“Türkiye sekülerleşiyor” tezi bir temenni mi?

Emin İleri/Gazeteci, Siyasal İletişimci
7.05.2024

“Türkiye dindarlaşıyor mu?” tartışmalarının sebebi aslında dindarlığın artmasından değil sadece görünür hale gelmesinden kaynaklanıyor. Zira önceki dönemlerde kamusal alanda dindarların görünür olmasına müsaade edilmediği gibi istihdam oranı da oldukça düşüktü. Refah Partisi ile başlayıp AK Parti ile devam eden süreçte dindar-Müslüman vatandaşlar ile seküler-laisist vatandaşlar arası eşitlik sağlandı denebilir.


“Türkiye sekülerleşiyor” tezi bir temenni mi?

Osmanlı bakiyesi üzerine bir İslam devleti olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları için "dindarlık" kavramı her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur. Zira İslam ve haliyle dindarlık aslında o çokça dillendirilen "Cumhuriyet'in kurucu değerleri"nin olmazsa olmazıdır. Kuruluşundan ancak 14 yıl sonra laikliğin anayasa dahil edilmesi hasebiyle, laisizm ve sekülerlik de dindarlık-Müslümanlık kavramları kadar ilgi çekmiştir.

Tek parti döneminden başlayarak devam eden sekter laisizme rağmen arzu edilen toplumsal değişim tam anlamıyla gerçekleşmedi. Baskılanan Müslüman ahali Demokrat Parti ile beraber bir rahatlama dönemi yaşamıştır. En azından ezan tekrar aslına uygun bir şekilde okunmaya başlamıştır.

Askeri müdahaleler ve bürokrasi eliyle tek parti zihniyeti devam ettirilse de merhum Erbakan liderliğinde Milli Selamet Partisi ile beraber Müslümanların talepleri meclis kürsüsünde dile getirilmiş, Özal ile birlikte kısmi bir rahatlama yaşanmış, Refah ve nihayetinde AK Parti ile merkeze yerleşerek bu talepler karşılık bulmuştur.

Dindarlık görünür hale geldi

Tüm bu süreçte medyanın ve akademinin favori konularından biri olan "Türkiye sekülerleşiyor mu?" veya "Türkiye dindarlaşıyor mu?" tartışmaları devam edegelmiştir. AK Parti iktidarları boyunca bu tartışmalar hiç gündemden düşmedi.

"Türkiye dindarlaşıyor mu?" tartışmalarının bu süreçte alevlenmesinin sebebi aslında dindarlığın görünür hale gelmesindendi. Zira önceki dönemlerde kamusal alanda -buna medya ve akademi de dahil- dindarların görünür olmasına müsaade edilmediği gibi istihdam oranı da oldukça düşüktü. Refah Partisi ile başlayıp AK Parti ile süren bu süreçte dindar-Müslüman vatandaşlar ile seküler-laisist vatandaşlar arası eşitlik sağlandı denebilir. Bundan AK Parti hükümetlerinin insanları dindarlaşmaya zorladığı anlamı da çıkmaz. İnanan insanlar artık üzerlerindeki baskının kalktığını hissettikleri için ne iseler o şekilde kendilerini göstermektedirler.

Bir zamanlar "İslam'ın kılıcı" olarak bilinen Türkiye'de "Aman Allah'ım! Yoksa Türkiye dindarlaşıyor mu?" telaşında yapılan tartışmaların garipliği bir yana bu kadar popüler bir tartışma konusu elbette sık sık araştırma şirketlerinin de konusu oluyor.

Bu konu ile ilgili son çalışma, GENAR Araştırma Eğitim ve Danışmanlık tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) için yapılan "Türkiye'de Din ve Diyanet Algısı" raporu. 3 Mayıs'ta kamuoyuna açıklanan araştırma, Türkiye genelinde 27 ilde 18 yaş ve üzeri 2 bin 500 kişi ile görüşülerek yapıldı.

