Derin solun PKK/PYD ile imtihanı

Aslan Değirmenci / UMED Başkanı
24.03.2018

Türkiye’nin sol şeridinde, ilkelerin nerede başladığı nerede bittiği, pragmatizmin etki sahası her zaman belirsizdir. Çünkü derin sol, ilkelerle değil ‘öteki’ne duyulan düşmanlığın etkisiyle hareket eder. PKK gibi yapılarla yakınlığının temelinde ise ortak ideoloji ve ortak düşman olgusu vardır.


Derin solun  PKK/PYD  ile imtihanı

Küresel terör örgütü PKK/PYD’nin üye ve yandaşlarının yalan bilgi ve görsellerle yürütmeye çalıştığı propagandanın mecrası haline gelen sol ve liberal medya, Türkiye aleyhtarı yayınlarına devam ediyor. Kuruluşundan bu yana kendisine muhalif olan her türlü ideolojiyi bastırma ve yok etme eğiliminde olan PKK/PYD’nin tek tipçi faşist anlayışına söz konusu medya ısrarla sahip çıkıyor. Sol görüşlü basın yayın organlarının Marksist-Leninist bir ideolojiye sahip olmakla tanınan terör örgütü YPG/PYD/PKK’ya ideolojik yakınlık duyduklarını, bu yakınlığın da haberlere açık bir şekilde yansıdığı görülürken, terörle mücadeleyi yıpratmak, meşru siyaseti tartışılır hale getirmek için de çaba sarf ettiklerine şahitlik ediyoruz. Hatta PKK’nın bombalı saldırısında hayatını kaybeden kendi yazarları olsa dahi, yazarlarını PKK’nın öldürdüğünü bile ortaya koyan haberler yapamayacak kadar ideolojilerinin esiri olmuş durumdalar.

Yazımıza birkaç soruyla devam edelim: Sol ve liberal medya neden Onat Kutlar cinayetini gündeme getirmez? Onat Kutlar anılırken neden onu öldüren terör örgütü kınanmaz, isminden hiç söz edilmez? Haydi vefa yok diyelim; gazeteciliğin topluma karşı sorumlulukları ve gazetecilik etiği açısından bu oldukça sorunlu değil mi? Cinayeti işleyen terör örgütünü eleştiren yayınlar bugüne kadar neden yapılmadı?

Terörü kınayamayan anlayış

30 Aralık 1994’te terör örgütü PKK, Taksim’deki The Marmara Oteli’nin kafesine bombalı bir saldırı düzenledi. Bir paltonun cebine yerleştirilen bomba ile gerçekleştirilen saldırıda eşi Filiz Kutlar ile evlilik yıldönümünü kutlamak için dostlarıyla olay yerinde bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarı Onat Kutlar omurgasına saplanan cam parçaları nedeniyle ağır yaralandı. Onat Kutlar 12 gün sonra, 11 Ocak 1995 günü tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Ancak o gün bugündür sol ve liberal kesim tarafından Kutlar, ne doğru düzgün anılır ne de ölümüne neden olan terör örgütü kınanır… Saldırıyı kimin yaptığını belirten yazılar kaleme alınmaz, haberler yapılmaz. Böylece şiddet mekanizması örtülü bir şekilde desteklenir. Daha da acısı 2018 Ocak ayında yaşandı. Onat Kutlar’ın ölümünün 23. yılına dair küçük bir haber Cumhuriyet gazetesinde yer aldı. PKK’nın bombalı saldırısında hayatını kaybeden Onat Kutlar için anma haberi yapan Cumhuriyet gazetesi, kendi yazarını PKK’nın öldürdüğünü söyleyemedi. Yaptığı haberi ise toplam üç cümleye sığdırmayı başardı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin tutumu ise daha ilginç. Bırakın Onat Kutlar’ı anmayı, cemiyetin kendi web sitesinde arama yapıldığında konuyla ilgili olarak tek açıklamaya rastlanmıyor. Cemiyet’in Onat Kutlar’a dair bugüne kadar tek cümle kurmadığını kendi resmi sitelerinden de (İyi bir web arşivi olmasına rağmen) kolayca anlamakla beraber, cemiyetin resmi sitesinde “Öldürülen Gazeteciler” başlığında bir kısım var. O bölümü ziyaret ettiğimizde de listede Onat Kutlar’ın ismine rastlayamıyoruz.

Kutlar sadece yazar da değildi. Türk Sinematik Derneği’nin ve Yeni Sinema dergisinin kurucusuydu. Yazdığı senaryolar ve çekilen filmlerle yurt-dışında defalarca ödüllendirildi. Gündeminde kültür ve sanat eksik olmayan sol ve liberal aydınlar tarafından da Onat Kutlar, cinayeti işleyen PKK olunca çabuk unutuldu. Bir imza kampanyası bile başlatılmadı.

Öte yandan bir şairdi Onat Kutlar…

Bir şiirinde bugünleri görürcesine,

“Akşamüstü oturdum yol kıyısına..

Düşündüm.

