Türkiye’nin Irak politikası ve ilişkilerin geleceği

Bilgay Duman / ORSAM, Araştırmacı
4.11.2017

IKBY’nin idari, siyasi, askeri ve coğrafi olarak anayasal sınırlara çekilmesiyle birlikte Bağdat ve Erbil arasındaki dengenin de korunması, Irak’ın istikrarı açısından önemli olacak. IKBY’nin Bağdat’la uzlaşıya gitmesi durumunda Türkiye’nin de Erbil ile yeniden diyalog kurması muhtemel. Zira Ankara ve Erbil arasında iç içe geçmiş ilişkiler mevcut.


Türkiye’nin Irak politikası ve ilişkilerin  geleceği

ABD’nin Irak’a müdahalesi öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Irak’ı Türkiye’nin en önemli dış politika sorunlarından biri haline dönüştürdü. Zira Türkiye’nin sınır komşusu olan Irak’ta ABD’nin müdahalesi ile birlikte köklü bir değişim yaşandı. ABD’nin müdahalesiyle devrilen Saddam Hüseyin rejiminin ardından Irak’ta oluşan yeni sisteme Türkiye’nin yakla-şımı ve belirlediği pozisyon, bölgesel algılamalar, ikili ilişkiler ve Irak iç siyasetinin etkisiyle şekillendi. Bu noktada Türkiye’nin Irak’ın coğrafi, jeopolitik ve jeo-ekonomik (enerji) bakış açısıyla bölgesel, özellikle komşuluk ilişkileri ve terör örgütü PKK’nın Irak’tan Türkiye’ye yönelik eylemlerinin engellenmesi nedeniyle ikili, Kerkük sorunu, Türkmenlere yönelik haksız-lıklar, federal yapının ortaya çıkmasıyla birlikte Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin fiili otonomiden resmi statüye geçmesi, Irak’ın üniter yapısının savunulması vurgusuyla da Irak iç siyasetine ilişkin politik bir tutum sergilendi. Bu politik tutum daha nesnel bir biçimde, Irak’taki istikrarın desteklenmesi, Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ve korun-ması, Irak’ta hiçbir grubun siyaset dışında kalmaması, Kerkük ve tartışmalı konularda uzlaşıya dayalı bir çözüm üretilmesi, terör örgütü PKK’nın Irak’taki varlığının bitirilmesi, Irak’taki enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılması, enerji arz güvenliği, Irak’taki yeniden yapılanma üzerinden ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gibi konular Türkiye’nin Irak politikası-nın temel parametreleri haline geldi. Bu parametreler Türkiye’nin Irak politikasının özü oldu ve bugüne kadar değişmeden korundu. Ancak ikili ilişkiler baz alındığında 2003 sonrası Türkiye-Irak ilişkileri dönemsel olarak inişli ve çıkışlı bir seyir izledi. Bu durum iki ülkenin tehdit ve çıkar algılamalarının yanı sıra bölgesel ve uluslararası politik dinamiklerin etkisine de maruz kaldı. Bu nedenle iki ülkenin ilişkilerinde olağan bir dalgalanmadan bahsetmek mümkün. Bu anlamıyla 2017 yılına kadar Türkiye-Irak ilişkileri zamansal olarak beş ayrı dönemde ele alınabilir.

Düşük yoğunluklu politik dönem: 2003-2005

Merkez ağırlıklı politik dönem: 2005-2009

Yerel ağırlıklı politik dönem: 2010-2014

Dalgalı-durağan dönem: 2014-2016

Merkezi siyasete geçiş dönemi: 2017 ve sonrası

Düşük yoğunluklu politik dönem Türkiye’nin Irak’ta görece sınırlı bir etkiye sahip olduğu dönem olarak adlandırılabilir. ABD’nin Türkiye toprakları üzerinden Irak’a geçmesini öngören ve 1 Mart Tezkeresi olarak anılan tezkerenin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmemesiyle birlikte, Türkiye’nin ABD’nin işgali sonrası Irak’taki etkisi sınırlanmış ve 2005’e kadar Irak’la ilişkiler düşük bir profilde kalmıştır.

Ancak Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle siyaset dışı kalan Sünnilerin yeniden siyasi sürece entegre edilmesi konusunda Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyulması ve bölge-sel gelişmeler Türkiye’yi tekrar denklemin içine soktu. Bu süreç içerisinde PKK’nın tekrar eylem yapmaya başlaması, Irak’ın kuzeyinden lojistik destek sağlayarak, burayı bir üs gibi kullanarak eylemlerini gerçekleştirmesi ve Irak’taki Kürt siyasetinin yürütücü gücü olan KDP ve KYB’nin, Türkiye’nin Irak politikası ile çelişir bir siyasi tutum izlemesi nedeniyle Türkiye daha çok Irak merkezi hükümeti ile iyi ilişkiler geliştirdi.

