28 Şubat'ın apoletli medyası neden panikledi?

Aslan Değirmenci / UMED Başkanı
6.01.2018

28 Şubatçılar FETÖ üzerinden kendilerini aklama gayretine girmişken, ilk günden bu yana yaptıkları ittifak açık ve nettir. FETÖ üzerinden aklanmayı düşünmek yerine itirafçı olup, yaptıkları işbirliğini deşifre edip, daha az ceza almayı denemelidirler.


28 Şubat'ın apoletli medyası neden panikledi?

İki hafta önce 28 Şubat davasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da bulunduğu 60 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Talebin ardından kirli bir propaganda başlatıldı.

28 Şubat darbe davasının ilk tanıklarından, TBMM darbe araştırma komisyonunun ilk dinlediği gazetecilerden biri olarak meydana getirilmek iste-nen kirli algı üzerine bazı gerçekleri belirtmek istiyorum. Şöyle ki ısrarla kendisini ulusalcı olarak tanımlayan bazı çevreler, soruşturmayı başlatan belgeleri yok sayarak, iddianameyi hazırlayan FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili üzerinden gerçeği perdelemek istiyor. Gerçek şudur: Mustafa Bilgili, söz konusu iddianamede 28 Şubat’ta, darbenin en büyük yararlanıcısı FETÖ’nün faaliyetlerine dair darbe öncesi, sırası ve sonrasında Fetullahçı Terör Örgütü’nün konumlandığı zemine dair tek bir tarihsel fotoğraf çekmemiştir. Bilgili, davanın derinleşmesini engellemiş, avukatımla sunduğum birçok belgeyi iddia-nameye eklememiş, sürecin sivil ve medya ayağının deşifre olmasını engellemiş, Gülen ile faiz lobisini sanık kürsüsünden kaçırmış, darbenin dış ayağını da perdelemiştir. Sanık kürsüsünden kaçırdığı malum 28 Şubatçı medya; Gezi olaylarında, 7 Şubat MİT krizinde, 17/25Aralık küresel operasyonunda FETÖ ile yaptığı ittifakla karşımıza çıkmış, en büyük desteği faiz lobisinden almış, 15 Temmuz’a bizzat zemin hazırlamıştır.

FETÖ’cüler nasıl terfi etti?

28 Şubat darbesinin mimarlarından biri olan dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, 54. Hükümetin başbakanı olan merhum Erbakan’a randevu vermezken (Bir Asker Bir Diplomat isimli kitapta Erkaya kendisi söylüyor bunu), FETÖ/PDY’nin kara kutusu olan Alaattin Kaya çok rahatlıkla dönemin Genelkurmay ikinci başkanı ve aynı zamanda 28 Şubat davasında sanık olarak yargılanan Çevik Bir ile görüşebilmekteydi. Görüşmeler Genel-kurmay karargâhında gerçekleştiriliyordu. Bu görüşmeleri Savcı Bilgili sorgulamamakla birlikte, Gülen’in, Orgeneral Çevik Bir’e gönderdiği mektubu da yok saydı.

 O günlere gidelim… İslamcıları, FETÖ ile dizayn etme, toplumu yeniden şekillendirme ihalesini alan 28 Şubatçılar, TSK’yı da devletin diğer önemli kurumlarını da eğitimi ve sosyal hayatı da işgalci FETÖ’ye teslim edeceklerdi. Nasıl mı? YAŞ kararları ile TSK’dan ihraçlarla süreci başlattılar. İhraç edilenler FETÖ’cü değil, FETÖ dahil TSK içerisinde illegal yapılanma içerisinde olanların karşısında duran cesur yüreklerdi. Söz konusu isimler hem NATO’cular hem de FETÖ’cüler için tehlike arz ediyordu. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için hepsini tasfiye ettiler. Tasfiye sürecinin ardından FETÖ’cüler terfi aldılar, yeni gençlerini kolaylıkla TSK’ya sızdırdılar. 15 Temmuz gecesi geldiğinde o kadrolarla işgal girişimi denediler.

Aynı durum Emniyet için de geçerliydi. Ellerinde listeler, önlerinde suç duyuruları olmasına rağmen emniyet içerisindeki FETÖ yapılanmasına dair hiçbir işlem yapmadılar. FETÖ’nün nasıl bir bela olduğunu o günden gören yerli, milli ve dindar güvenlik görevlilerini linç ettiler. Linçin ardından emniyeti, adım adım FETÖ’nün kontrolüne verdiler. Bu kadrolaşma, bu kontrol ve bu ihanet tümüyle ortaya çıkmışken, 28 Şubat iddianamesinde yerini almamıştır.

