Kandil ve Münbiç Operasyonları ve ABD’nin tutum değişikliği

Doç. Dr. Ramazan Erdağ / Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
23.06.2018

Türkiye, Münbiç’te amaçlanan eylem planının iki başarılı örneğini Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinde zaten gerçekleştirmiştir. Münbiç mutabakatının arka planında Türkiye’nin buralardaki başarılarının olduğu gayet açıktır. Bununla birlikte Münbiç konusunda Türkiye ile anlaşmaya varan ABD’nin, PKK/YPG terör örgütlerine olan desteğini de sonlandırması varılan mutabakatın ve Suriye’nin geleceğine ilişkin sürecin sağlıklı yürütülmesi adına gerekli bir adım olacaktır.


Kandil ve Münbiç Operasyonları ve ABD’nin tutum değişikliği

Türkiye otuz yılı aşkın süredir terörle mücadele içerisindedir. Başta PKK olmak üzere yurt içi ve yurt dışında çeşitli terör örgütleri ile mücadele eden Türkiye, Suriye krizinin ortaya çıkmasından sonra yeni güvenlik tehdidi ile karşı kaşıya kalmıştır. Öncelikle Irak’ta ardından Suriye’de etkili olan DEAŞ terör örgütü Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmeye başlamıştır. Başta ABD olmak üzere bazı müttefik ülkelerin DEAŞ terör örgütü ile mücadele sürecinde PKK’nın Suriye uzantısı YPG ve PYD’yi desteklemesi bu oluşumun Suriye’de güç-etki kazanmasına yol açmıştır. Bu durum Suriye krizi sürecinde Türkiye ile ABD arasındaki terörle mücadeleye ilişkin görüş ayrılıklarını daha fazla derinleştirmiştir. Söz konusu görüş ayrılıkları 2003 Irak müdahalesinde yaşanan tezkere krizine kadar götürülebilir.

Suriye krizinin derinleşmesiyle birlikte özellikle Suriye’nin kuzeyinde oluşan otorite boşluğu sonucu bu bölge farklı terör örgütlerinin kontrolüne geçmiştir. Türkiye’nin güney sınırında oluşmaya başlayan terör koridoru doğrudan Türkiye’yi tehdit eder hale dönüşmüştür. Uluslararası platformda Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturmaya yönelik yoğun diplomatik girişimleri sonuçsuz kalan Türkiye, PKK terör örgütü ile mücadelede olduğu gibi PYD/YPG ve DEAŞ ile mücadelede de büyük oranda yalnız kaldı. Küresel ve bölgesel aktörler terörle mücadelede stratejik ortağı ve müttefiki olan Türkiye’ye destek olmak yerine bölgede Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü oluşumlar ile hareket etmeyi tercih etti. Güney sınırındaki illerde Suriye’nin kuzeyinden fırlatılan roket saldırıları nedeni ile can kayıpları yaşamaya başlayan Türkiye, Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerine karşı meşru müdafaaya dayalı askeri operasyonlar başlatmıştır.

Fırat Kalkanı Harekâtı (FKH) ile Suriye’nin kuzeyinde PYD-YPG temelli oluşturulmaya çalışılan terör koridoru engellenmiş oldu. Akabinde Zeytin Dalı Harekâtı (ZDH) ile Afrin bölgesinde kontrol sağlandıktan sonra PKK/YPG/PYD/SDG terör örgütlerinin Akdeniz’e erişecek alanda kontrol Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) geçmiş oldu. Diğer taraftan, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki operasyonları Irak’ın kuzeyindeki operasyonlardan bazı açılardan farklılıklar barındırmaktadır.  Öncelikle Türkiye Suriye’deki terör operasyonlarını yerel güçlerle birlikte gerçekleştirmektedir. ÖSO, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) planladığı operasyonlarda saha tecrübesi ile birlikte operasyonlarda aktif olarak yer almaktadır. Türkiye’nin FKH, ZDH ve İdlib’teki çatışmasızlık kontrol noktalarının oluşturulması süreçlerinde Rusya ve İran ile geliştirdiği işbirliği önemli rol oynamıştır. Suriye’deki operasyonların bir diğer farklı yönü ise terör örgütlerinin bölgeden tamamen temizlenip bölgenin güvenlikli ve istikrarlı hale getirilmesinin yanında yaşam alanı haline de getirilmesi amacını taşımasıydı. Türkiye, PKK/YPG/PYD/SDG ve DEAŞ gibi terör örgütlerini gerek FKH gerekse ZDH bölgesinden temizledikten sonra Cerablus, Azez, El-Bab, Afrin şehirlerinin yeniden imarı çalışmalarına hızla başlamıştır.  Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetleri yeniden sağlandıktan sonra söz konusu şehirler birer yaşam merkezi haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de mülteci olarak bulunan  Suriyelilerin bazıları söz konusu olumlu gelişmeler sonrasında  terk ettikleri şehirlerine geri dönmeye  başlamışlardır.