2009’a kadar oldukça üst seviyeye çıkan Türkiye-Irak ilişkileri, iki ülke arasında 2008’de “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi”nin kurulması ve 2009 yazında güvenlikten enerjiye, eğitimden ulaştırmaya, bayındırlıktan sağlığa 48 mutabakat muhtırasının imzalanmasıyla zirve yaptı.

Yerel ağırlıklı siyaset

Ancak 2010 itibariyle yeni bir seçim sürecine giren Irak’ta, Türkiye’nin yakın ilişkileri olan grupların bir araya gelerek Iyad Allavi başkanlığında oluşturdukları Irakiye Listesi’nin 7 Mart 2010’da yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkması, ikinci bir dönem daha başbakanlığı hedefleyen, İran’a yakınlığıyla bilinen Nuri El-Maliki’yi rahatsız etti. Böylece Türkiye ve Irak merkezi hükümeti arasındaki ilişkiler gerginleşmeye başladı. Irak’taki Şii grupların bir araya gelerek oluşturduğu Ulusal İttifak’ın yeniden Nuri El-Maliki’yi başbakan olarak seçtir-mesinden sonra kötüleşmeye başlayan ilişkiler, 2011’de Suriye’de patlak veren olaylar sonrası Türkiye ve Irak’ın farklı pozisyonlar almasıyla da giderek gerginleşti.

Türkiye 2010’dan sonra Irak’ta yerel ağırlıklı bir siyaset izlemeye ve bu yönde etki üretme çabasına girdi. Bu süreçte özellikle IKBY ile iyi ilişkiler kurdu ve genel dış politika kon-septini ekonomi ve güvenlik ağırlıklı temellendirdi. Bu süreçte IKBY ile enerji ve ticaret alanında yapılan anlaşmalar nedeniyle Irak merkezi hükümeti ile ilişkiler de neredeyse kopma noktasına geldi.

Irak’ta 2014 seçimlerinin ardından Nuri El-Maliki’nin ısrarından vazgeçerek üçüncü dönem başbakanlıktan çekilmesi ve Haydar El-Abadi’nin yeni hükümeti kurmasının ardından Irak merkezi hükümeti ile ilişkilerin düzelmesi konusunda yeni umutlar belirmiş olsa da, Irak’ta DEAŞ’ın ortaya çıkması sonrası yaşanan süreç, ilişkilerdeki gerginliğin azaltılmasının önüne geçti. Hatta bu gerginlik Başika kriziyle bir üst seviyeye taşınarak, Türkiye ve Irak’ı askeri olarak karşı karşıya getirme riskini de ortaya çıkardı. Buna rağmen Türkiye, Irak’la ilişkiler konusunda ılımlı bir tutum sergileyerek başta Başika meselesi olmak üzere problemli konuların diyalog yoluyla çözülmesi yönünde bir politika benimsedi.

Türkiye’nin Irak’la ilişkilerinin yumuşama eğilimi, doğrudan Ankara’nın dış politika konseptinin değişimiyle alakalı görünüyor. Türkiye, 2016’nın Haziran ayı içerisinde Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı ile yedi aydır kriz yaşadığı Rusya ve beş yıldır diplomatik ilişki içinde olmadığı İsrail’le barışmak için eş zamanlı bir girişim başlatarak, dış politikadaki dönüşümün sinyallerini verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın bu gelişmeleri “dış politikada normalleşme” ve “dostları artıran, düşmanları azaltan bir dış politika” olarak ifade etmesi, dış politikadaki dönüşümün diğer sorunlu ülke ve alanlara da yansıyacağının işareti oldu.

Politik hamle alanı

Türkiye ve Rusya’nın ikili ilişkilerini yumuşatıp, Suriye konusunda da işbirliğine yönelik adımlar atması ve buna İran’ın da eklemlenmesi Türkiye’nin Ortadoğu politikasında elini güçlendirdi ve rahatlattı. Nitekim Halep’teki tahliye süreci ve daha sonrasında Moskova’da bir araya gelen Rusya, Türkiye ve İran’ın, Suriye’deki ateşkes ve siyasi süreç üzerinde anlaşma-sı, Türkiye’ye politik hamle alanı açtı. Nitekim Türkiye bu hamleyi 2017 yılının başı itibariyle yaptı ve Başbakan Binali Yıldırım 2017 yılının ilk yurt dışı ziyaretini Irak’a gerçekleştirdi.