İttifak mesajlarda gizli

Ankara’da FETÖ’ye yönelik yürütülen soruşturmada üst düzey bir FETÖ’cü imamın evinden 28 Şubat’ta FETÖ’nün kamuflajları ortaya çıkmıştı. Ele geçirilen belgelerde FETÖ’nün 28 Şubat talimatları deşifre olmuştu. O talimatları iddianameye almayan Bilgili, 20 yıl önce 28 Şubat’a övgüler yağdırıp “Sevap kazanıyorlar” diyen teröristbaşı Gülen’in MGK bildirisine methiyeler dizmesini, darbeyi “demokrasi” olarak ifade etmesini, seçilmiş hükümeti istifaya çağırmasını delil olarak kabul etmemiştir. FETÖ tarafından yapılan “İmam Hatipler kapanabilir” açıklamasının ardından İmam Hatiple-rin kapılarına kilit vurulması, hemen ardından FETÖ okullarının önünün açılması bile ittifakı gözler önüne sermektedir, Gülen’in 28 Şubat davasında sanık kürsüsüne oturması için yeterli delil olarak görülmesi mümkündür. ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Başkanı Halit Bekiroğlu da bu tezimizi doğrulayarak, 28 Şubat sürecinde İmam Hatiplerin önü kapatılınca, dindar ailelerin çocuklarını Fetullahçıların okullarına göndermeye mecbur kaldığını söylüyor. Bekiroğlu, “Maalesef o dönemden itibaren FETÖ okullarının önü açılmış oldu. Derinlerde birileri bunu planladılar ve muhtemelen bu doğrul-tuda Fetullahçılarla bir ittifak yaptılar. Biz bir kuşağı kaybettik. Adeta bir nesil Fetullah Gülen’in kucağına bırakıldı” diyor. Kaldı ki; 28 Şubat davası devam ederken, FETÖ elebaşının ininden “Tutuklanmalarına gönlüm razı değil” mesajının ardından başta Nazlı Ilıcak olmak üzere FETÖ’cü kalemlerin Çevik Bir ve cuntacıların gözaltına alınmasını “cadı avı, hesaplaşma, öç alma” olarak nitelendirerek kaleme aldıkları yazıları arşivlerde bulunmaktadır.

28 Şubat davalarının tamamına katılan ve FETÖ davalarının da müdahil avukatı olan Emrullah Beytar ise şunları söylüyor: “15 Temmuz’un temelle-ri 28 Şubat darbe sürecinde atıldı. Ordudaki dindar subayları Batı çalışma grubunun enforme ettiği YAŞ toplantılarıyla ihraç ettiler. Toplum mühendisli-ği gibi yakıcı ve yıkıcı eylemler ile toplumun iradesine ipotek konulmaya çalışıldı. Bu süreçte paramiliter güç olarak medya, yargı, YÖK, bazı sivil toplum örgütleri, sendikalar ve bazı sermaye çevreleri aktif görev almışlardır. Bu anlamda 15 Temmuz’u doğru anlamanın yolu 28 Şubat post modern darbesini doğru analiz etmekten geçer. Stratejiyi çözümlemeden, ittifakı anlamadan, doğruyu anlatamaz, gerçeği toplumun görmesine katkı sağlayama-yız.”

O yıllarda RP faktöründen uykuları kaçan ABD Merkezi Haberlama Teşkilatı’nın (CIA) Milli Haberlama Konseyi eski başkan yardımcısı Graham Fuller’i de unutmamak lazım. 90’lı yıllarda 28 Şubat’a zemin hazırlamakla meşguldü.  21 Mart 1999’da ise ABD’ye giden Gülen’in referans mektubunun altında Graham Fuller’in imzası bulunmaktaydı. Bu imza sayesinde Gülen oturma izni almıştı. Bu ilişkiye nasıl olur da iddianamede cevap aranmaz?

Özetle; 28 Şubatçılar FETÖ üzerinden kendilerini aklama gayretine girmişken, ilk günden bu yana yaptıkları ittifak açık ve nettir. FETÖ üzerinden aklanmayı düşünmek yerine itirafçı olup, yaptıkları işbirliğini deşifre edip, daha az ceza almayı denemelidirler.

94. duruşma yarın

İddianamede yer almayan belgelerin olduğunu söylemiştim. Evet maalesef öyle… 28 Şubat’ı post modern bir darbe olarak yaptıklarını itiraf eden Erol Özkasnak’ın, Genelkurmay Başkanlığı Basın Yayın Halkla İlişkiler ve Tanıtım Daire Başkanlığı’na gönderdiği yazı nerede örneğin? O yazıda hangi gazetecilerin isimleri vardı ve cunta ile bağlantıları neydi? 28 Şubat darbesinde TSK’dan gelen emirler doğrultusunda yazan ve darbeyi destekleyen gazeteciler listesi nerede peki? “Basınla Temas” başlıklı belge neden iddianamede yerini almadı? Hatta cuntacılar, işledikleri zulmü meşrulaştırmaya çalışan gazetecileri ödüllendirmişti. Ödül listesi ve üst yazı neden deliller dosyasına girmedi? Başta da belirttiğim gibi FETÖ’cü savcı Bilgili, tüm bu isimleri korudu, tüm bu isimler de dershaneler süreciyle başlayan FETÖ kalkışmalarına kalemleriyle destek verdi. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın… Şimdi o isimler 28 Şubat davasını sulandırmaya, başlatılması muhtemel olan yeni soruşturmaları engellemeye çalışıyor. Çünkü süreç derinlemesine ele alındığı takdirde kendilerini kimsenin kurtaramayacağını biliyorlar. 94’üncü duruşma yarın ve aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in de bulunduğu 103 sanığın yargılandığı 28 Şubat davasının 94’üncü celsesi yarın görülecek. Karar günü geldiğinde ise vesayet zeminlerinin, darbelerin, yasakların, yalancı düzenlerin yıkılmasına İnşallah kapı aralanacak…

@aslandegirmenci