Ben bugün susuyorum.
Söz sıramı büyük şair Cahit Koytak’a, daha doğrusu, onun Diyarbakırlı anneler için yaktığı “uzun hava”ya bırakıyorum.
Annelerin “dağ”a çarpan, “dağ”ı apansız sarsan “ses”inden, bir şairin hakikatli “çağrı”sından daha güçlü söz ne olabilir?
***
Diyarbekir Meydanında
Oturup Ağlayan Analar İçin
‘Uzun Hava’
Pınar’ın anasına
ve bütün analara...
Diyarbekir meydanına güvercinler tünemiş,
bembeyaz güvercinler...
yufka yürekli melekler de inmişler,
dizilmişler saf saf orada, onlarla beraber.
Diyarbekir meydanında oturmuşlar,
bağırlarını dövüyorlar, Kürt anaları...
çalağan kapmış çünkü,
dağa aparmış onların yavrularını.
ama oğulları, kızları inmezse dağdan,
dağları yerinden oynatacaklar
havarlarıyla, şivanlarıyla
dağları yürütecekler, bu analar,
başı dumanlı koca dağları indirecekler,
kurdu kuşu, ahusu, ceylanıyla
Kürdistanın küskün dağlarını
Diyarbekir meydanına...
gelin, dünyanın kahraman anaları,
onurlu babaları - gelin, gelin, dünyanın
yürekli şairleri, akıllı delileri
ve iffetli aşıkları, toplanın,
göğün inişini görmeye gidelim,
tükenmez bağışı, dirilten kayrası,
dokuz doğuran barışıyla Hak’kın inişini
görmeye, Diyarbekir meydanına;
gelin, gelin, başları ak yazmalı, sesleri dağ nakışlı,
zari zari ağlayan anaların orada ayakları altına
yaz yağmuru gibi yağan cenneti
öpmeye gidelim, Diyarbekir meydanında...
10 Haziran 2014 / ‘Yoksullar ve Yalnızlar İçin Tezler’ Kitabı