Mutlu Tömbekici’ye gecikmeli ve “dolayısı ile” destek... “Benim için ölme” diyordu... Gezi’yi kutsallaştıranlara ve ölümler üzerinden “siyasal ikbal” hesabı yapanlara verip veriştiriyordu.
Bana da, “Benim için öldürme” demek mi düşer?
Benim için öldürdüğünü düşünüyorsan, bunu yapma... Polis kardeş, eli palalı yurttaş, hırçın müntesip... Kim durumdan vazife çıkarma yoluna gidiyorsa... Ve her kimsen...
Bunu yapma.
Rezalete, rezaletle cevap verme...
Elinde pala, sağa sola dalma.
Kutuplaşma.
Kutuplaştırma.
Kutuplaştırana gül geç... “Başbakan Erdoğan kutuplaştırma siyaseti güdüyor” diyen Hasan Cemal’i ise ciddiye alma.
En fazla şunu söyle:
Sen de kutuplaştırma Hasan Cemal... Farklı siyasal grupların varlığını bölücülük olarak görme... Seçilmiş siyasetçileri Menderes’in ve Mursi’nin akıbetiyle korkutma... Eski reflekslere dönüp de başımızda “çağdaşlık sopası” sallama... Senin yaşam biçimin ve siyasal tercihlerin saygıdeğerse, başkalarının yaşam biçimi ve siyasal tercihleri de saygıdeğerdir... Başbakan’ın hırçın üslubundan yakınıyorsan, bu hırçınlığı icbar eden “siyaset etme alışkanlığından” ve muhalefet sözcülerinin “tahammülfersa” üslubundan da yakınmalısın... “Polis şiddetini” dert ediniyorsan, “Gezi şiddetini” de dert edinmelisin... “Gezi zekâlı” sözü karşısında hafakanlar geçiriyorsan, “devrimciler burada, kömürcüler nerede” sloganları karşısında da hafakanlar geçirmelisin... Eli palalı adamlardan şekvacıysan, eli molotoflu adamlardan da şekvacı olmalısın...
Ek:
Buradan (Gezi’den) bir siyaset çıkmaz Hasan Cemal.
Halkları bütünleştirecek, toplumsal barışı tesis edecek bir dil çıkmaz.
Devrim, hiç çıkmaz...
Rezalet çıkar, kaos çıkar, vandallık çıkar, kardeş kavgası çıkar ve buradan türeyecek siyasetin bizi götüreceği yer, en “iyimser” ihtimalle, postmodern 27 Mayıs’tır.
Nicedir, belli siyasal kesimlerde, bir “27 Mayıs şartlarını oluşturma hazırlığı ve çalışması” bulunduğunu, Gezi’den umutlanmak isteyen ama kafa karışıklığını yenemeyen, dolayısıyla “Dur bakalım, ne olacak” haleti içinde bekleyen Murat Belge de itiraf ediyor.
Bırak “gönüllü tetikçiler” diye sinik ve ezik laflar etmeyi...
Bu üslup sana yakışmıyor.
Hiç yakışmıyor.
İdealize ettiğin “ruh” (Gezi ruhu) ve neşvü nema bulmasını umut ettiğin “siyaset”, kodlarıyla birlikte, “Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım” kitabında mevcuttur.
Hiç değilse, kendi kitabını oku.
HAMİŞ:
BİR: Dün, Can Dündar’dan bahisle, çirkin ve hoş görülemez ifadeler kullandım. Ayıp ettim... Kendisinden özür diliyorum. Hoş olmadı, şık olmadı, delikanlılığa sığmadı.
Bu vesileyle, bir delikanlılık da Can Dündar’dan bekliyorum. Hiç değilse çıkıp, “Polisin katliam hazırlığı yaptığını, annelerin kucağından çocuklarının zorla alınıp götürüldüğünü, oğlumun kayıp bulunduğunu yazdım, ayıp ettim. Bu, en hafif ifadesiyle provokatörlüktür” desin, bunu diyebilsin; gadrettiklerinden değil ama kendi okurlarından özür dilesin.
İKİ: Today’s Zaman’a da ayıp ettim... Polisin biber gazı kullandığı haberini başka mecralar da haberleştirmiş. Bunun bir enformasyon kazası olduğunu kabul ediyorum. Dolayısıyla, Today’s
Zaman’dan özür diliyorum...
Hayır, Hürriyet gazetesinden özür dilemem.
Bu arkadaşlar, ne yaptıklarını (nereye vurduklarını) çok iyi biliyorlar.
Hürriyet gazetesini bilakis, kınıyorum, ayıplıyorum ve “size yazıklar olsun” diyorum.