24 Haziran yeni Türkiye'nin miladı

İhsan Aktaş / GENAR Başkanı
21.04.2018

15 Temmuz’da büyük bir beka sorunu ile yüzleşen Türkiye siyasetinde AK Parti ve MHP bir vizyon birlikteliği ortaya koydu. 7 Haziran seçimlerinden 24 Haziran seçim kararına kadar ülke, kendi sınırlarını savunmakta olan devlet pozisyonundan çıkıp, terör ve teröristleri sınır ötesinde takip edecek pozisyona geldi. 24 Haziran seçimleri de Yeni Türkiye’nin inşası için bir milad olacak.


24 Haziran yeni Türkiye'nin miladı

AK Parti kurulduğu günden beri iktidarda kalmayı başarmış, şartlara göre kendisini dönüştürmüş, bir taraftan toplumun ihtiyaçlarını gözetip ona göre politikalar geliştirirken, diğer taraftan da siyasetin gerektirdiği hamleleri gerektiği zamanda yapabilmiş bir partidir. Ak Parti daha birkaç yıl evvel Kürt meselesini çözmek için Çözüm Süreci adı altında bir süreci işletmiş fakat PKK, giriştiği uluslararası angajmanlar neticesinde süreci sabote etmişti. Ardından uluslararası güçlerin desteğiyle Güneydoğu’da hendek operasyonları başlattı. PKK’nın bir bakıma ülkeden toprak koparma iddiasında bulunduğu bu aşamadan sonra FETÖ’nün de ülkeyi istikrarsızlaştırmak için darbe girişiminde bulunmasıyla, Türkiye siyaseti için, milli sınırları içeri-sinde vatanın bütünlüğünün korunması ve devletin güçlenmesi öncelikli mesele haline geldi. İşte bu çerçevede, adına beka sorunu da denecek bir problemle yüzleşen Türkiye siyasetinde AK Parti ve MHP bir vizyon birlikteliği ortaya koydu. 7 Haziran seçimlerinden 24 Haziran seçim kararına kadar Türkiye, kendi sınırlarını savunmakta olan devlet pozisyonundan çıkıp, terör ve teröristleri sınır ötesinde takip edecek pozisyona geldi.

Bu süreç AK Parti iktidarının eliyle yürütülmüş olmasına rağmen, MHP’nin vermiş olduğu manevi desteğin de etkisi büyüktür. Ak Parti ile MHP’nin seçim ittifakı, Türk siyasi hayatına yeni bir bakış açısı getirdi.

Bugün seçim olsa partilerin alacağı pozisyon, oy durumları ve rekabette hangi ittifakın ne kadar güçlü olduğu mevzusuna geçmeden önce; AK Parti ile MHP’nin oluşturmuş olduğu ittifakın gerçek anlamda neye karşılık geldiği hakkında birkaç cümle kurmak lazım geldiğine inanıyorum.

Küresel hegemonyaya karşı direnç: AK Parti ile MHP’nin ittifakı küresel hegemonyaya karşı bir direnç ve güç birliği oluşturmaktadır. Dünyada küresel denklemler karmakarışık ve hangi ülkenin kiminle müttefik, kime düşman olduğu mevzusu her geçen gün değişmektedir. FETÖ’nün Türkiye’de etkin olduğu dönemlerde gördüğümüz gibi, dış unsurlar içerideki siyasi yelpazeyi de kullanarak zaman zaman Türkiye’nin istikrarını bozmak için girişimde bulunmaktadır. AK Parti ile MHP’nin kurmuş olduğu Cumhur İttifakı, bütün bu kötü niyetli girişimleri boşa çıkaracak güçte ve dirençtedir. Bu bağlamda iki partinin ittifakı, küresel sisteme karşı olağanüstü bir direnç etkisi oluşturmaktadır.

Vesayetin zayıflatılması: Türkiye’de Tanzimat Fermanı’ndan başlayıp 1960 darbesi ile anlamını bulan merkez vesayeti, her ne kadar eskisi gibi güçlü olmasa da; bu iki Anadolu partisinin ittifakı merkezin vesayetini zayıflatacak, Türkiye’de demokrasinin işletilmesi kurumlar eliyle sabote edilmeyecektir. Bir bakıma sivil siyasetin işletilmesi için de bu ittifak bir fırsat olacaktır.

Devlet-millet kaynaşması: Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri zaman zaman devlet ile halk, zaman zaman ordu ile siyaset, zaman zaman bürokrasi ile dışında kalan her unsur karşı karşıya gelmiş ve derin güvensizlikler yaşamıştır. Çoğu zaman ordu sadece kendisini vatanperver olarak tanımlamış, kendi dışındaki unsurları ihanetle de suçlamıştır. Gelinen bu noktada AK Parti’nin, MHP’nin ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda vatanperverliğe, milliyetçiliğe, dindarlığa ve tek vatan olgusunu korumaya dönük oluşturdukları ittifak; bugüne kadar zıt kutuplar gibi gözüken devlet, millet, ordu, siyaset kaynaşmasının da zeminini oluşturacaktır. Bu iki Anadolu Partisi’nin yerliliği, milliliği ve vatanperverliliği hakkında hiçbir kesimin şüphesi yoktur. Her ne kadar Türkiye’yi kıta Avrupası bakışı ile okumaya çalışan insanlar, oluşan bu milli havayı problem olarak görseler de; halkın kahir ekseriyeti yerli, milli, geleneksel kodlara dayalı, tarihle bütünleşmiş, ülkenin geleceğini dünyadaki büyük devletlerle eşitle-meyi hedefleyen bir siyaset anlayışını doğru bulur. Bu açıdan bakıldığında da AK Parti ile MHP’nin oluşturmuş olduğu cumhur ittifakı, devlet-millet kaynaşması için de önemli bir psikolojik metin oluşturmaktadır.