PKK üssü temizlenecek

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör tehdidine ilişkin olarak ABD ile yürüttüğü müzakerelerde birinci aşamada Fırat Nehri’nin batısının PKK/YPG/PYD/SDG terör örgütlerinden arındırılması ele alınmıştır. Afrin bölgesinin kontrolü sağlandıktan sonra bu aşamada Münbiç bölgesinin de söz konusu terör örgütlerinden temizlenmesi konusunda ABD ile müzakereler yürütülürken, Türkiye PKK’nın özellikle Irak’ın kuzeyindeki varlığına yönelik olarak Kandil bölgesine operasyonlarını artırmaya başlamıştır. ZDH sonrasında adım adım ilerleyen Kandil operasyonunda Türkiye PKK’ya ağır kayıplar verdirdi. PKK’nın üssü konumundaki Kandil’in tamamen temizlenmesini hedefleyen operasyon oldukça başarılı şekilde ilerliyor. Operasyonlar sonucu ağır kayıplar veren PKK’nın şehirlerden militan temini de durma noktasına geldi. Bu bağlamda Türkiye’nin terörle mücadelede kararlılığı gerek Suriye gerekse Irak kaynaklı güvenlik tehditlerinin bertaraf edilmesini büyük oranda sağlamıştır.

Türkiye’nin söz konusu operasyonlarda yerli ve milli imkânlarla ürettiği silah sistemleri operasyonların başarısında kritik rol oynamaktadır. Özellikle İnsansız Hava Araçları (İHA) ve silahlandırılmış modelleri (SİHA) hem operasyonların başarısını artırmakta  hem de sivil kayıpların yaşanmasını engellemektedir. Bu yönüyle Türkiye uluslararası alanda meşru, haklı ve başarılı bir terörle mücadele süreci yürütüyor.

Türkiye’nin terörle mücadelede ortaya koyduğu kararlılık ve askeri operasyonlardaki elde ettiği başarı, özellikle Münbiç bağlamında ABD’nin DEAŞ ile mücadele altında PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütlerine sağladığı destek konusundaki tavrını gözden geçirmesine neden oldu. ZDH sonrası Türkiye bir yandan Kandil bölgesinde PKK’ya karşı başarılı bir operasyon yürütürken öte yandan öncelikle Fırat Nehri’nin batısında da terör örgütlerine karşı operasyonlarını genişleteceğini ve Münbiç’in de terör örgütlerinden temizleneceğini ilan etmiştir. Bu gelişmeler sonrasında ABD Türkiye ile Münbiç konusunda müzakerelere başlamak durumunda kalmıştır. Haziran ayı başında her iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının ABD’de gerçekleştirdiği görüşmeler neticesinde yol haritası konusunda anlaşma sağlanmıştır. Ardından Türkiye ve ABD’den askeri yetkililerin Stuttgart’ta ABD’nin Avrupa Komutanlığı karargâhında gerçekleştirdiği görüşmelerde ‘Münbiç Uygulama Planı’ konusunda mutabakata varılmıştır. Varılan mutabakat uyarınca Münbiç konusunda üç aşamalı bir plan uygulanacaktır.

Fırat Kalkanı-Zeytin Dalı

‘Münbiç Yol Haritası ve Münbiç Güvenlik Prensipleri’ planın birinci aşamasında Münbiç’te görev alacak olan askeri gücün yapısı ve sorumluluk sahaları belirlenmesine ilişkin hazırlık çalışmaları tamamlanacaktır. Planın ikinci aşamasında ise PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütü mensuplarının Münbiç’ten çekilmesi sağlanacaktır. Üçüncü ve son aşamada ise Münbiç’te bir yerel yönetim oluşturulacaktır. Temmuz ayı başında hayata geçirilmesi planlanan birinci aşama öncesi 18 Haziran 2018 tarihinden itibaren FKH ve Münbiç bölgesi arasında TSK ve ABD askeri unsurlarınca bağımsız devriye görevi başlatılmıştır. TSK’nın Münbiç bölgesinde mutabakata varılan plan çerçevesinde faaliyete başlaması ABD ile yürütülen diplomatik müzakerelerin başarılı sonucu olarak yorumlanabilir. Münbiç konusunda ABD ile varılan mutabakat Türkiye açısından önemli bir diplomatik başarıdır. ABD’nin Münbiç konusunda Türkiye ile işbirliği geliştirmesinin ve terörle mücadelede Türkiye lehinde tutum değişikliğinin farklı nedenleri bulunmaktadır.

