Postkolonyal teorinin temel bileşenleri

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
12.08.2017

Robert J. Young, postkolonyal teori ile yeni tanışanlar için oldukça faydalı sayılabilecek bir perspektif içinde bu teorinin temel bileşenleri ve tarihi seyriyle de ilgili aydınlatıcı bilgiler sunuyor.


Postkolonyal teorinin temel bileşenleri

Amerika kıtasının Kristof Kolomb tarafından keşfinin tarihi olan ve modern çağın da başlangıcı addedilen 1492, bir açıdan da Batılıların bütün dünyayı istilası ve sömürgeleştirme süreçlerinin de başlangıcını işaret eder.

Dünyanın bu tarihî dönemine ilişkin bir kitap Postkolonyalizm. Alanın önde gelen uzmanlarından biri sayılan Robert J. Young, postkolonyal teori ile yeni tanışanlar için oldukça faydalı sayılabilecek bir perspektif içinde bu teorinin temel bileşenleri ve tarihi seyriyle de ilgili aydınlatıcı bilgiler sunuyor.

Postkolonyal teorinin bir başka önemli ismi Homi K. Bhabha’nın deyimiyle “Sömürgecilik karşıtı siyasetlerin de hem gücü hem de bilgiyi yeniden şekillendiren, melez karakterde ve dönüştürücü olgular olduğunu” dile getiren Young, postkolonyal eleştirinin odağına dünyada faaliyet gösteren baskıcı güçler ve dayatmacı tahakkümü alarak sömürgecilik karşı siyaset, yeni sömürgeciliğin, ırk, toplumsal cinsiyet, milliyetçilikler, sınıf ve etnisiteler gibi farklı konuları kendine eleştiri nesnesi seçtiğini kaydediyor.

Tarihin yeni özneleri

Postkolonyal teorinin entelektüel davasını, dinamik bir ideolojik ve toplumsal dönüşümün oluşturulmasına katkı verecek yeni teorik çalışmaları geliştirmek olarak tespit eden Young, postkolonyal teorinin teorik nesnesini de “siyasal bağımsızlığın kazanılmasından sonra gelen özgürleşme arayışı” olarak belirliyor. Postkolonyal teoriye rehberlik eden varsayımın farklı entelektüel taahhüt ve faaliyet biçimleri arasında sağlam köprüler kurarak, disipline konu sahaların dahilinde ve onların ötesinde etkili siyasal müdahaleler yapabilmenin mümkün oluşu şeklinde anlaşılabileceğini düşünen Young, teorilerin de bir tarihi olduğunu belirterek, “Kuramların siyasetini anlamak için onları tarihsel bağlamına oturtmak gerekir. Böylesine bir yönlendirmenin eksikliğinde postkolonyal kuram, kendisini kolayca ulusaşırı kapitalizmin yeni başat ideolojilerine eklemlenmiş emperyalizm karşıtı tezler üretirken bulabilir” uyarısında bulunuyor. Teorik nesnesinden kopuk, eşzamanı bir düzlemde sanki zaman dışı bir mekanda işleyecekmiş gibi tasarlanan teorilerin eninde sonunda siyasal etkinlik ve işlerliklerini kaybedeceğini vurgulayan Young, eserinde postkolonyal teorinin ‘tarihin eski nesneleri’ni ‘tarihin yeni özneleri’ kılma uğraşında bir entelektüel girişim olarak konumluyor.

Las Casas’tan Bentham’a Marx’tan Frantz Fanon’a, Afrika, Güney Amerika ve Hindistan gibi coğrafyalara, Nkrumah, Mao, Gandhi, Senghor gibi isimlere, Foucault, Edward Said, Jacques Derrida gibi filozoflara kadar birçok ismin, ülkenin, hareketin, siyasetin iç içe tartışıldığı bir metin Young’ın ürettiği metin.

Kitabının Türkçe çevirisi için yazdığı Önsöz’de Young, Türkiye’nin hâlâ 1919-23’ün hayaletleri tarafından rahatsız edildiğini, aynı hayaletlerin Osmanlı’nın Ortadoğu’daki vilayetlerine tek tek el konulması sebebiyle dünyayı da takip ettiğini belirtiyor. Modern dünyanın oluşumunda Osmanlı devleti ve Türkiye’nin katkısının azımsanmaması gerektiğini kaydeden Young hemence şu düşüncesini de ekliyor: “Ortadoğu’nun 1919-23’te çizilen sınırları bugün artık kırılmaya başlamıştır ve Türkiye , karakteristik bir özelliği haline gelen bağımsız aktörlük rolünü oynamayı muhtemelen sonsuza dek sürdürecektir.”

[email protected]

Postkolonyalizm –Tarihsel Bir Giriş- Robert J. Young çev. Burcu T. Köprülü, Sertaç Şen Matbu, 2016

Burke’ün Fransız Devrimi’ne reddiye

1789’da Fransa’da yaşanan devrim, Avrupa’daki tüm siyasi tartışmaları fitilledi. Hem Amerikan Devrimi’ne hem de Fransız Devrimi’ne katılmış, her iki devrim üzerinde de yazdığı broşürlerle etkili olmuş isimler arasında yer alan Thomas Paine’in, Fransız Devrimi’yle oluşan siyasal havaya karşı Edmund Burke’nin kaleme aldığı kitaba yazdığı reddiye İnsan Hakları. Burke’ün Fransız Devrimi’ni itibarsızlaştırmak için yazdığı düşünülen kitaba karşı reddiyesinde Paine, Cumhuriyetçi ve demokrat ilkeler, eşit vatandaşlığı savunuyor. Reddiyesinde Paine, Fransa ile İngiltere arasında devrim öncesi yaşanan savaş dolayısıyla Burke’ün bu ‘düşmanlık’ın bitmesinden duyduğu ürküntüyle Fransız Devrimi’ni eleştirdiğini belirtmeyi de ihmal etmiyor.

İnsan Hakları, Thomas Paine, çev. M. Osman Dostel, İletişim, 2017

Tercih yapma yükünden kurtulmak mümkün mü?

Gerek ahlak ve siyaset felsefelerinde gerek ilahiyatta gerekse metafizikte hemen her zaman düşünmeye sorun çıkaran bir konudur “özgürlük.” Düşünmenin kendi iç işleyişinde bile kolayca altından kalkamayacağız özgürlük-zorunluluk ikili karşıtlığına göre benimsenen bakış açısı bu sebeple ‘nesnesi’ne de kendi damgasını vurur. Özgürlük kavramı ve sorununu felsefe ve fantastik edebiyattan örnekler üzerinden irdeleyen John Gray, konuyu hem alışılmadık bir üslupla sunuyor hem de antik ve modern gnostisizmden, internet çağında sanal yaşama kadar konularla okurları düşünce tarihinde yolculuğa çıkarıyor. Gray’in cevabını aradığı soru ise şu: Hayatımızda daha fazla seçenek mi istiyoruz yoksa özgürlük bizim için tercih yapma yükünden kurtulmak mı?

Kuklanın Ruhu, John Gray, çev. Dürrin Tunç, YKY, 2017