Aamir Khan yeni Kapoor mu?

Dr. Yusuf Ziya Gökçek / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
21.10.2017

Khan filmlerinin temalarının ortak vurgularından “hoşgörü”, ülkede var olan çatışmaları gölgelemesi itibariyle ince bir zar hüviyetindedir. Bu, Hindistan’ın, Müslüman nüfusu Hint topraklarında tutabilme, sisteme eklemleme çabasının bir neticesi olarak da okunabilir. Khan’ın filmlerinde altı çizilen eğitsel değerler daha çok seküler öneriler getirir, dini kimlikler tartışmasını ise ortak zeminde devlet lehine çözme temayülü dikkat çeker.


Aamir Khan yeni Kapoor mu?

Türkiye’de Aamir Khan hayranlığı özellikle son 10 senedir artarak büyümekte. Bu hayranlığın teknik sebebi çevrimiçi izleme sitelerinin artması, estetik nedeni ise Hint melodram geleneğinin Türk izleyicisinin seyir zevkine yakın bir yerde bulunmasıdır. Zira Türkiye’de Hint sineması bir dönem ülkemizde etkin olan film gramerini de beslemiştir. Örneğin Türkiye’de hatırı sayılır gişe yapan Raj Kapoor’un Awara Hoon filminin (Avare, 1951), başrolünde Sadri Alışık ve Ajda Pekkan’ın oynadığı, Semih Evin’in 1964 yılında aynı adla çektiği film gibi pek çok uyarlaması söz konusudur. Bu teveccühe mazhar olan bir diğer film de Muhammad Karim’in yönettiği Mısır filmi Domu’ al-hubb (Aşkın Gözyaşları, 1936) filmiydi. Bu iki ana hat Türkiye’de müziği melodram filme ritim dili olarak eklemleyen, büyük ölçüde filmi klibe uygun biçime sokan filmlerdi. Aamir Khan’ın Türkiye’de izleme kültürüne etki eden bir coğrafyadan gelmesi hiç şüphesiz tanınırlığını artıran önemli bir etmen. Raj Kapoor’un Avare filminde gördüğümüz, trajik gerilimin başlayacağı evrede filmin soluklanmasını sağlayacak müziğin olması, seyirci için katlanılmaz acının dans figürleriyle sürekli ötelenmesi, film dünyasını bir panayıra çevirecek mizansenin varlığı izleme alışkanlıklarının içerisindeydi. Bu yüzden Bollywood’un yeni yüzü Khan, Kapoor’un açtığı bir alan içerisinde hareket etmektedir. Çünkü Aamir Khan’ın filmlerinde Bollywood’un film kodları güncellenerek yer almakta, Raj Kapoor’u izleyen insanların torunları da böylelikle onun filmine kolaylıkla dahil olmaktadır. Melodram, Hindistan’da, bir film süresi içerisinde duyguyu kışkırtan, izleyeni ağlatabilen, güldürebilen, imkansızı oldurabilen, sonunda ise farklı sınıfsal, kast ve farklı dinlere mensup aşıkları bir araya getirebilen bir mecradır.

Melodram düşkünlüğü

Türkiye’deki izleyicinin Şark’a ait yapımları izleme keyfiyeti, toplumsal olarak sahip çıktığı, kaybedildiğini düşündüğü erdemleri yeniden izleyebilme fırsatıyla da ilgilidir. Örneğin Kanal 7’de gösterilen Sabır Çiçeği dizisi (Filmin kadın karakterinin adı “Oshin” olarak da bilinir) Türkiye’de sadakat ve sabır gibi kavramları dramatik yapı içerisinde anlatması itibariyle seviliyordu. Yine aynı kanalda günümüzde “soap opera” olarak nitelendirdiğimiz günlük dizi ve heyecanı bir sürekliliğe dönüştüren “arkası yarın” Hint dizilerini yayınlamakta, yine izleyicinin melodram zeminini Şark’a yakın bir yere yaklaştırmaktadır. Dizi ve filmlerle sağlanan bu temaslar Aamir Khan’ı ülkede takip edilen bir isim yapmaktadır. Bu dizilerin eğitsel bir amacının olması, toplumda bir duyguyu ve tavrı konuşulur, yaşanılır kılma amacı taşımaları, öğretici tarafının bulunması Khan’ın oynadığı filmlerin de benzer amaç taşıması, oyuncunun daha anlaşılır bir algının içinden konuşmasını sağlamaktadır. Bu dizi ve filmlerin varlığı Khan’ın daha popüler bir figür olmasını kolaylaştıran gizli hazırlayıcılardır.

