek, gerçek rakamların BM’nin 2014 yılındaki raporuna göre çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
 
Pekin’deki Atmosferik Fizik Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteren ve söz konusu çalışmanın lider yazarı olan Lijing Cheng’in sunduğu verilere göre, son yirmi yıl içerisinde karaya en yakın sulardaki sıcaklıklar çok daha yüksek bir seviyede artış gösterdi.
 
Okyanus sıcaklıkları yükselirken su seviyesi de yükseliyor, çünkü sıcak su soğuk sudan daha fazla yer kaplıyor. NYT’de yer alan bilgiye göre, bugüne dek gözlenen su seviyesi yükselmeleri de aslında buz kütlelerinin erimesinden değil, sıcaklık etkisinden kaynaklanıyor.
 
Söz konusu yeni çalışmanın yazarları, karbon emisyonunun azaltılması için küresel bir aksiyon alınmamasın dolayı oluşacak sıcaklığın tek başına su seviyesinin 2100 yılı itibarıyla yaklaşık yarım metre yükselmesine sebebiyet verebileceğini ve bunun buz kütlelerinin erimesiyle desteklenmesi sonucunda da kasırga ve su baskınlarının şiddetleneceğini aktardılar.
 
“Ticaret savaşları ve diplomatik anlaşmazlıklara sebebiyet verdi”
 
Isınmanın sualtı yaşamı üzerindeki yansımalarının çok geniş bir etki yapacağını söyleyen Rutgers Üniversitesi’nin Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Departmanı profesörlerinden Dr. Pinsky, “Artan okyanus sıcaklığı, balıkların yeni rotalara yönelmesine sebep oluyor. Bu durum da ülkeler arası çatışmalara sebep oluyor. Bu yayılma artık balıkların ötesine geçip ticaret savaşları ve diplomatik anlaşmazlıklar halini almış durumdadır. Hatta şimdiden, bazı durumlarda uluslararası ilişkilerin kırılmasına bile sebebiyet verdi.” diye konuştu.
 
“En kötü senaryodan kaçınabiliriz”
 
Oxford Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren iklim fiziği profesörü Laure Zanna, söz konusu çalışmanın “okyanuslarla ilgili öğrendiklerimizin iyi bir özeti” olduğunu söyleyerek, “Üzerinde yaşadığımız gezegeni biz insanlar ısıtıyoruz, fakat okyanuslar aynı oranda ısınmıyor.” dedi.
 
Bazı bölgelerin diğer yerlere göre daha fazla ısındığını anlatan Zanna, “Ulaşılacak ilk sonuç, ısı farklılığına bağlı olarak bazı bölgelerdeki su seviyesinin diğer yerlere göre farklılık gösterdiğini tespit etmek olacaktır.” diye konuştu.
 
Yeni bulgular okyanusların geleceği için umutsuz bir öngörüde bulunsa da, araştırmanın yazarlarından Hausfather, “2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’nın da dahil olduğu küresel ısınmanın etkilerini azaltma yönündeki çabaların, en kötü senaryodan kaçınma noktasında bizlere yardımı dokunacaktır.” dedi.