Ne kalacak bizden geriye?” diyordu.

Geriye kalan sadece unutulmak değil, katiline sahip çıkan, meşrulaştırmak için kalem sallayan, gerçeği perdeleyen bir sözde aydın dost yığını olmuştu. Vefasızlığı 23 yıldır içselleştiren dostları The Marmara Oteli saldırısının davası görülürken de ortada yoktu. PKK’lı katiller suçlarını itiraf ettiğinde ise hepsi kafasını kuma gömmüştü. Yargıtay, söz konusu katillerin cezasını onadığında da sesleri çıkmıyordu. Hatta aftan serbest bırakılanlar oldu. Buna bile tepki gösteremediler.

İdeolojik körlük

O saldırıda hayatını kaybedenlerden biri de arkeolog Yasemin Cebenoyan’dı. Şarapnel parçaları yüreğine saplanmıştı! Cebenoyan’ı ailesi verdiği söyleşilerde “Hayatı boyunca solcu oldu” şeklinde tanımlarken, sol cenah bugüne kadar Onat Kutlar’a yaptığı gibi Yasemin Cebenoyan’a da sırtını döndü. Hatta Yasemin Cebenoyan’ın kardeşi sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan bir açıklamasında, “PKK’nın yaptığı çok açık bir eylem. Hatta bunu söylediğimizde bizi ‘susun, sesinizi kesin’ diyerek tehdit ediyorlar” diyordu. Yazık. Ne acı bir isyan! Bu isyan karşısında bile sessizliğe gömülen ideolojik dostluklar… İdeolojik saplantılar yüzünden kararan vicdanlar.

PKK’nın gerçek yüzünü iyi bilenlerden biri de Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan Kadri Gürsel’dir. 1995 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerin-ce düzenlenen Çekiç Harekatını izlemek için Kuzey Irak’a Ajans Press muhabiri olarak gitmişti. Dönüş yolunda 31 Mart 1995 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından Mardin-Nusaybin yolunda kaçırıldı. 26 gün boyunca PKK tarafından rehin tutulduktan sonra 26 Nisan 1995 tarihinde serbest bırakıldı. Yaşadığı süreci korkunç olarak anlatan Kadri Gürsel, uzunca süre kabus gördüğünü de 2012 yılında verdiği söyleşide anlatıyordu. 2015 yılında ise kamu binalarına ve şehir merkezlerine bombalı saldırıların yapıldığı, güvenlik görevlilerinin şehit edildiği saatlerde terörü meşrulaştıran açıklamala-ra imza attığında Milliyet gazetesinden kovuldu. Kovuldu ama işsiz kalmadı. Nasılsa terör örgütlerini meşrulaştırma ihalesini alan, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapan medya organları vardı Türkiye’de…

Kadri Gürsel’e kısa süre sonra Cumhuriyet gazetesi sahip çıktı, köşe verdi.

Terör örgütünün menşei, teröristin kimliği, eylemlerinin niteliği ve hedefi ne olursa olsun terör, ortak düşmanımızdı ama söz konusu Marksist-Leninist PKK olunca sol medya için durum değişiyordu.

Tersten propaganda

Bugün de değişen bir şey yok. PKK’lılar için “Kandil’de sigara izmaritlerini bile yere atmıyorlar” haberi yapan, MİT TIR’ları kumpasına alet olan Cumhuriyet gazetesi, şimdilerde YPG’nin açıklamalarına yer veriyor, ‘Zeytin Dalı Harekatı’nı hedef alıyor, sivil insanların zarar gördüğünü bile iddia ediyor. “Kamu yararı”, “ülke çıkarları”, “terörün propagandasına alet olmama” ve “terörle mücadele” gibi kavramları, temel ilkeleri yok sayarak, “haber alma, ifade ve editoryal özgürlük” maskesiyle kamuoyunu tersten yönlendirmeye çalışıyor. Türkiye’nin sol şeridinde, ilkelerin nerede başladığı nerede bittiği, pragmatizmin etki sahası her zaman belirsizdir. Çünkü derin sol, ilkelerden öte, ‘öteki’ne duyulan düşmanlığın etkisiyle hareket eder. Öyle ki derin sol medyayı bir gün “Yobazlar İran’a” sloganı atarken görürsünüz bir başka gün İrancılarla kol kola Suriye üzerinden Türki-ye’yi eleştirirken...

Derin soldaki bu karmaşa tutarsızlık gibi görünse de aslında en temelde tutarlı bir zemine yaslanıyor: PKK gibi yapılarla ideolojik yakınlık. Derin ve bulanık sulardaki işbirliğinin arkasında işte bu ortak ideoloji ve ortak düşman olgusu var. O nedenle kendisine yönelse bile PKK’nın hiçbir eylemini gönülden ve dolu dolu kınayamıyor, çoğunlukla geçiştiriyor. O nedenle derin solun, çok defa kendisine silahı doğrultan PKK ile ilişkisi Stockholm sendromundan öte bir ihanet içeriyor.

@aslandegirmenci