Fenerbahçe oyunun başlarında; kendi yarı sahasında hiçbir işe yaramayan çok pas yaparak 50 yıl öncesinin futbolunu deniyordu. Bu köhne futbol; yarar getireceği yerde Bursa’yı tehlikeli pozisyonlara sokunca, bu saçmalıktan çabuk vazgeçildi. G.Saray da bunu sıkça deneyerek, ağzının payını alıyor.
Sarı-lacivertliler, kendi aralarında böyle boşu boşuna paslaşmaktan vazgeçti ama; bu kez de rakip kaleye nasıl gideceğini bilemez oldu. Düşünün ki; attığı beraberlik golüne kadar, Bursaspor’un ceza sahasına bile girememişti. Korner atışında sahnelenen ve önceden çalışılmış olduğu belli, başarılı bir kreasyon; Sow’un kafasıyla golü getirdi. Yani beraberlik; takım oyunuyla ve pozisyonla değil, duran top organizasyonuyla geldi.
1-1’e dayanan skor; o ana kadar oyundan kopuk olan F.Bahçe’yi, bir anda maçın içine soktu. Daha önce ceza alanına bile giremeyen sarı-lacivertliler; beraberliği yakalamakla belirgin bir özgüven kazandılar ve pozisyon da bulmaya başladılar. Maç böylece zenginleşti ve seyir zevki kazandı.
***
Bursaspor rakibinin üstüne daha sık ve daha tehlikeli gitti ama; son hareketlerde yanlış pas, yanlış orta ve yanlış vuruşlarla havanda su dövdü. 3-1 kendi lehlerine bitmesi gereken devre, beraberliğe şükür eder oldu.
Serdar Kesimal, kendi kalesine gol attıktan sonra; bu vebalin altından kalkmak için çok uğraştı. Kendini oyuna daha çok verdi. Yüklendiği sorumlulukla; en azından, vicdanını biraz olsun rahatlattı.
Maçın ikinci yarısı da; ilk gibi gene Bursaspor baskısıyla başladı. Yeşil-beyazlılar artık doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şutlar atıyordu ama; bu kez kalede Volkan Demirel engeline takılıyordu. Bazıları da, kılpayı dışarı kaçtı. Tartışmalı pozisyonda, Volkan’ın elindeki top çizgiyi geçmemişti.
Genel olarak bakıldığında, Bursaspor’un galibiyeti hak ettiği sanılabilir ama; Volkan’ın katkıları ve F.Bahçe’nin son dakika çabaları yüzünden, beraberliği adaletsiz bulmuyorum.