Partilerin durumu

Bundan sonra her gün tekrarlayacağımız 24 Haziran gününe gelinceye kadar siyasi partilerin nasıl bir performans sergileyecekleri, güç dengelerinin nasıl değişeceği ve siyasetin üzerine nasıl etki edeceğini kısaca ele alalım.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Referandumu bittiğinde, AK Parti-MHP ittifakı referandumu kazanmakla birlikte, “Hayır” bloğunu oluşturanlar beklenin üzerinde bir oy aldı. Bu tablo, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümeti seçimleri için muhalefet kanadını ümitlendirmişti.

Sistem değişikliği referandumu, “Evet” cephesi için zor bir imtihandı ve Türkiye’de kurulmuş sistemi tepeden tırnağa değiştirmeyi öngörüyordu. Bu noktada, Türkiye’nin muhafazakar seçmeni bu değişimi kabullenmekte oldukça zorlandı. AK Parti ve MHP seçmeninin toplam oyları yüzde 60’ın üzerinde olduğu halde; her iki parti de kendi oylarından kayıp vererek ancak yüzde 51.8 oy alabilmiştir. Oysa, referandumdan 10 gün sonra yapmış olduğumuz araştırmada, AK Parti’nin oyları yüzde 49-50 bandında idi.

HDP ile anılma sorunu

Bugünkü tabloya bakacak olursak; AK Parti 1 Kasım seçimlerinde almış olduğu oy oranını korurken, MHP ile AK Parti’nin oy toplamı yüzde 60 bandını bulmaktadır. Siyasette sürpriz sayılacak bir konu da; muhalefetin en güçlü adayı CHP, oy kaybı yaşamaktadır. Bugün CHP’nin oy oranı, Deniz Baykal’ın partisini Kemal Kılıçdaroğlu’na devrettiği dönemin gerisine düşmüştür.

HDP’nin durumuna bakacak olursak; zahirde kimse HDP ile bir arada gözükmek istememektedir. Türkiye partisi olma rotasından sapıp PKK’nın gölgesinde kalan HDP, siyaset namına da bir üretim ya da fikir ortaya koyma yetkinliğinden oldukça uzaktır. İyi Parti’nin seçime girip girmeyeceği henüz belli değilken; Meral Akşener 100 bin imza ile aday olacağını açıkladı…

Önümüzdeki seçimde AK Parti seçmeninin veya MHP seçmeninin nasıl refleks göstereceği oldukça önemlidir. Bilindiği gibi Recep Tayyip Erdoğan, partisinin başında seçime girdiği her yarışta en yüksek derecede AK Partililerin oyunu almıştır. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, AK Parti dışındaki partilerden de oy alarak yüzde 52 bandını oluşturmuştur. Cumhur ittifakının AK Parti ve MHP tabanları açısından nasıl karşılandığını sorduğumuzda; MHP’liler yüzde 80, AK Partililer yüzde 90 oranında cumhur ittifakını desteklemektedir. Bu da bize şunu gösteriyor ki; her geçen gün MHP seçmeninin ittifaka oy verme oranı art-maktadır. Eldeki veriler, muhalefet partilerinin referandumdan yola çıkarak söylediği “AK Parti ve MHP tabanının Recep Tayyip Erdoğan’a mesafeli duracağı” tezi boşa çıkarmaktadır.

Muhalefetin çıkmazı

Muhalefet partilerine gelecek olursak; önlerindeki vizyon hayli karışık gözükmektedir. Zamanın darlığı, seçilecek adayın muhalefet partileri tarafından benimsenmesi ve onun üzerine oluşacak motivasyon süreci hayli sıkıntılı hale getirmektedir. Anlaşılan o ki, muhalefet partileri kendi adaylarıyla birinci tura girecek ve AK Parti-MHP kitlesinden de oy almaya çalışacaktır.

Yarış iki blok arasında geçmektedir. Birinci bloğun bugünkü oyları 49-60 bandında, ikinci bloğun oyları ise 40 bandındadır. Birinci blok kendi oylarından eksiltmeme gayreti içerisinde olurken; ikinci blok 40 puan üzerine oy artırma gayreti içerisinde olacaktır. Bu tabloyu veri olarak alırsak, muhalefet patilerinin bu seçim için işlerinin hayli zor olduğu gözükmektedir.

Seçim süreci henüz başlamadı. Bu değerlendirmeler, bugünkü veriler üzerinden yapılan değerlendirmelerdir. Adaylar belli olduğunda; hem yapacağımız araştırmalarla hem de gözlemlerimizle yeni yaklaşımlar getirebiliriz. Türkiye’deki seçimler, sadece Türk halkını ilgilendiren seçimler olmaktan çıktı. Konu Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi olunca; dünya devletlerinden kimi dostluk, kimi düşmanlık için, neredeyse Türkiye seçimi ile ilgilenmeyen yoktur. Türkiye siyasetine dışarıdan müdahale etmek isteyenler için de bu kısa zaman aralığı çok da fırsat vermeyecek gibi gözükmektedir.

@ihsanaktas