Suriye ile kriz patladı Türk medyası “savaş pozisyonu aldı”...
Sevgili dostlar, olayın olduğu dakikalardan itibaren TV ekranlarını dolduran yorumcular ve emekli askerler, haritalar üzerinde “İran-Suriye-Türkiye-Rusya” savaşını senaryolar halinde konuşmaya başladılar. Her senaryo “savaşla” bitti ve çoğunda Türkiye “Orta Doğu’da kayboldu, gitti”! Konuşanlar sanki “bizden” değil, “Türkiye darbe alsa da içeride dengeler kaysa” temennisini referans alanlardı. Olmadı, temenniler tutmadı ve sağlam duran Türkiye sabahın ilk saatlerinden itibaren krizi aştı ve konumunu “avantajlı” bir noktaya çekmeyi başardı.
Savaş tehlikesi hiç olmadı ve geçen tezkere sonrası “verilen mesaj” ile olmayacağı da kesinleşti. Daha açık yazayım; bu yazıyı kaleme aldığım saat 15:10 ve “SURİYE KRİZİ BİTTİ”, verilen mesaj karşı tarafta net olarak anlaşıldı ve Türkiye’nin nereye kadar gidebileceğini anlayanlar için “hareket serbestisi” sona erdi!
Sevgili dostlar, Türkiye gibi “güçlü” ve komşularına göre teknik imkanları üstün olan bir ülke kararlı bir şekilde hareket eder ve “mesajını” net olarak verirse, her alanda Türkiye’ye kast edecekler başlamadan biten şarkılarına devam etmeyeceklerdir. Güçlü olanın “kararlı” olduğu bir denklemde; savaş riski, sıcak çatışma tehlikesi olmaz. Türkiye’nin politikasını eleştirenlerin de gözden kaçırdığı bu detay. Politika tutarlı, adımlar kararlı ve hızlı... Bu tutuma karşı “güçsüz” olanın daha fazla atacağı bir adım yok. Tek çıkış var; geri çekilmek...
Sonuç: TV ekranlarında başlayan, gerçekte asla “var olmayan” savaş, Türkiye’ye borçlanma faizi yükselmesi haricinde etki etmedi fakat bir gerçeği bir kez daha ortaya koydu; içimizde “bizden olmayanlar” kadar bize zarar verebilecek başka bir yapı yok!
Son söz: Bir Türk vatandaşı olarak TBMM’nin bir bütün olarak yani CHP’nin de desteğiyle Türk Devletinin verdiği “mesaja” destek olmasını isterdim. Tarihi bir kararlılık anında maalesef bu iradeyi göremedik ve TBMM bölünmüş bir görüntü verdi. Tarih bunu not düştü ve tartışmaya devam edecek...
Not: Bu yazıyı yazdığım saatte yukarıda düştüğüm nota tam olarak inanıyorum; “kriz bitti”. Önümüzde piyasaların kapanmasına 2 saat var ve piyasaların da gerçeği göreceğini ve “aşırı fiyatlamaları” düzelteceğini hatta yaralarını tamamen saracağını düşünüyorum...
28 Şubat gerçekleri arada kaynamasın
Suriye krizi patladı, 28 Şubat süreci için TBMM çatısı altında ortaya çıkan gerçekler gölgelendi... Gölgelenmesin, unutulmasın, konuşulanlar, anlatılanlar dikkate alınsın ve gereken yapılsın...
Sevgili dostlar, TBMM’de kurulan komisyona bugüne kadar konuşan gazeteci-siyasetçi ve politikacıların anlattıklarından ortaya çıkan tek bir gerçek var; “medya olmasa tanklar yürümez, 28 Şubat yapılamazdı”! Daha konuşacak birçok isim var ve ortaya yeni birçok gerçek çıkacak...
Sevgili dostlar, bu ülkede “darbe görüntüsü” veren bütün teşebbüslerde ve gerçekleşen darbelerde “asker” görünen “faaliyet sahibi” olsa bile işin “planlamasını” yapanlar sivildi... Bu “yerleşik siviller” siyasi-finansal planları ve çıkarları doğrultusunda, kullandıkları medya ve gazeteciler üzerinden gerekli kamuoyu ortamını oluşturdular ve makro planlarını icra ettiler... Daha açık yazayım; 1946, 1960,1980, 1994, 1997-1998, 2001 ve daha nice “HÜKÜMETLERİ İKTİDARSIZ BIRAKMA” veya halkın seçtiklerini tam olarak devirme operasyonları ve teşebbüslerinde “ana doku” ve “ana kazananlar” hiç değişmedi...
Sonuç: Bugün “yukarıda tarif ettiğim düzen ve ortakları” hesap verme noktasındalar ve “anlattıkları-anlatmak zorunda kalacakları yeni bir dünyanın kapılarını açacak...
Son söz: “Suriye krizi” algılaması içinde Türkiye’nin “28 Şubat’ı ve korkunç gerçekler” unutulmasın! Kendilerini bu ülkenin “sahibi” ilan edenler ve onların “borazanlarının” Halkın seçtiği MECLİS önünde ifade vermeye başlamaları Türkiye’nin “yeniden kurulması” ve halkın iradesinin tesis edilmesinde en önemli adımlardan biri... Türkiye “28 Şubat ve diğer iradene darbe” teşebbüslerini unutma, sorgula!