Münbiç mutabakatı

Türkiye FKH ve ZDH ile Suriye meselesinin askeri, siyasi ve ekonomik açılardan çözümüne ilişkin örnek bir model ortaya koymuştur. Öncelikle bölgeyi tüm terör örgütlerinden temizleyen Türkiye, bölgenin güvenli hale gelmesiyle birlikte, şehirlerin yeniden yaşam merkezi haline gelmesi için gerekli alt ve üst yapı desteğini sağlamıştır. Bölgenin yeniden imarı ile birlikte yaşam merkezi haline gelen şehirlere daha önce güvenlik tehditleri nedeniyle terk etmek zorunda kalan halkın önemli bir kısmı yeniden dönüş yapmıştır. Türkiye şehirlerin yönetimi konusunda da yerel yönetimlerin oluşturulmasını sağlamıştır. Münbiç’te amaçlanan eylem planının iki başarılı örneğini Türkiye FKH ve ZDH bölgelerinde zaten gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla Münbiç mutabakatının arka planında Türkiye’nin FKH ve ZDH başarılarının bulunduğu gayet açıktır. Bununla birlikte Münbiç konusunda Türkiye ile anlaşmaya varan ABD’nin PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütlerine olan desteğini de sonlandırması varılan mutabakatın ve Suriye’nin geleceğine ilişkin sürecin sağlıklı yürütülmesi adına gerekli bir adım olacaktır.

Münbiç mutabakatına ilişkin diğer önemli unsur ise PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütü mensuplarının tam olarak silahlarını bırakıp şehri terk etmelerinin kontrolü olacaktır. Planın ikinci aşamasında gerçekleşecek olan bu safhada terör örgütü mensuplarının silahsızlanma sonrası şehirde kalıp kalmayacakları planın üçüncü aşaması açısından önemli bir durumdur. Zira üçüncü aşamada oluşturulacak olan yerel yönetimin etnik-dini yapısının şehrin 2012 öncesi demografik yapısını temel alması beklenmektedir.  2012 sonrasında yaklaşık iki yıl muhaliflerin kontrolünde kalan şehir 2014-2016 arasında DEAŞ, 2016 Ağustos’tan bu yana ise PKK/YPG/PYD’nin kontrolünde bulunmaktadır. Dolayısıyla Münbiç planın ikinci aşaması tamamladıktan sonra, Münbiç’ten göç etmek zorunda kalan 2012 öncesi Münbiç’te yerleşik olan nüfusun tekrar şehre dönmesinin sağlanması ardından yerel yönetim ve güvenlik birimlerinin oluşturulması gerekmektedir.

Münbiç konusunda ABD’nin Türkiye ile ortak bir yol haritası benimsemesi ve uygulama sürecinin kısmen başlaması, Suriye krizinin çözümünde önemli bir aşamaya işaret etmektedir. Ancak Türkiye ile ABD ilişkilerinde F-35 savaş uçaklarının teslimi, Türkiye’nin S-400 füze savunma sistemi tedariki, FETÖ elebaşının iadesi ve PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütüne ABD’nin desteğinin devam edip etmeyeceği gibi önemli başlıklarda olumlu yönde ilerleme kaydedilmesi gibi diğer bekleyen hayati konular bulunmaktadır. Bu bağlamda Münbiç planında sağlanacak ilerleme ve üç aylık sürede tamamlanması öngörülen süreç Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği ve Suriye meselesinin kalıcı çözümü açısından da belirleyici olacaktır.

Türkiye son yıllarda terörle mücadelede en kararlı dönemini yaşamaktadır. 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ darbe girişiminin ardından topyekûn bir terörle mücadele dönemine giren Türkiye ülke içinde ve dışında güvenliğini tehdit eden tüm terör örgütleriyle eş zamanlı mücadele etmektedir. FKH ve ZDH ile son derece başarılı ve uluslararası hukuka uygun bir operasyon gerçekleştiren Türkiye, Suriye’den kaynaklı güvenlik tehditlerinin bertaraf edilmesi bağlamında Münbiç’te PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütünün temizlenmesi ve bu bölgede güçlü ve tüm kesimleri adil şekilde temsil eden yerel yönetim kurulması konusunda ABD ile mutabakata varmıştır. Öte yandan PKK’nın merkezi konumundaki Kandil bölgesinde de Türkiye’nin askeri operasyonları benzer kararlılıkla devam etmektedir. Münbiç ve Kandil operasyonlarının tamamlanması ile birlikte doğu-batı hattında terör koridoru oluşturmaya çalışan PKK/PYD/YPG/SDG, Fırat’ın doğusu ile Sincar arasında kalmış olacaktır. Türkiye’nin Kandil ve Münbiç operasyonlarındaki başarısı Fırat’ın doğusundaki terör örgütlerinin temizlenmesi yönünde önemli bir aşama olacaktır.

[email protected]