Türkiye’de bir “ilk” gerçekleşiyor. Askeri darbe süreçleri ve girişimleri araştırılırken konu daha derinden ele alınıyor ve “baskı süreçlerinin” altındaki dinamikler araştırılıyor. Bugüne kadar “ana yapıları” planlayıp arkada kalarak ceplerini dolduranlar ve “maşalarının” Halkın seçtiği Meclis önünde ifadeleri alınıyor...
Sevgili dostlar, bu ülkede “darbe görüntüsü” veren bütün teşebbüslerde ve gerçekleşen darbelerde “asker” görünen “faaliyet sahibi” olsa bile işin “planlamasını” yapanlar sivildi...
Bu “yerleşik siviller” siyasi-finansal planları ve çıkarları doğrultusunda, kullandıkları medya ve gazeteciler üzerinden gerekli kamuoyu ortamını oluşturdular ve makro planlarını icra ettiler. Daha açık yazayım; 1946, 1960, 1980, 1994, 1997-1998, 2001 ve daha nice “HÜKÜMETLERİ İKTİDARSIZ BIRAKMA” veya halkın seçtiklerini tam olarak devirme operasyonları ve teşebbüslerinde “ana doku” ve “ana kazananlar” hiç değişmedi... Bu noktada şunu soralım; 1946-1980 arasındaki siyasi “dış-iç” etkileri arındırıp, 1946-2001 arasını sorguladığımızda bu gelişmelerden en çok kimler kazandı? Sermaye nasıl el değiştirdi ve değişen sermaye nasıl bir medya ortaya çıkardı?
Sevgili dostlar, ben araştırdım, gözümü “onlardan” hiç ayırmadım ve attıkları her adımı takip ettim... Özellikle 1960 sonrası yaşananlarda “dış odakların” taşeronu olanlar hep aynı “arkadaşlardı” ve her seferinde “ülkeyi kurtarır görünürken, oluşan-oluşturdukları dalgalarda” servetlerini katladılar! Bu noktada bazı çıkarımlarımı maddeler halinde aktarmak istiyorum;
1- Türkiye’de büyük sermaye değişimleri 1960 darbesi ile başladı ve 1960-1980-2001 arasında “yerleşik düzen” tam olarak tesis edildi. Sermaye değişimleri ve siyasi uzantıları tesis edilirken Türkiye onların istedikleri kalıplara döküldü ve tam olarak “kontrol edilebilir” hale geldi.
2- Görünen darbe süreçlerinin arkasındaki yapı olan “Finansal Ergenekon’un” Türkiye’ye TAM HÂKİM olduğu 1980-1998 ve sonrasında 2000-2002 başı arasındaki kârı; her 1 dolara karşılık 5-55 dolar arasında gerçekleşti. Bu süreçte “büyük medya “el değiştirdi ve oluşturuldu.
3- Türkiye aynı dönemde yabancı para cinsinden giren kaynağa, en fazla kazandıran ülke... Borsada işlem gören şirket değerlerinin toplamı ortalamada 1997 -2004 özellikle 2001 krizinde düşürüldüğü “diplerden” dönüşlerde 1’e 4’ten fazla arttı, bazılarında dip-tepe analizi yaparsak 1’e 60 oranında değişimler oldu...
4- 1994 ve özellikle 1994-2002 arasında giriş-çıkış yapanlar kur farkı ve yüzde 1000’leri geçen faiz kazanımları elde ettiler... 1993 sonunda başlayan dönem, 1998’de “darbe teşebbüsü ve post-modern girişimlerin” sonuçlanmasıyla noktalandı. Aczimendiler “Türkiye’ye şeriat getiriyor” diye en çok bağıranlar, “en çok cebe indirenler” olarak bu süreci tamamladılar!
5- 1998-2001 ayrı bir İNDİR dönemiydi! 2001 krizi sonrası kurulan IMF destekli-Derviş modelinde dolar veya Euro bozup TL enstrümanlara giriş-çıkış yapanlar, 2003 yılından itibaren DEVLET “dinamiklere yeniden” hakim olmaya başlayana kadar Türkiye’den inanılmaz getiriler elde ettiler... Bu yapı tam olarak 2004 yılında da sönmedi ve söndürülerek ilerlenmesine rağmen bugün bile “PUSUYA YATMIŞ” bekleyen damarları var!
Sevgili dostlar, kendilerini bu ülkenin “sahibi” ilan edenler ve onların “borazanlarının” Halkın seçtiği MECLİS önünde ifade vermeye başlamaları Türkiye’nin “yeniden kurulması” ve halkın iradesinin tesis edilmesinde en önemli adımlardan biridir... Kafalarına göre “mükemmel bir model” kurmuşlardı ama “sonları” geldi...
Sonuç: 1946 sonrası içeride “SİYASİ manipülasyon ile finansal rant yaratma” dinamiği harekete geçirildi ve MODEL 1960, 1980, 1994, 2001 gibi dönüm noktaları ile REVİZE edildi! 1980-2004 arasında “iç-dış yerleşik finansal düzen”, devletin “borçlanma” ihtiyacı başta olmak üzere “her dinamikle” istediği gibi oynadı! Siyasi hamleler, askeri zorlamalar hatta darbe teşebbüsleri “ülke elden” gidiyor şarkısı medyaya söyletilirken planlandı ve bu “kaos ortamında” birileri “finansal olarak katlandılar”!
Son söz: 1946 devalüasyonu ile başlayan süreç 1960 darbesiyle biterken, 1980 “tam kalıba dökme” denemesiydi. 1997-1998 post modern bir “askeri darbe teşebbüsü” iken 2001 “post modern bir finansal darbeydi”! 28 şubat siyasi otoriteyi “irtica geliyor” motifi ile devirip birilerine “milyar dolar kar sağlarken”, 2001 darbesinde “motif siyasi değil ekonomikti”! Kısacası; “ONLAR” hep oradaydılar ve her “darbede ve teşebbüsünde” siyasi güçlerini sağlamlaştırırken, ceplerini de doldurdular! Şimdi hesap zamanı! “Adam” diye yıllarca başımıza “ağa” olanlar ve “medyadaki borazanları” şimdi ne yaptıklarını bu millete anlatacaklar! Veya ANLATACAKLAR!