Cem Vakfı ve Fethullah Gülen Cemaatinin himayesinde temeli atılan cemevi-cami projesi, daha doğrusu bazı Alevi örgütlerin projeye sert tepkisi dolayısıyla cemevine ibadethane statüsü talebi yeniden gündeme geldi. Demokratikleşme paketinde Alevilerin taleplerine ilişkin bazı maddeler olduğuna dair bir beklenti de buna eklenince tartışma hararetlendi.
Ama bence Alevilerin son zamanlarda siyasetten beklentilerini maksimize ederek dile getirmelerinin bir sebebi de CHP’deki lider değişikliğiyle birlikte başlayan bir operasyonun fırsat doğmuşken meyvelerini toplama çabası.
Nasıl mı? Tabii ki istihbarat bilgisine sahip değilim. Buna gerek de yok. Sokak şiddetini Gezi’nin bir cüzü haline getiren unsurların sol örgütler olduğu ve Türkiye solunun yönetim katında olmasa da sokağa koşulan gençleri arasında öteden beri Alevi nüfusun hatırı sayılır bir yeri olduğu, Gezi ve devamındaki eylem zincirinde ölen gençlerin neredeyse tamamının Alevi olması, Birgün gibi kimi gazetelerde çıkan “ Ambulans çağırsak Aleviyiz diye gelmez” şeklinde verilen provokatif ve yalan haberler, “Sünni Suriyeliler kamplarda Nusayriler parklarda” gibi Türkiye devletinin Suriye’deki savaştan kaçan Nusayrileri kamplara dahi yerleştirmediğine dair yine yalan ve kötü niyetli haberler de gösteriyor ki Alevilerin sorunları hele hele son dönemlerde kesinlikle Cemevi merkezli bir gerekçeyle gündeme gelmiyor. Cemevi, meşru zemini sadece.
Aleviliği İslam dışına itmek
Suriye’deki savaş son bulmadığı ve iyi kötü istikrara kavuşmuş bir rejim ihdas edilemediği müddetçe Türkiye’de Alevi yurttaşların hassasiyetleri kaşınacak ve kimi örgütlü yapılar da bu iş için kullanılacak.
Tabii ki Suriye’de oluşacak savaş sonrası düzenin niteliği de çok önemli. Ayrıca Türkiye kendi içindeki Alevilerin çoğunluğunu hoşnut edecek bir vasat oluşturmadığı müddetçe savaş bitse de Aleviler üzerinden Türkiye kimi dışarlıklı politikaların kullanışlı hedefi olabilir.
Gelelim cami-cemevi projesi bağlamında gündeme oturan “cemevine ibadethane statüsü verilsin” talebinin mahiyetine. Söyleyeceklerim bırakalım dağınık kalsın niyetinin bir ifadesi olarak anlaşılmasın isterim.
Alevilerin ekseriyeti “cemevi ibadethanedir” düşüncesini savunuyor olabilirler. Son tahlilde inananlar için bütün yeryüzü ibadethanedir, bunlara takılmamak gerek de denilebilir.
Ancak bu iyi niyet taşlarıyla bir elli yıl sonra Aleviliği İslam dairesinden kopartacak menzile giden yolu döşüyor da olabiliriz. Çünkü bir yerin ibadethane olması siyasi pozisyonlarımıza göre karar verebileceğimiz bir şey değildir. Cemevini ayrı bir ibadethane, cem aynini de ayrı bir ibadet olarak tescil ettirmek Aleviliği dışlamaktır.
Alevilik ve Nusayrilik
Bunu en çok dert edecek kesim de yine Aleviler olmalıdır. Alevilikle Nusayriliğin Hz. Ali sevgisi dışında hiçbir ortak noktası olmamasına rağmen bugün mevcut politik pozisyon alışların Alevilikle Nusayriliği neredeyse birbiri yerine kullanılır hale getirmiş olması bizi yanıltmamalı.
Nusayrilik için “Arap Aleviliği” isminin kullanılması bile Nusayriliği İslam içinde görme tercihinin bir neticesidir. Nusayrilik baba Esad zamanında bilinçli bir şekilde bir İslam mezhebi olarak kanıksatılmaya çalışılmıştır. Camiye devam eden, Kuran okuyan, oruç tutan Nusayriler hiç de az değildir. Baas rejimi bu politikanın meyvelerini bugün Lübnan Hizbullahı ve İran’ı yanına alarak toplamaktadır.
Bugün cemevine ibadethane statüsü vermek yerine dergahların kapısına kilit vuran devrim kanunları revize edilerek bu sorun pekala aşılabilir.
Diyanet’te Aleviliği İslam mezhebi olarak içerecek bazı düzenlemeler yapılabilir. Alevilik bahsinin toplumsal barışa katkı sağlayacak şekilde çözümü ancak Aleviliği materyalist bakış açısının araçsal kullanımından farklı bir şekilde bir İslam yorumu olarak ele almakla mümkündür.
Bu asla asimilasyoncu bir çıkış değildir.