Stratejik bir aktör

Ülkesinde ise Aamir Khan’ın hayranlarının fazla olması, oyuncunun kimliği ve yönelimiyle ilgilidir. Oyuncunun Müslüman bir aileden gelmesi, eski eşinin Hindu olması, Hindistan’ın farklı dini kimlikleri Hint kimliğiyle birleştirme planına yakın siyasetine uygun görünmesi onu cazip kılmaktadır. Bu unsurlar Aamir Khan’ı hem tecimsel film karakteri hem de Hindistan siyaseti içerisinde stratejik bir aktör haline getirmektedir. Khan filmlerinin temalarının ortak vurgularından “hoşgörü”, ülkede var olan çatışmaları, yaşananları gölgelemesi itibariyle ince bir zar hüviyetindedir. Bu, Hindistan’ın Müslüman nüfusu Hint topraklarında tutabilme, sisteme eklemleştirme çabasının bir neticesi olarak da okunabilir. Khan’ın filmlerinde altı çizilen eğitsel değerler daha çok seküler öneriler getirir, dini kimlikler tartışmasını ise ortak zeminde devlet lehine çözme temayülü dikkat çeker. Filmlerin marjin noktalarına yerleştirilen “radikal” Hindu ve Müslüman kimlikleri dengeleyici ölçü Khan’la yapılır. Dramatik gerilimde aslında pek çok antagoniste yer verilir. Bu antagonistler, bizim de melodram geleneği içerisinde bildiğimiz katıksız kötülerdir. İçlerinde bazıları, kalbi katılıktan kurtulduğunda filmin esas oğlanının yanında taraf olur. Bu da Khan’ın şahsında ortaya konulan ve tarafsız olduğu varsayımıyla savunulan güçlü seküler referanslar aracılığıyla sağlanır. Örneğin Rang De Basanti (Onu Sarıya Boya, 2006, yön. Rakeysh Omprakash Mehra) Bollywood klasik anlatı içerisindedir. Ana akım klasik anlatıda karakterin gelişimi, sıradanın kahramanlaşması, çatışmalar ve engellerle sağlanmaktadır. Fakat bu filmle karakterin mühendisliği yerine temanın ideolojik yapısı daha sert biçimde verilmektedir. Rang De Basanti’de Hindistan’da İngilizlere karşı mücadele veren Hint milliyetçi entelektüellerinin belgeselini çekmeye çalışan bir İngiliz yönetmenin uğraşıyla film başlamaktadır. Filme konu edinen bu aydınlar, farklı etnik ve dini yönelimlere sahip ailelerden gelmiştir. Ortak hedefleri ise bağımsızlık savaşında halkı örgütlemektir. Yönetmen, milliyetçi aydınların hayatını konu edindiği, kurmaca-belgesel formunda çekeceği filme uygun oyuncular bulamamaktadır. Yeni Delhi’deki üniversitede tanıştığı yoz kültüre sahip gençleri oyuncu yapar, bu filmle birlikte öğrenciler bağımsızlık mücadelesi veren aydınları oynayacaktır. Tekno-partiler düzenleyen, eğlenmeyi hayatın merkezine koyan gençler, bu filmle birlikte oynadıkları rol üzerinden aynı zamanda tarihsel karakter olan aydınlarla özdeşleşme kurmaktadır. Khan (filmde de lideri oynamaktadır) etrafında bulunan gençler, oynadıkları rolün değer dünyasıyla ilişkiye geçmekte, geçmişten alınan payla gördükleri, yaşadıkları Hindistan’ı dönüştürme motivasyonuyla hareket etmeye başlamaktadır. Hem filmsel olarak geçmişin temsili hem de günümüz Hindistan’ının temsili, seküler Hint kimliğiyle uzlaşı içindedir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, filmde, aşırılık olarak sunulan unsurların melodramatik bir etki taşımasıdır. Kötünün en kötü olduğu film içinde iyi aynı zamanda dini tabiiyetten bir nebze kendini kurtarabilen insan olarak kodlanmaktadır.

Khan’ın biyografik dönüşümleri göz önüne alındığında, yıldız eksenli Bollywood sineması ve Hindistan açısından önemi aşikârdır. Eğitsel bir değer açısından bakıldığında geleneksel olanın yanlışlığına yönelik yargılarla dolu olan filmde -örneği PK (Peekay, 2014, Rajkumar Hirani) filminde de görülebilir- aktör izole bir karakterdir. Hindistan’da bulunan dinsel ve etnik gerilimin dışında, bunun dışında kalabilme imkânı varmışçasına, etik bir merkez olma iddiasına sahiptir. Rang de Basaanti’de (aslında görünmese bile merkezde İngiliz kadın yönetmen vardır) ve Peekay’de (A. Khan, dünyalı olmayan bir karakteri oynamaktadır) Batılı bir dizge içinden konuşmakta ve olayların “mukadderatını” hümanizm, çok kültürlülük gibi kavramlarla açıklamaktadır. Avare filmi, insanların kötü bir kaderle doğmadığına, sosyal şartlarla birlikte değişimin mümkün olduğuna vurgu yapmaktadır. Aslında vurgu, Hint milliyetçilerinin kast sistemi eleştirisi ve sistemi zayıflatma hamlesiyle ilintilidir. Kapoor’un, 1947’de kazanılan bağımsızlığı riskli de olsa perçinleme stratejisini Avare filminin melodram yapısında görebiliriz. Aamir Khan ise filmlerinde Hindistan’da tıkalı gördüğü damarı açma uğraşındadır. Khan üzerinden geliştirilen film dışı söylem, biyografisinin çeşitliliği, oynadığı roller göz önüne alındığında Kapoor’un yönetmen ve oyuncu rolüne denk düşmektedir. Toplumsal eleştiri ile eşgüdümlü yürüttüğü etik müdahaleleri Batılı bir çerçeve içerisinde yapması da Hint milliyetçiliğinin siyaset programı değişikliği içerisindedir.

@ysfzygokcek