Bununla birlikte Irak içerisindeki gelişmeler de Irak’ın özellikle DEAŞ sonrası süreçte Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olacağını bir kez daha ortaya koydu. Bu noktada DEAŞ’e ve terörizme karşı ortak mücadele edilmesi gerekliliğinin yanı sıra, DEAŞ sonrası süreçte Irak’taki sosyal ve siyasal dengenin sağlanması, Sünnilerin siyasi sürece entegre edilmesi, DEAŞ’tan alınan bölgelerin rehabilitasyonu, mülteci sorunu gibi konularda Türkiye’nin önemli rol oynayacağı da Irak tarafından anlaşıldı. Nitekim önce Kerkük bazlı IKBY ve Kürt partilerin tek taraflı attığı adımlara sert bir biçimde karşı çıkan Türkiye, bu tutumunu IKBY’de 25 Eylül 2017’de yapılan bağımsızlık referandumu süreciyle birlikte daha da sertleştirdi. Türkiye’den yapılan açıklamalarda referandum vahim bir hata olarak nitelendirildi ve IKBY için ciddi sonuçlar doğuracağı net bir biçimde ifade edildi. Bu noktada Irak merkezi hükümeti ile sıkı ve çabuk bir işbirliğine giden Türkiye, referandum öncesi Habur Sınır Kapısı bölgesinde askeri tatbikata başladı. Daha sonra bu tatbikat, Iraklı kuvvetlerin de katılımıyla, Türkiye-Irak ortak tatbikatına dönüştü. Ayrıca Türkiye, Irak merkezi hükümetinin IKBY’nin anayasal sınırları (Erbil, Süleymaniye, Duhok) dışında bulunan ve ihtilaflı bölgeler olarak ifade edilen bölgelere yönelik operasyonunu açık bir biçimde destekledi. Buna ek olarak Türkiye, IKBY’ye yönelik Türk firmalarının uçuşlarını durdururken, Erbil ve Süleymaniye’ye yönelik uçuşlara hava sahasını kapattı. 25 Ekim 2017 tarihinde Irak Başbakanı Haydar El-Abadi Türkiye’ye bir ziyarette bulundu ve bu ziyarette iki ülke arasındaki ilişkilerin artarak gelişeceği net bir biçimde ortaya kondu.

Önümüzdeki süreçte Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin giderek derinleşerek somut adımlara dönüşmesi ihtimali giderek yükseliyor. Zira Türkiye, Irak merkezi hükümetinin ege-menliğini yeniden sağladığı sürece tam destek vermiş durumda. Bu konuda özellikle terörle mücadele konusunda işbirliğinin genişletilmesi söz konusu. Başika üssü konusunda da uzlaşma sağlanmış gibi görünüyor. DEAŞ ile mücadelede önemli bir ilerleme kaydeden Irak merkezi hükümetinin aynı yönde PKK’ya karşı da adımlar atması en büyük beklenti. Bu konuda Irak tarafının istekli olmaktan öte somut çıktılar ortaya koyması gerekiyor. Öte yandan Irak merkezi hükümetinin sadece sınır kapıları ve havaalanları değil, sınırda tam kontrol sağlaması için de işbirliği sürecinin başlaması ihtimal dahilinde. Diğer taraftan Türkiye ve Irak arasında açılacak yeni sınır kapısıyla ticaret hacmi ve ekonomik ilişkilerde de büyüme sağlanması muhtemel. Bu büyüme petrol ve doğalgaz konularında yapılacak anlaşmalarla da desteklenebilir.

Diğer taraftan Irak merkezi hükümetinin Irak’taki iç siyasi dengeyi koruması da gerekiyor. Bu noktada IKBY’nin idari, siyasi, askeri ve coğrafi olarak anayasal sınırlara çekilmesiyle birlikte Bağdat ve Erbil arasındaki dengenin de korunması, Irak’ın istikrarı açısından önemli olacak. IKBY’nin Bağdat’la uzlaşıya gitmesi durumunda Türkiye’nin de Erbil ile yeniden diyalog kurması muhtemel. Zira Ankara ve Erbil arasında iç içe geçmiş ilişkiler mevcut. Bununla birlikte Irak önümüzdeki süreçte yeni bir seçim dönemine giriyor. Mevcut durumda Türkiye ve Irak ilişkileri iyi bir noktaya gelse de 15 Mayıs 2018’de Irak’ta yapılması planlanan seçimlerden sonra ortaya çıkacak siyasi süreç ve kurulacak hükümet ilişkilerin gideceği nokta konusunda daha belirleyici rol oynayacak gibi görünüyor.

@BilgayDuman