Araştırmada "dindar değilim" ve "hiç dindar değilim" diyenlerin oranı yüzde 15 olarak belirlenirken, "dindarım" ve "çok dindarım" diyenlerin oranı yüzde 60'tan yüksek bir sonuç çıkmış. Raporda kişisel sorunlara çözüm arayışında dua ve ibadet yüzde 29.9 ile en yüksek oranı oluşturuyor. Buna türbe ve dini mekan ziyaretleri de eklendiğinde bu oran yüzde 33.1'e ulaşıyor. Sorunların aile ile paylaşılması yüzde 19,5.

Diğer taraftan son günlerde gündemde olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili veriler de dikkat çekicidir. Araştırmada Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hizmetlerini "çok yeterli" ve "yeterli" bulanların toplamı yüzde 47'dir. "Yetersiz" ve "çok yetersiz" bulanların toplamı ise yüzde 26.8'dir. 5 üzerinden yeterli bulanların ortalaması 3.25'tir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kamuoyu imajının "olumlu" olduğunu düşünenlerin ortalaması 5 üzerinden yüzde 3.29'dur.

Gençler deist oluyor meselesi...

Ankara Enstitüsü ve İstanbul Araştırmalar Merkezi'nin Kasım 2023'te açıkladığı "Türkiye'de dindarlık algısı" raporu da GENAR'ın raporundaki bulgulara paralel sonuçlar paylaşmıştı.

Bin 358 kişi ile telefonda rastgele yapılan "Türkiye'de dindarlık algısı" araştırmasında toplumun yüzde 92.3'ü kendini Müslüman olarak tanımlamıştır. Deist olduğunu belirtenler yüzde 3.2, ateist olduğunu ifade edenler ise yüzde 2.7'dir. Katılımcılar arasında kendisini dindar olarak tanımlayanların orası ise yüzde 70'tir. Yine bu araştırmada toplumun yüzde 93'ü bir sıkıntısı olduğunda dua ederek Allah'tan yardım istediğini ifade etmiştir.

Bu araştırma son dönemde moda olan "Gençler dinden uzaklaşıyor" tezini de çürütüyor. Araştırmada 18-24 yaş arası bireylerde kendini Müslüman olarak tanımlayanların oranı yüzde 91.2 iken deist olduğunu belirtenler yüzde 1.2, atesit olduğunu söyleyenler 3.7 ve agnostiklerin oranı ise 1.4 olarak belirlenmiş. 25-34 yaş arası bireylerde ise Müslüman olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 93.2, kendini deist olarak görenlerin oranı yüzde 2, ateist olduğunu ifade edenler yüzde 2.2 ve agnostiklerin oranı da 1.7 olarak verilmiş.

Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsü tarafından Türkiye genelinde 35 ilde 18 yaş ve üzeri bin 942 kişi ile görüşülerek hazırlanan ve Mart 2023'te yayımlanan "Sayılarla Türkiye'de İnanç ve Dindarlık" raporu da benzer sonuçlar paylaşmıştı.

Raporda toplumun yüzde 94'ü Allah inancına sahip olduğunu, yalnızca yüzde 6'sı Allah inancına sahip olmadığını ifade etmektedir. Katılımcıların yüzde 80'i kendini Müslüman kimliğine en yakın hissettiğini belirtirken, uzak hissettiğini belirten katılımcı oranı ise yüzde 9'dur. Raporda toplumun yaklaşık olarak yüzde 70'i ya mütedeyyinlik seviyesinde ya da ana akım olarak tanımlanan seviyede dindardır.

Bu üç araştırmanın verilerine baktığımızda, toplumun yüzde 90'ından fazlasının kendini Müslüman olarak tanımladığını, toplumun yüzde 70'inin ise kendini "dindar" olarak tanımladığını görmekteyiz. Bu son derece önemli bir veridir. Bu 'bilimsel veriler' ortada iken medya ve akademi dünyasının "toplum sekülerleşiyor", "gençler dinden uzaklaşıyor" gibi konuları gündem yapması sanki güdümlü bir gündemi sahiplendikleri izlenimi vermektedir. Bu güdümlü gündemi sahiplenenlere baktığımızda aslında bir temenninin yansımalarını görüyoruz diyebiliriz.

[email protected]